5. Persona Q: Shadow of the Labyrinth
Herhangi bir Japon konsoluyla ilişkili liste yaparken Persona’dan bahsetmeden edemeyecek miyiz acaba? Sanmıyorum. Persona’nın şu saatten sonra Japonya bayrağına işlenmesine itiraz etmeyecek milyonlar bekliyor Atlus’un kapısında P5 için. Atlus da sağ olsun, arada yan oyunlar çıkartıyor karşılarına. Persona Q, listemizdeki en yeni oyun aslında; henüz çıkalı daha birkaç ay ancak oldu. Ama bir anlamda, almasak en tepki çekeceğimiz oyunlardan biri de buydu. Zira Persona karakterlerini “first person dungeon crawler” formülüne sokmak bile tek başına alkışı hak ediyordu zaten.
4. Super Mario 3D Land
Nintendo Mario serisinde ana diziyle mobil oyunları ayrıştırma konusunda baya tutarlı oldu yıllar içerisinde. NES’in Super Mario Bros serisi varken, Game Boy’un Super Mario Land’i vardı. Mario Wii’de galaksi peşinde koşarken, DS’te iki boyutlu kökenlerine dönüyordu. Ama ilginçtir, Nintendo son yıllarda en iyi Mario’larını önce mobil konsollara çıkartıyor, sonra salona getiriyor. NSMB’de de böyle oldu, 3D Land’de de. Formül o kadar iyiydi ki, Nintendo dayanamayıp, bir süre sonra 3D World adıyla Wii U’ya aldı götürdü. Düşünün yani…
3. Professor Layton and the Azran Legacy
Professor Layton serisinin DS (ve tabii ki, sonrasında 3DS) konseptini ne kadar derinden anlayabildiğine şaşırıyorum bazen. Belki de şaşırmamam gerekiyor, ne de olsa konsolları en iyi anlayan firmalardan biri olan Level-5’in elinden çıkmalar. Ama yine de bu kadar nokta atışı olabilir mi? Dokunmatik ekransa dokunmatik ekran, çift ekran kullanımıysa çift ekran kullanımı; bir yandan küçük aralıklarla iki durak arasında oynanabilecek kadar parçalı, bir yandan da bağımlılık yapacak kadar birleşik bir oynanış? O da var. Azran Legacy’yi sonuncusu diye buraya aldık ama, adı hiç fark etmez. Geriye dönük uyum sağ olsun, herhangi bir Layton oyununu alıp, ne demek istediğimizi şıp diye anlayabilirsiniz.
2. The Legend of Zelda: A Link Between Worlds
Zelda serisinin müptelalarını bulun, sorun en sevdikleri Zelda oyununu. Ben size şimdiden söyleyeyim, ekseriyetle iki oyun arasında kalacaklardır. Ocarina of Time ve A Link to the Past. Bu iki oyun Zelda külliyatını önünde atbaşılardır ve iki farklı Zelda yapma yöntemini temsil ederler ki, iki yöntem de bugün hayattadır. Ne hikmetse Ocarina of Time’ı Nintendo 3DS’e uyarladı, A Link to the Past’e de bir ruhani takipçi tasarladı. Ama ne ruhani takipçi! Baştan aşağıya bir başyapıttı A Link Between Worlds. Belki de o iki titanın arasına yerleşmeye layıktı hatta.
1. Fire Emblem: Awakening
Ama 3DS’e özel olan en iyi oyun dendi mi, bir şeyleri tartışmanın lüzumu yok. Birbirimizi argümanlarla kırmayalım, canlarımızı sıkmayalım, tatava yapmayalım. 3DS’in koskocaman münhasır oyunlar listesinde sadece bir lider var. Fire Emblem: Awakening. O ki isterseniz beş dakikada bir savaş yapıp kapatabileceğiniz, ama vaktiniz varsa sizden saatlerinizi çalan. O ki kendisinden beklemeyeceğiniz hikayesiyle kalbinize dokunan. O ki permadeath sistemi ve karakterler arası evlilikler sağ olsun, her askerinize ayrı bağlanmanızı sağlayan, her hareketinizi yirmi kere düşündürten, ölen her askerinizin arkasından ağıt yaktırtan. Fire Emblem: Awakening’e çok övgü düzdüm, çok methiyeler yağdırdım. Ama en son burada da bir selam çakmak durumundayım, zira kendisi, 3DS’e özel oyunlar arasında şüphesiz en iyisi.