(not: spoilers, duh)

Battlestar Galactica.

70’lerin sonunda çekilip bir jenerasyonun Star Wars ve muadilleriyle beraber bilim kurguyu sevmesine öncülük etmiş dizi. Burada bahsi geçen ise 2003 yılında asıl seriye giriş niteliğindeki mini dizisi çekilen, 2004 yılında da yayın hayatına başlayan, milyonları ekrana kilitleyen finalini de 2009 yılında yapmış olann Battlestar Galactica. Tam 10 yıl olmuş yani bu efsane dizi başlayalı. 10 yıl. Dile kolay. Onuncu yılı vesilesiyle gelin Battlestar Galactica özlemimizi harmanlayalım ve bu diziyi bizim için özel kılan ve özlem duygumuzu hayatta tutan şeylerin listesine bir göz atalım.

1. Harika Oyunculuk

cast_baltar_129045457458___CC___685x385

 

Öncelikle dizinin teknik açıdan bir artısından söz edelim. Edward James Olmos (Kaptan Adama) ve Mary McDonall (Başkan Roslin) gibi ustaların yanında göründükleri her sahnede, ettikleri her lafta gerçeklik hissini katlayan, sizi Saylon saldırısından kurtulan insanlardan biriymişsiniz gibi hissettiren, heyecanınıza heyecan katan oyunculuk özellikle Türk dizileriyle kıyaslayınca Battlestar Galactica’yı özlemek için başlı başına devasa bir sebep.

Bu noktada Gaius Baltar rolünü hakkıyla oynamanın ötesine geçip gavurun “overacting” dediği şeyi olumlu anlamda yapan James Callis’e ve sempatik mi antipatik mi, kahraman mı antikahraman mı, insan mı saylon mu, güzel mi çirkin mi tartışmalarının hala devam ettiği Starbuck’ı oynayan Katee Sackhoff’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Özellikle Callis mimikleri ve bakışlarıyla adeta oyunculuk dersi verirken Sackhoff Starbuck karakterinin gelgitlerini, duygusal buhranlarını ve inatçılığını mükemmel yansıtıyor. Michael Hogan (Albay Tigh) ve Alessandro Juliani (Felix Geate) küçümsenecek performanslar sergilemiyor seri boyunca.

 

2.Tatmin Edici Bir Son

son

Bu madde bazıları için tartışmalı gelebilir. Zira dizinin finaline müteakip bazı noktaların anlamsızca kapatıldığı eleştirileri yöneltildi diziye. Fakat özellikle Lost’un finali gibisinden adeta “Bunca yıl boşuna mı izledik”, “Hay sizin yapacağınız finalin” tarzı bir hava hiçbir zaman oluşmadı (Yanlış anlaşılmasın, bence Lost’un finali de gayet iyiydi). Dizi seyircilere verdiği sözlerin ekseriyetini tuttu, öyküyü derleyip toparladı ve verdiği mesajla düşündürüp konuyu bağladığı yerle şaşırttı.

Buradan sonrası spoiler içeriyor! 3. sezon finalinde geri dönen Starbuck’ın ne olduğunun tam olarak açıklanmaması, kötü Saylonların Dünya’yı bulma ihtimalinin gözardı edilmesi, bütün teknolojinin bir anda ve kimse itiraz etmeden terk edilmesi gibi konular tartışmaya açıktır fakat yine de finalin tatmin edici olduğu gerçeğini değiştirmez.

 

3. Tricia Helfer

Tricia-Helfer-Battlestar-Galactica-Widescreen-Wallpaper

Kendisi diziden önce küçük rollerde oynayan bir manken iken Battlestar Galactica ile birlikte oyunculuk kariyeri ve şöhreti bir anda yükselişe geçmiş bir isim. Helfer dizinin ilk sezon afiş ve tanıtımlarının baş karakteri ve dizinin yayınlandıktan sonra bu kadar ilgi çekmesinin önemli sebeplerinden.  Çok güzel ve seksi bir kadın olmasının yanı sıra dizi içerisinde bilinen ilk insan görünümlü Saylon olması ve dizi boyunca iyi kötü kavramının anlamsızlaşmasını sağlayan karakter gelişimi sayesinde bu listede yer buluyor kendisine.  Bu arada, kendisinin numarası 1967 yapımı kült The Prisoner dizisi hayranı senaristler tarafından verilmiş.

 

 

4-Derin Bir Felsefe

evolution_cylon

 

İnsan doğası, insan varoluşu, insan doğa ilişkisi, din konularında o kadar derin bir felsefe sunuyor ki dizi bize… Herhalde her felsefi referansı burada yazmaya kalksam bu uğraş hem haftalarımı alır hem de yine de atladığım bir iki referans kalır. İlk sezonlarda Saylonların din felsefesinden başlayarak kurulan felsefi altyapı özellikle son sezonda Baltar’ın öğretileri(!) ile zirve noktasına ulaşıyor. İnsan saylon ilişkileri, insanların başına gelen felaketin sebep ve sonuçları, son sezonun temalarından olan döngüsellik gibi kavramlar üzerine çok düşünülmüş, zekice kurgulanıp güzel sorular ve cevaplar meydana getirmişti dizide.

1 2
Author

Ankara'da yaşayan bir İzmirli. Her şeyi öğretiriz ama hiç bir şeyi tam öğretmeyiz bölümünden mezun oldu, ne iş olsa yaparım abi kafasında.

1 Comment

  1. alp demirkabız Reply

    abartısızlık dediğiniz olayı çok iyi anlayabiliyorum. bu filmin finalinde yasadıgım hissin aynısını matrix 1 in sonunda da yaşamıştım. yani adamlar (ronald moore) senaryoyu öyle bir altyapı üzerine inşa etmişler ki, anlattıkları hikaye abartı bile gelse realitede yaşanabilecegine çok kolay inanıyorsunuz. zaten bu dizide oldugu gibi, bir bilimkurguda hikayenin gerçek dünya ile arasında duran duvarlardan şüphe etmeye başlarsanız bir başyapıtla karşı karşıyasınız demektir.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.