Başlık bazılarınıza tanıdık gelmiş olabilir. Tanımayana açıklayalım: Uzuuunca bir zaman önce; Pakistan Rupisi’nin değeri 0,054, Somali’nin başkanı henüz Hassan Sheikh Mohamud iken yani 11 ay öncesine kadar Haftalık GEEKVİZYON Rehberi, Geekyapar sayfalarında haftanın yeni çıkacak filmlerine bakış atan haftalık bir seri olarak yayınlanıyordu. Daha sonra tamamen kişisel sebeplerle sinema gündemini düzenli yakalayamadım ve Haftalık GEEKVİZYON Rehberi kaybolup gitti. Ancak silkelendim, sordum kendime: “Sen kimsin ya?” Bilahare okuyucusunu yarı yolda bırakmayacak biri olduğuma karar verdim ve 2018’i rehbersiz koymamaya ant içtim.
Nasılız? Isındık mı? O zaman 11 ay öncesinden çok da farkı olmayacak formatımıza da bir değinip filmlere geçelim.
Hollywood tavşan gibi doğurarak üzerimize seriler ve külliyatlar atıyor; yetmiyor, tonla uyduruk film çıkarıyor; yayınladığımız filmlerin çoğunu dışarıdan aldığımızı bildiğinden kıyılarımıza tarihi geçmiş filmler bırakıyor. Öte yandan başka ülkelerin sinemaları Hollywood’un çığırtkanlığı arasından sesini duyuramıyor, fırsat bulurlarsa ayıp olmasın diye vizyonumuza bir uğrayıp gidiyorlar. Pazarlama yapamadıkları için de yanlarında getirdikleri film ilgimizi çeker mi çekmez mi kestiremiyoruz .Kendi film sektörümüz deseniz zaten… Aman neyse. Haliyle sinema gündemini aktif takip etmeyen her seyirci bu kargaşa içinde vizyon listesine baktığında afallıyor. Ya pes edip film izlemiyor ya da parasını, izlemek istediğinden emin olmadığı bir filme veriyor.
Sizce de buna bir çare bulmak şart değil mi? Bu niyetle, çıkacak her filmin yönetmenini, oyucusunu, yapımcısını, konusunu analiz edebiliriz. Ama kaçımız boş bir vaktini keyifli geçirmek isterken bu kadar kafa yormak istiyor ki? Zaten biz ne kadar analiz edersek edelim her filmin iyi ya da kötü bir süpriz potansiyeli var. Bu yüzden çıkacak filmlerin fragmanına bir göz atıp genel bilgileri de hesaba katarak ortaya sığ diyebileceğimiz ama ortalama fikirler verebilecek bir rehber çıkartmak bana en iyi yol gibi gözüktü. Burada öyle fularımızı takıp ağzımıza pipo koyarak konuşmayacağız ya da bir yanımıza wiki bir yanımıza reddit açarak derin geek mevzuları açmayacağız. Haftalık Geekvizyon Rehberi başlığı altında sinefillik, sanatkârlık iddiam yok, eleştirmenlik iddiam yok. Alemci, neşeli bir delikanlıyım. Her şey yolundaysa başlayalım!
ARİF V 216
G.O.R.A.’dan tanıdığımız 216 (Ozan Güven), gezegeninde Ceku’suz sıkılmış olacak ki Arif’in (Cem Yılmaz) yanına, insan olmaya gelir. 216 bu uğurda çabalarken kötü bir iş adamının (Zafer Algöz) oyununa gelir ve iş adamı 216’nın kopyalarını yaparak geleceği kötü yönde değiştirecek bir yola girer. Dünyay ve 216’yı kurtarmak Arif’e düşer. Aynı zamanda 216’nın gözleri görmeyen Pembe Şeker’le (Seda Bakan) aşk hikayesi olan Arif v 216’da; G.O.R.A.’dan sevdiğimiz Garavel (Özkan Uğur) ve Erşan Kuneri’yi, yakın geçmişten sevdiğimiz ünlülerin sevdiğimiz oyuncular tarafından oynanan yorumlarını izleyeceğiz.
Arif V 216’nın fragmanı yayınlandığı gibi tüm ülkede bir hayal kırıklığı dalgası yarattı. Fragman hakikaten de kötüydü. Ancak filmin ilk gösterimleri 3 Ocak’ta küçük bir kitleye yapıldı ve izleyen kimse film hakkında kötü bir yorum yapmadı. Aksi gibi iki gündür internet Arif V 216’nın ne kadar komik olduğunu ve gerçek bir sinema ortaya koyduğunu haykıran insanlarla dolu. Bizim ekibin de çok coştuğunu gördükten sonra fragmanın kötü tadı damağımdan silindi. Sanıyorum şu an ilk matinaya bilet alacağım.
Yani n’apalım? : Sanırım rehbere tekrar başlamak için yanlış bir hafta seçtim. Ne dersem G.O.R.A.’yla, A.R.O.G.’la yetişen nesil bu filme gidecek. Zaten aksi bir şey de demeyeceğim. Çünkü Cem Yılmaz’ın bu ülkede sinemayı anlayan üç beş kişiden biri olduğuna inancım tam. Gidelim, izleyelim. Gerçekten dendiği kadar varsa hep beraber çıldırırız.
THE VAULT / Ölüm Odası
Birbirine yıllardır küs iki kız kardeş kardeşlerinin başını beladan kurtarmak için banka soyarlar. Fakat kardeşleri büyük bir halt yemiş olacak ki gişedeki paralar yeterli gelmez. Bankanın müdürü vurgundan pay alma şartıyla iki kız kardeşe aşağıdaki büyük kasanın şifresini vermeyi teklif eder. Fakat kasadan çıkacak şey hiçbir paranın kurtaramayacağı bir beladır.
Fragmana baktığımızda film çok yönlü bir heyecan yaratacak gibi gözüküyor. Diğer oyuncular bilindik olmasa da başroldeki James Franco filme bir yıldız puanı katıyor. Gelin görün ki film Amerika’da aylar öncesinde çıkmış her türlü eleştiri platformunda üzerine basılmış, yattığı yerde tekmelenmiş. Yönetmenin en öne çıkan işi bile tırt, çok şaşırtıcı değil anlayacağınız.
Yani n’apalım? : Korku sineması yeni rönesansını yaşarken ne gerek var böyle korkulara para kaptırmaya…
BOBBY THE HEDGEHOG / Bobi: Dikenlerin Gücü Adına!
En büyük hayali uçmak olan Bobby bir gün uçmayı denerken düşüp hafızasını kaybeder. Düştüğü yerde tanıştığı güvercin dostuyla hafızasını geri getirmek için uğraşırlar. Sonra mutlaka olması gerektiği gibi tüm hayvanlara tehlike oluşturan durumu ortadan kaldırmak yine bu iki dosta kalır.
Çin yapımı bir fabl. Her yıl tonla çıkan benzerlerinden biri. Kimsenin Bobby th Hedgehog’dan bir Pixar beklentisi yoksa devam edelim.
Yani n’apalım? : Sevgilinizle buluşacakken anneniz küçük kardeşinizi peşinize mi taktı? Bobby sizin için burada.
ENGLAND IS MINE / İngiltere Benim
The Smiths’in solisti olacak Steven Patrick Morrissey’nin gençlik yıllarına odaklanan biyografi filminde Morrisey’i yetenekli ama kendini öne çıkarmaya hevesi olmayan bir müzisyen olarak görüyoruz. Hikaye The Smiths’in kurulup parlayışına kadar uzanıyor. Tanıtımdan anlaşıldığı kadarıyla Morrisey ve Marr çekişmesine ve grubun dağılışına filmde yer verilmemiş. Doğrusu daha uzun bir dönemi kapsasa daha ilgi çekici olabilirdi. Zira Morrisey ve Marr çekişmesi zamanında az magazin konusu olmamış.
Bu film de yukarıda bahsettiğimiz The Vault gibi sonradan itelenmiş bizim vizyonumuza ve yine The Vault gibi eleştirmenlerce ezilmiş. Fakat birbirlerinden epey farklı filmler. England Is Mine kısalarıyla ümit vaadeden Mark Gill’in ilk uzun metrajı. Belli ki Gill kendisinin de tutkulu olduğu bir hikayeyle çıkış yapmak istemiş. Görünen o ki olmamış. Halbuki bir süredir iyi bir müzisyen biyografisi görmeyen bu gözler için iyi bir hediye olmadı.
Yani n’apalım? : The Smiths hayranıysanız ya da Morrisey’in solo çalışmalarını takip ediyorsanız filmin kötü oluşunu göze alıp izleyebilirsiniz elbette. Ama ilk vizyonunu aylar önce görmüş bir filmi izlemek için gideceğiniz adres sinema salonları olmasa da olur. Morrisey’le alakası olmayanlar ise çoktan paragrafı terk ettiler zaten.