Geekyapar olarak 2014’ün en iyilerini seçiyoruz! Editörlerimizi aldık çember bir masaya (yalan, internetten toplandık) her birine 2014 içerisinde onlar için büyük anlam ifade eden işleri sorduk. Herkes kendine göre bir fikir belirtti. Dizi, film, çizgi roman, müzik ve oyun konularında Geekyapar editörleri için 2014’ün en iyilerinin yazılarını okuyorsunuz. Seneye hangi işler damga vurdu? Geri kalan 365 günden ne kaldı aklımızda? İşte burada!

Bugün oyunları konuşuyoruz. Kabul edelim, 2014 oyunlar için zayıf bir yıldı. Kasım-Aralık ayını domine etmesini beklediğimiz pek çok blockbuster oyun (Assassin’s Creed Unity, Call of Duty: Modern Warfare vb.) hayal kırıklığı yarattı. Indie cephesi de suskun kalınca bu seneyi biraz Telltale götürmüş gibi oldu. Bu sene biraz geçiş senesiydi. PS4 ve Xbox One ilk tam senelerini yaşadılar. Geçen nesil kadar dik bir öğrenme eğrisi yoktu bu konsolların, ama yine de pek çok yapımcı onlarla ne yapabileceğini tam manasıyla çözemediler. Hem Sony hem de Microsoft ilk parti oyunlarıyla öyle büyük bir vurgun da yakalayamayınca, etkisi az bir sene kaldı ellerimizde.

Son bir ek not: Uzun süredir durgun giden MMO piyasası, bu sene coştu biraz. Warlords of Draenor’un çıkışının dışında Elder Scrolls Online, WildStar ve Archeage gibi isimler girdi piyasaya. Halihazırda kuvvetini koruyan Final Fantasy XIV: A Realm Reborn, Guild Wars 2 ve The Old Republic ile de birleştirince, baya seçeneği bol bir piyasaya dönüştü tekrar MMO’lar.

 

Grand Theft Auto V

GTA V

Cihan Çoban: Rockstar Games yerinde olsam egoist bir firma olurdum. Düşünsenize bir iş yapıyorsunuz ve herkes tarafından dört dörtlük olarak değerlendiriliyor.

2013 yılında eski nesil konsollar üzerinden yüksek bir başarı elde eden Rockstar Games 2014 yılında yeni nesil konsollar üzerinden başarı elde etti. 2015 yılında ise PC üzerinden başarı elde edecekler muhtemelen. O yüzden adamların 3 yıllık kalkınma planı başarıyla bitecek gibi duruyor. Egoist Rockstar!

 

Dragon Age: Inquisition

Dragon Age Inquisition

Mert Günhan: Bu kategoride seçim yaparken neredeyse hiç zorlanmayacağım ta geçen seneden belliydi. Hiç tartışmasız kurgusu, karakterleri, kocaman dünyası ve tabii ki BioWare farkıyla Dragon Age: Inquisiton benim için yılın oyunu oldu.

 

World of Warcraft: Warlords of Draenor

Warlords of Draenor

Merve Çay: Elbette oyunlar konusunda sitedeki pek çok yazarın eline su dökemem, o kadar fazla oyun oynadığım da söylenemez ama bir oyun var ki herkesin listesinde kesinlikle olmalı diyorum.  O oyun World of Warcraft’ın yeni ek paketi, Warlords of Draenor.

Birkaç ay önce sorsaydınız Diablo 3 faciasından sonra kesinlikle Reaper of Souls derdim ama artık imkansız. Senenin en iyisi açık ara ile Warlords of Dreanor olmalı.

 

The Walking Dead: Season Two

TWD Season TWo

Seçkin Özcan: Bazı şeylerden çok emin olur insan bazen. Hani o kadar emin olur ki açıklamaya çok kasmaması, karşıdakinin de bunu biliyor olması gerekir… Hani Batman müthiş şeyler yapar bunun için de açıklama olarak “I’m Batman” der ya, şu anda bundan daha iyi bir şekilde anlatamam derdimi.

Neden Walking Dead? Çünkü aksiyonu ve sakinliği, hızı ve durağanlığı bu kadar güzel kombine eden bir oyun daha görmedim. Derin karakterleri, müthiş senaryosu, oyuncunun gerçekten de ortamın içinde gibi hissettirmesiyle gerçek bir baş yapıt. Ölmüş/ölmekte olan Adventure benzeri hareketleri, her kararda canımzdan, ruhumuzdan bir parça kopartmayı başarmasıyla, senenin en iyi oyunu TWD derim ben. Derim ve ısırılır giderim arkadaş…

 

The Wolf Among Us

The Wolf Among Us

Yücel Okçu: The Wolf Among Us, yoğun hikaye anlatımıyla oyun oynama deneyimi yaşatan Telltale oyunları ile ilk defa tanışmama vesile oldu. Aslında tam bir oyun değildi belki ama bunu hiç sorgulatmıyordu. Bununla da yetinmedi, Fables’ın postmodern dünyası ve okuması keyifli karakterlerini de yakından tanımış oldum. Görsellik, seslendirme ve (çok deli dehşet olmasa da) müzik o kadar uyumluydu ve sizi atmosferin içine sokuyordu ki, kendinizi ister istemez Bigby’nin evinde Colin ile oturmuş içerken, “üzülme be Bigby, sen en iyisini yaptın” diye dertleşirken buluyorsunuz.

Oyunun bu kadar hoşuma gitmesinin bir başka sebebi de bölüm 3’ün sonuna kadar pause tuşunu farketmemiş olmamdı sanırım. 3 bölüm boyunca oyunu durdurma gibi bir seçeneğim olmadığını düşündüğümden adeta bir online MOBA’ya girer gibi her bölüme tüm dikkatimi vererek, anlık kısa cevap süreleri içinde stresli cevaplar vererek devam ettim. Belki de atmosferin bu denli içime işlemiş olmasının sebebi Bigby’nin stresini birebir yaşamış olmamdandır.

Sağlam bir cliffhanger ile bitince “TELLTALE SEASON 2 NEREDE?!” çıldırtan, oyunu bitirince Fables çizgi romanlarına dadandırıp etkisini üzerimde sürdürmeye devam eden The Wolf Among Us, benim için 2014’ün en iyi oyunuydu.

 

Hearthstone: Heroes of Warcraft

Hearthstone

Yigilante Kocagöz: Batak bile bilmeyen beni bir anda kart oyunlarının  müptelası haline getirdi. “Kolay öğrenilir, zor ustalaşılır” mantığının en bağımlılık yaratan örneklerinden. Yıllardır Blizzard kağıt-makas-taş üstüne kurulu oyunlar ile bizi tavlamayı bilmişti, Hearthstone da bu tarz oyunların en keyifli örneklerinden biri oldu benim için.

 

The Banner Saga

The Banner Saga

Cihan Türe: 2014 yılında bilgisayarımın sisteminin eskimesini de bahane ederek, popüler oyunların büyük kısmını oynamadım. Dürüst olmak gerekirse, çoğu pek ilgimi de çekmiş değildi. Bu yüzden, gittikçe indie oyunlara daha çok vakit ayırmaya, haberlerini takip etmeye, olabildiğince fazlasını oynamaya başladım.

Bu indie oyunlar arasında en çok öne çıkan ve o gazla piyasada ne kadar turn-based rol yapma türünde oyun varsa denememi sağlayan “The Banner Saga” ilk sırayı alıyor. Oyun tek başına büyük bir yenilik içermiyordu ancak Disney çizgi filmlerini andıran grafikleri, gün be gün verdiğiniz kararların sonucunda grubunuzdaki sivillerin ölmeleri, müthiş atmosferini tamamlayan müzikleri ve karakterleri verimli kullanmanızı gerektiren savaş sistemi ile The Banner Saga uzun süredir “bu olmuş” dediğim en nadide oyunlardan biri haline geldi. Ayrıca benim için önemli bir kriter olarak, masa üstü rol yapma oyunlarına en çok benzeyen pc oyunu olması da önemliydi.

Her zaman oyunlarda hikaye ve atmosferi birinci sıraya koyduğum için, çok da fazla düşünmeden oyumu The Banner Saga’ya veriyorum.

Yiğitcan Erdoğan: Ta sene başında, Ocak ayında düşünmüştüm “Acaba Banner Saga senenin oyunu olarak kalır mı sonuna kadar?” diye. Kaldı. Onun verdiği o umutsuzluk hissini, o yoğun atmosferi kimse veremedi. Taktiksel RYO dendi mi XCOM’a kimse yaklaşamaz diyordum, eski BioWare çalışanı üç adam yerle bir etti bu önyargımı… O muhteşem, el çizimi grafik tarzı harikulade müzikleriyle birlikte üzerinize o hiç yerinden kıpırdamayan alacakaranlık güneşi gibi çöküyordu. Atmosferi ağır, hissettirdiği sorumluluk duygusu yüksekti Banner Saga’nın. Benim için Ocak ayında geldi, senenin en iyi oyunu payesini aldı ve orada kaldı…

 

This War of Mine

This War of Mine

Fatih Yürür: Bu zamana kadar hep silah tutan kutsandı. Bu defa namlunun ucundaki ruhları, savaşın tam göbeğinden kurtarmak için kolları sıvadık; öldürmek değil, yaşatmak için uğraştık! Hakikaten de zor olan yaşatabilmekmiş!

 

 

Middle-Earth: Shadow of Mordor

Shadow of Mordor

Can Sungur: GTA BEŞ! Muhteşem oyundu, hala PC’ye çıkmamış olması günah… Gerçi o 2013 idi, bir dakika. 2014’de bol bol oyun oynadım, irili ufaklı. Sonuçta Dark Souls II ve The Shadow of Mordor arasında kaldım. Dark Souls serisi harika bir oyun ama herkese gitmiyor, o açıdan yılbaşı indirimde herkes alsın diye Shadow of Mordor diyeceğim. Nemesis sistemi büyük inovasyon, yanına da Arkham ve Assassin’s Creed serilerini Orta Dünya’da kombine etmeleri büyük başarı. Şu berbat üç Hobbit filmini toplasak, Bir SoM cutscene’i etmez.

 

 

Wolfenstein: The New Order

Wolfenstein The New Order

J.H.: Aslında benim için This War of Mine da senenin en iyi oyunlarından biriydi hiç tartışmasız. The Wolf Among Us ve The Banner Saga da öyle. Onları da hiç gözümü kırpmadan bu listede yazabilirdim. Başka kimse yazmamış olsa, tercihim o yöne de kayabilirdi. Ama hazır üç oyunun da bahsi geçmişken, bu tip listelerde dışarıdan “düz FPS” gibi gözüktüğü için asla boy göstermeyecek, ama ölümüne göstermesi gereken bir oyuna yer vermek istedim: Wolfenstein. Senenin en büyük sürprizi, bana sorarsanız bu oyundu. İnanılmaz çekici oynanış mekanikleri eski kafa FPS’leri, modern hikaye anlatımıyla birleştiriyordu. Görsel dili kuvvetliydi, oyun atmosfer ve hikaye olarak ne olduğunu biliyor, fazlasına da kasmıyordu. Başından sonuna acayip etkileyici bir anlatım, sunum ve tarza sahipti The New Order. Oynamadıysanız, kesinlikle bir yerlerden edinmelisiniz…

 

 

 

10 Comments

  1. Ruşen Akman Reply

    Kesinlikle Dragon Age: Inquisition ve Divinity: Original Sin arasında gidip gelir yılın en iyi oyunu 😉 Witcher gelmedi neyse ki yoksa dengeleri değiştirirdi benim için 🙂

    • duralireha Reply

      Witcher’ın ertelenmesi DA:Inquisition için hem iyi hem kötü oldu bence. Inquisition hem bu senenin en iyi oyunu olacak, hem de Witcher 3’ten sonra esamesi okunmayacak.

      • Ruşen Akman Reply

        Adamlar sağlam oyun yağmışlar gerçekten 150 saattir taş topluyorum, kızlara iltifat ediyorum, zırh dövüyorum ama işin garip tarafı çok da isteyerek severek yapıyorum bunları 🙂 Witcher gelene kadar idare eder beni. Çıktığından beri ilk defa bugün MGS V: Ground Zeroes için ara verdim..

  2. hobbit’e ikide bir niye laf ediyosunuz herkes sevdi bi siz sevmediniz geekyapar

  3. B.Alperen Uslu Reply

    Dark Souls II bence olmalıydı arada kalmak dahi yanlış 🙂 Evet herkese gitmeyebilir dediğiniz doğru ama oyunu güzel yapan da bu açıkçası. Sıradan rpg lerden ya da klasik Batman / Assassin’s Creed tarzı belli seviyesi ve oyun stili standart olan oyunlardan ayırması. Demon Souls/ Dark Souls serilerini güzel kılan etmen. Burada görmeyi çok umuyordum. Sizin yerinize de buradan ben önereyim. Standart aksiyon-rpg oyunlarından sıkılanlar yeni tatlar arayanlar varsa herkese öneririm. Old School karakter buildleri Diablo2 varii den bahsediyorum burada bütün Statları kendinin belirlediği ve standarttan ayrılmış oyun mekanikleriyle çok güzel bir oyun. Haritanız yok ve herhangi bir yol imleci yok. İstediğin yere gitmekte özgürsün tabii gidebilirsen :). O yüzden hangi bölümün/haritanın erken seviyeler için olması gerektiği kendi kendine, NPC ler ile konuşarak kendi başına öğrenmek zorundasın. Herhangi bir StoryLine vermiyor çünkü oyun. Ama hikayesi yok da değil. Yine NPC ler ile konuşarak kim bu dev? Ne bu canavar? Neden burası böyle bütün ayrıntısına kadar öğrenebiliyorsun bütün hepsi oyuncuya bırakılmış. Böylelikle yeni karakterler açtığında(emin ol bir sürü açacaksın) O saçma dialogları duymak zorunda kalmayacaksın. İşin en şikayetçi yanı belki de save olmaması oyunda. Oyunu kapattığın anda en son nerede isen oradan başlıyorsun. Öyle dur şu boss a girmeden önce save atayım da bişey olursa yeniden açarım çakallığı yok 🙂 İşin en güzel yanı da herhangi bir şekilde başka bir oyuncu tarafından invade yediğinde ya da herhangi bir şekilde online özellik açıldığında PvE/Arena/Duel/Invade oyunda Quit seçeneği kapanıyor 🙂 Yani o dövüşler bitecek. Hepsi birer Death Battle. Ha alt f4 çekerim diyorsanız kolay gelsin belli bir süre bu işi yaparsanız server sizi listeye alıyor ve ileride online oyuncularla karşılaşma ihtimallerinizi azaltıyor ki oyunun bütün büyüsünü kaybedersiniz en temizi ağız tadıyla ölmeniz ya da öldürmeniz olur :). Bütün o saçma ” çok zor ” bu oyun yorumlarını bir köşeye atın o yüzden. Çünkü oyun öyle bahsedildiği kadar zor değil. Sadece farklı, farkı anladığınız zaman oyun o kadar lezzetli olmaya başlıyor ki. Her boss ile ilk mücadelenizde duyabileceğiniz söz ” Hay … Nasıl vurdu ya öyle ! ” Ve her zaman %10 candayken olur ve sinir katsayınızı daha da arttırır :). İşin PvE si ayrı eğlenceli, PvP ise oyuna bağımlı olmanızı sağlıyor. Arkadaşıyla oynamak isteyenlere de çok güzel gider.

    • Metin Kılıç Reply

      İğrenç bir kontrol sistemi olduğundan dolayı ne biri nede ikiyi oynadım. Kusra bakmasınlar ama öyle baştan savma bir kontorlü olan oyun hiçbir değeri haketmiyor benim gözümde.

      • B.Alperen Uslu Reply

        Kontrolünün kötü olduğunu nasıl anladınız oynamadan? Şayet Klavye ve Mouse ile oynamaya kalktıysanız da hak verebilirim, oyunun orjinali olan Demon Souls Ps3 exclusive oyunudur çünkü, dizaynı ona göredir, fakat gamepad ile oynadığınız müddetçe herhangi bir sorunu yoktur ki zaten altı çizili bir şekilde recommend ediliyor deniyor oyunda gamepad ile oynayın daha iyi bir deneyim için. Belki biraz farklı ve anlık tepkiler olabilir belirli şeylerde, generic rpg oyunlardan çünkü oyunun online özellikleri ön planda, yavaş, tahmin edilebilir ezbere hareketler, sıkıcı olur, fakat birisinin direkt olarak iğrenç bir kontrolü var oynamam diyen bir yorumdan çıkarabileceğim tek şey becerememiş olup beceremediğini kabul edememesi der geçerim 🙂 açıklayıcı uzun yorumun için de teşekkürler.

        • Metin Kılıç Reply

          Uzun uzun yorum yapmayı hiç sevmem benim işim bu değil çünkü. PC ye çıkartılmış bir oyunu kontroller ile oynamamı isteyen bir yapımcıya hiçbir sevgim saygım olamaz. Benim düşüncem bu yöndedir, siz oyundan zevk aldıysanız ne ala. Ama benden böyle savsaklık yapılmış bir işe iyi bir gözle bakmamı beklemeyiniz lütfen.

          • B.Alperen Uslu

            Sorun gamepad/controller kullanmakta ise ona bir şey diyemem zevk/alışkanlık meselesi işin o kısmı fakat, ” PC ” oyunu diye de her şeyi illa Klavye&Mouse kombinasyonu ile oynarım zihniyetine de pek katılamam 🙂

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.