Sizin için iyi bir albümü ne tanımlar? Tema mı örneğin, ya da genel atmosfer mi? Sonunda size hissettirdiği şeyler mi mesela? Ben öyle düşünemiyorum. Bir bütün olarak alamıyorum albümleri. Benim için iyi bir albüm, sadece bir kıstas üzerinden tanımlanıyor: Boş şarkı azlığı. Bir albüme dönüp baktığımda, tekrar dinleme ihtiyacı hissettirmeyen ne kadar az şarkı varsa o albüm o kadar efsanevi geliyor bana.
Arctic Monkeys’in Humbug‘ı da öyle bir albüm mesela. Dakika birden My Propeller, Crying Lightning ve Dangerous Animals üçlüsüyle girizgahı yapıyor zaten. Ve son nota çalınıncaya dek çok az yerde sizi yüzüstü bırakıyor. Ve eğer, İngiliz grubun müzikal gelişimini kronolojik olarak takip ediyorsanız bu size daha da acayip geliyor. Çünkü Humbug, öncesindeki Favourite Worst Nightmare’e benzemiyor. Sonrasında gelen Suck It And See’ye de benzemiyor. İlk çıkan Whatever People Say I Am zaten, hiçbir şeye benzemiyor.
Arctic Monkeys 2000’lerin ortasında When the Sun Goes Down ile çıktığı zaman baya eğlencelik İngiliz gruptu. Sonra Brianstorm geldi mesela, herkes bir dönüp baktı. Ama kimse “başyapıt” demeye hazır değildi. Humbug ile sert vurdular silleyi insanların suratını. Gözümüzün önünde bir çocuk büyüyüp, ergenliğini bertaraf edip, yetişkinliğe adım atmıştı resmen. Ardından durmadılar, en son Do I Wanna Know gibi, bence, rock tarihinin en mühür şarkılarından birini koydular önümüze.
Eğer müzikal çizgisini baştan icat etme ihtiyacı hissetmeyen grupları seviyorsanız; bu okey, kimse sizin için bunu yargılayamaz. Ama Arctic Monkeys kuvvetle muhtemel tüm diskografisiyle size hitap edebilecek bir grup değil. Onlarınki Radiohead gibi. İnip çıkan, değişen, yüzünü döküp başkasını takan bir müzik tarzı. Eğer bunu seviyorsanız ve Arctic Monkeys ile henüz tanışmadıysanız, şu playlist’i dinleyip ihya olmaya da hazır olun. Buyurun efendiler, 19 şarkısıyla, Arctic Monkeys!