Bir sabah uyanıp aniden fark ettik: Bir sürü liste yapıyoruz, filmlerden dizilere sıçrıyoruz ama romanlara hiç hak ettikleri ehemmiyeti gösteremiyoruz. Bu ayıbımızı saniyesinde düzeltip, en eski ve en baba roman türlerinden biri olan polisiyelere bir göz atalım dedik. Listeye geçiş yapmadan önce bir iki uyarı. Seçim yaparken özellikle Türkçe çevirisi olan kitapları seçtik. Bu yüzden bazı klasikler dışarıda kaldı, fakat en nihayetinde bir kitabın Türkçe çevirisi yoksa buraya koyup canınızı çektirmek biraz zalimlik olacaktı. Bir de çok yakın kuzeni olmasına rağmen, John Le Carre, Tom Clancy, Ian Fleming gibi üstatların eserlerini daha ziyade “casus romanı” olarak sınıflandırıp, kategori dışı ilan ettik.
Bunların dışında, bir de daimi Geekyapar kuralımız, “her seriden / sanatçıdan bir tane”yi işletmeye devam ettik. Okumanız gereken en iyi polisiye romanlar şöyledir efendim. Buyurun!
10. Da Vinci Şifresi
Dan Brown’ın inanılmaz popüler eseri ile başlıyoruz listemize. Da Vinci Şifresi, polisiyelerin kilit özelliğine, yani sürükleyiciliğe sonuna kadar sahip bir romandı. Bazı romanlar ağırdır, okumanız haftalar sürer. Bazılarını ise iki gün elinizden bırakamayıp bitirirsiniz. Da Vinci Şifresi ikinci kategoriye aitti. 10. sırada olmasının sebebi, roman bittikten sonra insanın içinde çok yer etmediği gerçeği. Okurken keyifli ama, sonra izi kalmıyor pek.
9. Malta Şahini
Polisiye romanlar ikiye ayrılır. Bir tanesinde ana odak suçtur ve suçlunun yaptıkları konu alınır. İkincisinde ise her şey dedektife bakar. İkinci kategorinin şahlarının çoğu, aynı zamanda “noir” kategorisine de düşmektedir. Bu kategoriden de söz edeceksek, ilk lafı Malta Şahini ile açmamız gerekir. Dashiell Hammett’ın 1929 tarihli romanının ana karakteri Sam Spade, sonraları yayınlanacak pek çok roman ve film dedektifine ilham kaynağı olmuştur. Adam gibi de adamdır.
8. Kızıl Nehirler
Jean-Christophe Grange, ülkemizde ünü çok yüksek bir yazar. Romanları da anında çeviriliyor ve iyi satış rakamlarına ulaşıyorlar. Paris doğumlu yazarın en popüler romanları arasında bir gidip gelmedik diyemem, özellikle Kurtlar İmparatorluğu sekizinci sıra için sıkı bir mücadele verdi. Ama en nihayetinde, sanıyoruz ki Kurtlar İmparatorluğu’nun gönlümüzdeki yeri biraz da Türkiye’de geçmesiyle ilintiliydi. Kızıl Nehirler’e verdik o yüzden bu payeyi. İlk sayfasından son sayfasına saran, muhteşem bir eser.
7. Büyük Uyku
Malta Şahini’nde bahsettiğimiz ikinci tip polisiyelerin ağa babalarından biri de Raymond Chandler’dır. Onun yarattığı Philip Marlowe karakteri, Sam Spade’den bolca esinlenmiş, ama kendi ayakları üzerinde de durabilen bir karakterdi. Romanın kendisi de katmanlı, derin ve neredeyse felsefi bir tondaydı. Ama işte bütün bunların ortasında okuyucuyu korkutan bir kafada da değildi hiçbir zaman. Oturur, yer yer Marlowe’a hayranlıktan, çoğunlukla da Chandler’ın muhteşem lisanından bağımlısı olur, sonuna kadar kalkamazdınız.
6. Üçüncü Adam
İngiliz yazar Graham Greene’in romanı Üçüncü Adam’ın hikayesi biraz ters aslında. Gerilim, polisiye ve casusluk türlerinin babası sayılan Greene bu eseri aynı adlı film için bir senaryo olarak yazıp, sonra kitaplaştırıyor. Fakat işte hayatın cilvesi, film genel olarak popüler kültürde ve hafızalarda yerini çok uzun süre koruyamıyor, ama roman yıllar sonra dahi pek çok “En İyi Polisiye Roman” listesinde kendine yer buluyor. Ülkemize de çıkışından çok kısa bir süre sonra gelen Üçüncü Adam romanı okunması şart eserlerdendir. Kaçmamalı.