Geçtiğimiz haftalarda Steam’de satışa çıkan Monochroma, yerli bir oyun stüdyosu olan Nowhere Studios tarafından uzunca bir süredir geliştirilmekte olan bir puzzle platformer. İnanılmaz derecede nitelikli – ve adı üstünde, monokromatik – bir estetik üzerine inşa edilmiş olan bu oyun, kendini yeni yeni bulmaya başlamış Türkiye oyun sektörü için şahane adımlardan bir tanesi şüphesiz. Fakat Monochroma’nın tek kayda değer özelliği bu görsel tasarımı olmayabilir.

Not: Baştan söyleyelim, oyun bir Limbo klonu değil.

Bu yazıda Monochroma’yı parçalarına ayırarak değil, bir bütün olarak ele alacağız, ve kendisine dört soru sorup hepsini 1 üzerinden puanlayacağız. Bütün bu soruların yazarın kişisel beğeni ve yorumlarına kalması ve eldeki eserin tümünü değerlendirmesi sebebiyle, bu inceleme nesnel ve/veya oran ölçeğine uygun bir sonuç vaat etmez. Bununla bağlantılı olarak da ne 4 üzerinden 4 mükemmel bir oyun, ne de 4 üzerinden 0 baş belası bir oyun anlamına gelir. Dört ana sorunun ardından ise ek düşünceler serbest formatta belirtilir.

Şimdi arkanıza yaslanın, isterseniz milli gururunuzu da sevgiyle kucaklayın, ve incelemeyi okumaya koyulun. İyi seyirler.

4xmono2

Ben buna değer miyim?: 1
Monochroma müthiş görsellik ve sinematografinin yanında, yaklaşık 5 saatlik bir oyun vaadediyor. 20 dolarlık fiyat herkes için ideal olmayabilir, fakat puzzle platformer oyunlarından nefret etmeyen biriyseniz vaktinizi bu oyuna yatırmak hiç de yanlış bir davranış olmaz. Karşılığını öyle ya da böyle alacaksınız.

Kendine bağlıyor mu?: 0
Olağanüstü güzellikte bir görselliği, başarılı puzzle tasarımları ve çok yoğun bir atmosferi olmasına karşın, oynanışın bir türlü beklenen keyfi verememesi oyunun bağımlılık yaratmasına büyük engel oluyor. 5 saatlik süre içersinde bile zaman zaman sinirden saç yolduran anlar yaşanabiliyor. Bir puzzle platformer için normal bir durum olduğunu göz önünde bulundursak bile, bunun olması gerekenden bir kalem daha büyük bir sıkıntı olduğunu kabul etmemek zor.

Olmasa olmaz mıydı?: 1
Hayır. Bu oyun olmasaydı bugün modern indie platformer estetiği ve mükemmel görsellerle bir öykü nasıl anlatılır bilemezdin, ya da en azından bu ülkeden böyle bir şey çıkabileceğini bilemezdin, sebepsiz. Monochroma’nın sırf yerel değil genel anlamda oyun mecrası için olumsuz bir şey olmadığı kesin, fakat buralarda üretilen özgün ve kaliteli oyunların sayısının artmasında bir ilk adım, sahile vuran ilk dalga belki de. Hepsi bir kenara, hiçbir şey için değilse şu görseller için olmasa olmazdı bu oyun.

Bir mihenk taşı olabilir mi?: 1
Monochroma söz konusu olduğunda, bu sorunun cevabı aslında bu incelemenin yazıldığı dil ve ülkeyle doğrudan ilintili. Hala daha tırnak içinden sıyrılmayı tam olarak başaramamış yerli oyun “sektörü” için büyük bir adım olmakla beraber, Monochroma’nın küresel oyun camiasında kaydadeğer bir kalıcı etki bırakacağını savunmak zor. Yine de, dediğim gibi, Monochroma’nın bu puanı alması gerektiğine inanıyorum. Öyle ya da böyle, hak ediyor.

4xmono3

Varını yoğunu görsellere yatıran bir oyun Monochroma. Kırmızılar serpiştirilmiş siyah beyaz estetiği ve yazılı veya sesli herhangi bir unsurdan soyutlanmış görsel bir anlatımı tercih etmesi ile böyle bir yola bilerek saptığını belli ediyor. Ve pek çok yerde de söylendiği gibi, göze ve gönüle hitap etme konusunda çok başarılı. Fakat gözü tatmin etmek ne kadar büyük bir başarı olsa da, bu yazısız anlatımın çok iyi bir tercih olduğu anlamına gelmiyor.

Böyle bir anlatım, oyunun oyuncuya verdiklerini bir yerde özgürleştirse de, oldukça kısıtlamış. Kırmızı atkılı çocuk ve sırtında kardeşiyle birlikte koşarken ve arkada Monochroma’nın endüstriyel dünyasını ve shantytownlarını gözlerken, bir yandan da yükselip alçalan dostane robotların ne yaptığını veya baş karakterlerimizin ismini cismini merak etmeden duramıyoruz. Özünde “uçurtma uçurur tarlalarda koşarlardı”dan çok da öteye gitmeyen bir geçmiş, karakterlere yüreğimizde bir yer verme konusunda hiç yardımcı olmuyor.

Bunun yanında, tek tük replikler veya notlardan dahi azade olan oyun, bu sayede işlediği konuya rağmen sosyal mesaj kaygılı ya da zorlama derin olmaktan kolaylıkla kurtulmuş. Spoiler vermeden kısaca bir değinmek gerekirse; tüketim merkezli hayatların ve vahşi kapitalist eğilimlerin cirit attığı, insan hayatının sadece dolaylı yoldan değil doğrudan da mal olarak görüldüğü bir distopya üzerinden ince ince günceli eleştiriyor Monochroma. Yazısızlık da oyunu bu konuyu vasat bir şekilde işlemekten korumuş korumasına, ama onun yerine bazı minik sıkıntılar getirmiş.

Sırf görsel izahatlerden ibaret bir anlatım, oyunun kesinlikle vasat olmayan öyküsünü oyunsal bir anlatıya çevirmekte zorlanmış. Gereğinden çok daha fazla şeyi fark etmek için özellikle takip etmenin mecburi olması bir kenara, oyunun yüzeyde sunduğu şeyden daha öte bir şeyler olduğuna dair ipuçları çok az. Bu yüzden robotlar da, oyunun çok iyi tasarlanmış dünyası da tamamiyle süs olmaktan ucu ucuna kurtulmuş neredeyse. Öte yandan, genelde yazılarla, repliklerle veya audiologlarla çözülen bu sıkıntı Monochroma’da nasıl aşılabilirdi bilemiyorum, o yüzden Nowhere Studios’u bu açıdan eleştirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum – en nihayetinde iki yoldan birini seçmişler ve tercihlerine sıkı sıkıya bağlı kalmışlar, ki bu da kendi başına takdir edilesi bir şey.

Zaten Nowhere Studios’dan Burak Tezateşer’in bu seçimi bilerek yaptıklarını doğrulamasını şu yazıdan okuyabilirsiniz. Bu bilgiler ışığında oyunun anlatısının ön planda olmaması bir sıkıntı olmaktan iyiden iyiye çıkıyor diyebiliriz.

4xmono4

Nowhere Studios, bazıları benim de arkadaşım olan, çok yetenekli insanlar barındıran bir stüdyo. Şu an çeşitli özgün projelerde çalışan, üreten pek çok insanın da üzerinde emeği var – ülkemizde böyle bir işlev de üstlenmiş sayılı kurumlardan biri. Monochroma ise uzun süre üzerinde çalışılmış, ellerinden geldiğince iyi bir ürün çıkarmak için her türlü zorlukla uğraşılmış, düzenlenen Kickstarter kampanyasından da alnının akıyla çıkmış bir oyun. “Türkiye oyun sektörünün geleceği için” değil, Türkiye’den böyle kaliteli ve özgün işlerin tek tük yerine düzenli bir şekilde çıkmasında bir pay sahibi olmak için, en azından bir ilgilenin, bakın, vaktinizi ayırın isterim. Eksikleri yok değil, ama fazlaları daha fazla.

Author

Oyun tasarlar, yazar, garip sesler çıkarıp müziğini yapar.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.