Pinokyo’yu İzlemeyin!
1) Pinokyo Kısa Ama Uzun Da?
Neden izlemelisiniz kısmında birçok kez bahsettik; Pinokyo, içerisinde her edebi eser gibi fazlaca mesaj barındıran bir roman, sonrasında uyarlamalar ile eklenen bir o kadarı daha var; e Guillermo del Toro da kendisinden bir sürü şey daha katmış. Hepsini karşıya geçirebilmek için iyi bir yazım yahut meseleyi iyi anlamak yeterli değil, bunlara uygun bir süreye sığacak, iyi bir kurgu da lazım. Aynı zamanda izleyiciyi sıkmamaya dikkat etmeli, fazlalık olan her şeyi de atmalıyız. Pinokyo, 1 saat 54 gibi sinema salonlarına yaraşır uzunluktaki süresini bu anlamda iyi kullanabilmiş mi peki? Bence hayır.
Yazılı bir eserde yahut zaten doğası gereği buna müsait olan sözlü anlatımlarda zamanı iyi kullanmak pek de mesele değil; kendiliğinden geliyor, şartlara göre şekil alıyor. Fakat burada, Netflix’i önümüze açıp izlemeye başladığımız bir filmden bahsediyoruz, bütünümüz bu tecrübe. Pinokyo, aşina gözün hemen anlayacağı mesajları içerisine katmakta başarılı fakat bunları birkaç cümleden öteye geçirmek konusunda o kadar da iyi bir iş çıkartamamış. Ya süresini uzatmalı ya da birkaç tanesine odaklanıp, diğerlerini başka bir yere saklamalıydı. Bütün hâlindeki filmin içerisinde her şey, Gepetto’nun Pinokyo’yu kabullenmesinden Pinokyo’nun zorbalığa uğramasına, din kurumuna yönelen eleştiriden faşizm ve savaş vurgusuna kadar her şey çok hızlı gelişiyor; yaşı küçük izleyiciler için mesajları doğrudan almak önemli olabilir fakat bu hikâyeyi zaten bilen insanlara fazla bir şey vaat etmesinin önüne geçen yegane sebep de bu oluyor. İkna edici değil.
2) Pinokyo Şarkı Söylüyor
Şimdiye kadar filmin görüntü yönetmenliği, renk paleti, çizimleri gibi teknik yönlerinden hiç bahsetmedik çünkü az-çok bütçe ayrılan çoğu iş, kozlarını doğru oynarsa güzel görünerek çıkıyor önümüze. Şu an bahsettiğimiz Pinokyo uyarlamasında da karşımızda başarısı tanımlanmış Guillermo del Toro gibi bir yönetmen ve daha da önemlisi, ne kadar emek istediğini hepimizin bildiği, hemen her seferinde de gözlerimize bayram ettiren stop-motion tekniği var. Dolayısıyla bu kısımlara varsa, anlatıya sağladıkları desteğin dışında ayrıca bir övgü gerektiğini düşünmüyorum, her şey çok güzel görünüyor. Tek bir teknik seçim dışında: Müzikal sekanslar.
Guillermo del Toro’nun Pinokyo uyarlamasının hikâyeye ekleyeceği kurgu içeriğin yanında bir müzikal olacağını da biliyorduk, merak da ediyorduk. Filmde birkaç yerde karakterlerimiz şarkılar söylüyorlar, bunlardan birinin de hikâyenin serim-düğüm-çözüm bölümlerinde kilit bir rolü olacağı düşünülmüş. Fakat bu izlediğimiz şey kesinlikle bir müzikal değil, filmin tamamı içerisinde bayağı kısa yer tutan müzikli sahnelerin ise hikâye anlatımına da filme de ne kattıklarını inanın bilmiyorum. Hikâyeyi ilerletmiyorlar, akılda kalacak kadar güzel değiller, yeni bir anlam yahut kurgu katmanı eklemiyorlar. “Olmasalar da olurmuş“, dediğim noktada yadırgamaya başlıyorum. Hatta keşke olmasalarmış, Pinokyo’nun sahne şovlarında koyduğunuz bir dakika yeterdi.
3) Pinokyo’yu İzlemesi Keyifli Değil
Önceki iki maddenin bir birleşiminde buraya ulaşıyoruz. Çocuklar için yazılan bir eseri, Pinokyo’nun ana temalarından birine göndermeyle içindeki çocuğu öldürmeyen herkes tecrübe edebilir; yetişkinler için üretilmiş bir eserden de, en büyük göstergesi masallar olmak üzere çocuklar, kendilerine çok şey katarak yararlanabilirler. Bu ikisinin kesiştiği yeri çoğu zaman eserin size verdiği keyif belirler, Pinokyo ise bu açıdan sınıfta kalmış bir film. Her genellemeyi yıkan bir istisna her zaman mevcuttur; ben Pinokyo’yu tanıyan, ona dair daha fazlasını görmek isteyen bir izleyiciydim bu yüzden filmi de sevdim. Diğerleri için aynısını söylememe ise önceki iki maddenin birleşimi engel oluyor.
Pinokyo, onun hikâyesini uzun zamandır biliyorsanız, bir şekilde size dokunduysa veya hafta sonu bir aile etkinliğinde, küçük yaştaki akrabalarınızla vakit geçirmek adına severek izleyeceğiniz bir film fakat bunun dışındaki her durumda sizlere tavsiye edebileceğim bir film değil.
Siz izlediniz mi Pinokyo’yu? Katıldığınız, katılmadığınız yerler neler? Netflix ve Guillermo del Toro şu son birkaç ayda iyi iş birliği yaptı, aradığınız verimi buldunuz mu? Yorumlara bekleriz.