İtiraf edeyim ki puzzle oyunlarıyla aram hiç iyi olmadı. Bir bölümü geçmek için kafamı yoruyorsam bu bana genelde kısa bir süre için haz verir. Zira karşıma bir zeka sorusu çıktığında refleks olarak cevabına bakan bir adamım ben. Ama işte bütün bunların haricinde, tarzlarına bayıldığım küçük bir ekip var ve stüdyo bu sefer de son oyunlarının yaratıcı konseptiyle cezbetti beni: küçük ofisimizde bir bilgisayarın çalışmasını taklit ediyoruz bu oyunda çünkü.
Bize üzerinde sayı veya harf olan kutular veriliyor ve bir işlemci gibi çalışıp bu kutuları her bölüm patronumuzun belirttiği kurallara uygun şekilde karşı tarafa iletiyoruz. İşlemci dedim diye korkmayın, daha önce hiç programlamayla yollarınızın kesişmemiş olması gayet doğal ve oyun da sizden dört işlem bilmenizden fazlasını talep etmiyor, aslında üzerinde çalıştığımız şey en basit haliyle mantıktan ötesi değil.
Bilgisayarla haşır neşir olanlar için durumu biraz açmak istiyorum. Bir girdi bir de çıktı bölümümüz var, hafızayı teşkil eden zemindeki karelerimiz ve işlemci gibi çalıştırdığımız çok sevimli bir beyaz yakalı çalışanımız var. İşlemlerimizi sayısı toplamda on bire ulaşan komutlarla gerçekleştiriyoruz, karşılaştığımız problemleri aşarken de for döngüleri ve if operatörü gibi çok temel yapıları kullanıyoruz.
Bilgisayar bilimi konseptlerini işleyen tüm oyunların anlatımında da bunu gözümüze hackerlarla, virüslerle vesaire sokmasından bıktıysanız Human Resource Machine güzel bir farklılık yaratmış. Ayrıca kodlama pratiğiniz varsa bile oynanışın sıkıcı olacağını sanmayın, her bölüm size verimlilik açısından kendinizi sınayabileceğiniz opsiyonel kısıtlamalar getiriyor. Bunlar da içinizdeki coder‘ı durdurmaya yetmezse ana görevlerden ayrı ve daha zorlayıcı yan bölümler var, onlar sizi oyalayacaktır.
Konsepti iç açıcı bulmayanlar! Sayfayı hemen kapatmayın, iyi haberlerim var; oyunun tasarımı harika! Yapımcı Tomorrow Company görece yeni bir stüdyo gibi dursa da arkasında birbirinden deneyimli üç oyun geliştiricisi var. Bu üçlüden Kyle Gabler’ın eski stüdyosu 2D Boy, hedeflerini “herkesin oynayabileceği ve kimsenin görmediği oynanışa sahip oyunlar yapmak” olarak belirtiyordu. Eski stüdyo meşhur World of Goo’yu geliştirmişti, arkasından Little Inferno ve şimdi de Human Resource Machine derken yukarıdaki prensiplerin kelimesi kelimesine gerçekleştiğine tanıklık ediyoruz.
Altında Kyle’ın imzası olan bu üç yapım da bahsettiğim yenilikçi, temelde basit ama sonuna kadar eğlenceli yapıda. Oyunların sadece kendi içlerinde değil sanki bir seri olarak sahip oldukları bir bütünlük hissi var. Müziklerden çizimlere kadar oyunlar öylesine şirin ama aynı zamanda iç burkucu derecede karanlık olmayı nasıl başarıyor bilemiyorum. Satır aralarındaki hikayelerle inceden yansıttıkları kapana kısılmışlık, önemsenmeme hali ve küçüklük hissi her oyunda kendini belli eden minimalist ve distopik bir atmosfer yaratıyor.
Diyeceğim o ki Tomorrow Company’i bundan sonra da göz önünde tutun. Bilgisayar mühendisliği okuyan biri olarak tam da bölümümü çok sevmiyor olabileceği düşüncesi kafamı kurcalıyordu bu oyun karşıma çıktığında. Human Resource Machine mantıkla uğraşmanın, bir problem çözmenin keyifli yanlarını muhteşem sunumuyla tekrar gösterdi bana. Puzzle oyunlarıyla aranız yoksa bile göz atmanızı öneriyorum zaten, eğer bilgisayar konseptleriyle önceden tanışıklığınız varsa bu oyun kaçmaması gereken bir yapım.