Video oyunlarının ne kadar dar lokasyonlara sıkışıp kaldığını görünce üzülüyorum bazen. Açın wikipedia’ya, kategoriler arasında “Videogames by continent or setting” diye bir başlık var. Oraya tıklayın. Tek tek bütün kıtalarda gezinin. Orta Doğu ve Kuzey Amerika’ya ciddi bir ağırlık göreceksiniz. Diğerlerinde gezinin, ralli oyunlarını, orada düzenlenen turnuvaları konu alan spor oyunlarını, sırf orada bir stad koymuş diye hürmeten eklenen FIFA’ları falan buluyor insan zaten. Orta Doğu’da da, ne hikmetse, İran ve Irak’a korkunç bir yığılma var.
Yahu bunu niye çekiyoruz? Bırakınız arkadaşlar, biz video oyunu sevdasına yaşayamadığımız tecrübeleri yaşamak, bilmediğimiz yerlerde geziyormuş gibi yapmak, başka bir serüven sevdalısının ayakkabılarında gezmek için kapılmadık mı allasen? Sırf terörist vurarak, uzaylı biçerek ömür mü geçer? Biraz da antik tapınaklarda gezinelim, lanetli heykellerin peşinden koşalım, sık ormanların arasından çıkıp Giza Piramitlerine fırlayalım değil mi?
Sizi bilmiyorum, ama ben öyle oyunları pek severim. Şimdiden de söyleyeyim, Medal of Honor, Call of Duty, Battlefield gibi oralara sırf adam vuralım diye bölüm açan oyunları burada hiç kaale almadık. Aynı zamanda Assassin’s Creed gibi tek seferde ekseriyetle tek lokasyonda takılanları da başka bir listeye bıraktık. Biz oyun boyunca bizi oradan oraya gezdiren, bunu da serüven sevdasına yapan oyunları yazdık. Siz de oynayın efendim. Buyurun!
Broken Sword
Broken Sword serisi resmen bu yukarıda saydığım atmosferi harfiyen salgılamak için -bakınız, sağlamak değil; baya gözenek gözenek salgılamak diyorum- her şeyi ayarlamış vaziyettedir. Bir gazeteci, kolları dört bir yana uzanan gizemli bir örgüt, çok güçlü bir “artifact”, kahramanlarımızın gezip tozabileceği tonla eski tapınak ve tabii ki durumdan çok bihaber gariban bir sigorta satış elemanı. Her oyunu güzeldir Broken Sword serisinin. Hazır şu sıralar mobil platformlarda da yeniden yapımları revaçtayken kaçırmamanız gerek.
Indiana Jones (LucasArts)
E affedersiniz ama zaten bahsettiğimiz mefhumun babası Indy değil midir, neyden bahsediyorsunuz allasen kuzum? Allahtan Indiana Jones’un ciks olduğu dönemler LucasArts’ın video oyunu sahnesinde tam bir bebiş olduğu yıllara denk geldi de, Indy tüm o haşmetiyle rezil rüsva hâllere düşmek zorunda kalmadı. The Last Crusade ve özellikle de The Fate of Atlantis şahane oyunlardı. Yanılmıyorsam ikisi de GoG’da bulunuyor şu an; özellikle The Fate of Atlantis’i sakın ıskalamayın.
Jack Keane
Şimdi bir şey itiraf edeyim, Jack Keane’e dikkat etmiş olmamın tek sebebi, tek sebebi yukarıda saydığım kriterlere çok uyuyor oluşundan ötürüydü. Yoksa bu oyunu hatırlamıyor olabilirsiniz gayet doğal olarak. Çok mu şaşalıydı? Hayır. Yer yer fazlaca “şu balonu al, toplu iğneye bağla, balon havalansın ve şamdanın ipini kessin” tipi, normal insanın düşünmesinin mümkün olmadığı bulmacalara bağlıyordu. Ama güzel bir “swashbuckling” serüveni miydi? Orası tamamdı işte. İkinci oyununu oynamadım, anladığım kadarıyla da kendisi baya kötü karşılandı. O yüzden siz buraya sadece ilk oyunu koydum varsayın.