Bir şarkıyı iyi yapan şey nedir?

Teknik kusursuzluk diyeniniz çıkacaktır. Bazı insanın damak zevki hataya yer bırakmıyor, bazı kulaklar hiç cilasız nota geçişleri, kayan tempolar, tutturulamayan tonlamalar duymak istemiyor. Elbettemelodi diyenler de olacaktır. Kimisi için güfte ve o güftede anlatılan hikaye bir numaradır. Bazısı da çıkıp mühim olanı ritm olarak gösterir. Seni dans ettirebiliyor mu? Ayaklarını gayrıihtiyari sallandırıyor mu?

Ancak öte yandan bana öyle geliyor ki şarkıyı iyi yapan şey her neyse, kendini bu alanlarda gösterebilir; ama aslında müziğin çekirdeği ve özü çok basittir. Gerçek bir his. Diken diken olan tüyler yalan söylemez, dikleşen ruhlar yalan söylemez, bir anda toplanan dikkat yalan söylemez, kabaran kalpler her zaman gerçekçidir.

Bu yüzden de sizin Edward Sharpe & The Magnetic Zeros‘dan Home ile tanışmanızı çok istiyorum.

Şarkı formül itibariyle dünyanın en tahmin edilebilir indie folk şarkısı aslında. Islıklar, hızlı hızlı koşan bir akustik gitar, biri daha diplerden; öbürü daha tepelerden uçarak dizeleri el değiştiren iki vokal. Makineye koysak indie folk dediğimiz şeyden böyle bir numune çıkartır. Ancak şarkının 3:11 civarı var işte. O civarda müzik kemiğine kadar soyunuyor. Grubun iki solistinden biri ötekine Jade” diye sesleniyor, ötekinden cevap geliyor “Alexander” diye. Alexander bir akşamı anlatmaya başlıyor, “Hatırlıyor musun?” diyor, Jade hatırlıyor. Jade pencereden düşmüş. Alexander peşinden zıplamış. Hastaneye koşmuşlar.

Peki şunu biliyor muydun?” diyor Alexander, “Sen o taksinin arkasında, ömründeki son sigaradan olduğunu sandığın nefesi verirken” Jade anımsayıp gülüyor bu esnada, “Ben sana körü körüne, körü körüne aşık olmaktaydım”. Tam o anda, sekiz sene önce kaydedilen, sekiz senedir aynı şarkının içerisinde kilitli bekleyen, her dinlenildiğinde de aynı etkiyi yaratan bir şey oluyor. Jade bir nara bırakıyor mikrofondan uzağa ve şarkı tam kuvvetiyle geri geliyor. Yalnız bu sefer hem Alexander, hem Jade; öyle bir söylüyorlar ki şarkının nakaratını, her kelimeye inanıyorsunuz, her vokal nota ruhunuzdan sekerek yükseliyor. Her şey bir anda gerçek oluyor.

Ev, izin ver eve geleyim
Sen neredeysen orası benim evim
Evimiz, evet, ben evdeyim
Ev benim seninle yalnız birlikteliğim”

Sonra araştıran öğreniyor ki, işte bu Jade, bu Alexander; birliktelermiş bir dönem. Aşıklarmış, bir çiftlermiş. Belki o pencereden atlama anısı yaşandı, belki yaşanmadı. Ama işte müzikle ifade edilmiş ve diken diken olan tüylerin yanıltmadığı o şey gerçekten gerçekti, vardı, oradaydı; o kayıt esnasında tekrar su üstüne çıktı, şakındı, bize bahşedildi. İyi ki de böyle oldu bütün bunlar. İyi ki de böyle bir şarkı çıktı ortaya.

Tabi insan bekar dinlerken içinden bir parça teslim ediyor ama, olsun n’apalım?

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.