Geçen senenin en acayip dizilerinden biriydi Agents of SHIELD. Marvel evreninin sinematik diyarlarda yarattığı birleşik evrenin izleyici büyülemesinden beslenen dizi, pilot bölümüyle izleyici rekorları kırmış, üstüne üstlük eleştirel anlamda da pek bir beğenilmişti. Gelin görün ki bu beğenilme hiç uzun sürmedi. Dizi kısa bir süre içerisinde “haftanın garip olayı” kıvamına geldi, Ward ve Skye başta olmak üzere karakterler donuk bulundu, hikayenin Marvel evrenine yeterince bağlanmadığı söylendi… Tabii bunların hepsi Captain America: The Winter Soldier’ı görene kadar geçerli eleştirilerdi.
Daha önce üzerine konuştuk: The Winter Soldier’ın çıkışıyla dizi birden vites arttırdı. SHIELD’ın o filmde darmaduman olması, şüphesiz adı SHIELD olan diziyi de çok etkiliyordu. Dizi sadece bir anda Cap 2’den aldığı gazla daha iyi olmakla kalmadı; aynı zamanda Cap 2’ye saklanan büyük sır, yani HYDRA’nın aslında yıllardır SHIELD içerisinde faaliyet gösteren bir kurum olduğu gerçeği dizinin ilk yarısının günahlarını da anlamlı kıldı. Zira Ward’ın donukluğunun sebebi gizliden gizliye Hydra olmasıydı, dizinin o kadar fazla bölüm “haftanın kötüsü” kıvamında seyretmesi Cap 2’nin twistini bekliyor olma zorunluluğundandı ve en güzeli, dizide hafiften verilen “burası SHIELD, burada sırlar hiç bitmez” havasının altından boş laf çıkmadığı belli oldu.
Sorun şuydu şimdi: Dizi birinci sezonu yüksek bir perdede bitirmişti, ama ikinci sezona nasıl girecekti? Belli ki dizinin yeni olayı Coulson altında sıfırdan organize olmaya çalışan yeni SHIELD olacaktı. Dizi bunu kotarabilecek miydi? O son bölümlerde gördüğümüz kaliteye dönüş yapabilecek miydi, yoksa yine bir Marvel filmine kadar düzlükte mi takılacaktı?
Cevabı veriyorum sevgili Geekyaparlar. Müsterih olun, Agents of SHIELD ilk sezonun da ötesinde yaptı açılışını. Kendi ayağına takılıp düşmezse, ilk sezonun o baştaki bölümlerini bize fersah fersah unutturacak.
Agents of SHIELD S02E01 geçen sezonun bittiği noktadan belirli bir süre sonrasında başlıyor. Ve daha ilk saniyelerden dizinin geçen sene neyi yanlış yaptığını, bu sene de neyi doğru yapacağını fark ediyorsunuz. Dizinin daha ilk saniyelerinde yan karakterlerden bir bölümü, ekranda görmediğimiz şeyler hakkında şakalar yapıyor, sohbetler ediyor. Coulson’ın geçen seneden beri yeni SHIELD direktörü olarak koşuşturduğu şeylere göndermeler havada uçuşuyor, geçen sezonun olaylarına hafif imalar zikrediliyor. Karşınızda sizi Marvel evrenine bağlayan şeyin net bir oluşumunu görüyorsunuz. Burada gördüklerinizin arkasında bir evren var, ve o evren siz izlemeseniz de bir yerlerde devam ediyor.
Geçen sezonun neredeyse tamamı daha önce hiç görmediğimiz karakterlerle tanışmakla geçiyordu. Coulson dışında diğer tüm karakterler yeniydi ki Coulson’ı da öyle derinlemesine tanıdığımız söylenemezdi. O yüzden devamlı izleyici olarak tükettiğimiz şeyler ekranda gördüklerimizle sınırlıydı. Skye’ın gizemli geçmişi, Ward’ın gizemli geçmişi, May’in gizemli geçmişi ve tabii ki Coulson’ın en son Avengers’da bıraktığımızdan beri başına gelenlerden oluşan gizemli geçmişi dizinin ana hikaye malzeme sağlayıcılarındandı.
Dizi bir süre sadece bunlarla ilerlediği için dört karaktere sıkışıp kalmaktan kurtulamıyordu. Eğer yeni bir diziyseniz, ve sadece dört kişi üzerinden ilerliyorsanız en azından bu karakterlerin mazisine bir noktada değinip, izleyiciyi çırılçıplak bırakmamanız gerekir; ama Agents bunu da pek yapamadı. Şimdi ise öyle değil. Dedik ya, Agents of SHIELD S02E01 direkt olarak kurulu bir prensibin (SHIELD’ı yeniden inşa etmek) ve geçen sezondan gördüğümüz yakınlaşma ve ilişkilerin (May-Skye, Fitz-Simmons, Coulson-Skye, Skye-Ward) üzerine inşaatını çıkıyor.
Bu diziye çok şey katacak, orası belli. Zira artık ekranda gördüğümüz her şeye inanma potansiyelimiz daha yüksek. Bunların başını da Skye-Ward muhabbeti çekiyor. Çok fazla spoiler’a girmek gibi olmasın ama, bölümün orta yerinde öyle bir sahne var ki, geçen sene izleyiciler tarafından “Ajan Sıkıcı ve Basmakalıp Whedon Kızı” olarak adlandırılan çifte bambaşka bir boyut kazandırıldığını anlıyorsunuz. Ward’ın hayatı kendisini en son gördüğümüzden beri bambaşka bir yere gitmiş. Skye ise bir süredir May ile çalışıyor, artık o ürkek hacker kızdan eser kalmamış. Bu ikilinin geçen sene yaşadıklarından da yola çıkılıp sokuldukları dinamik, diziyi bu sene çok daha kuvvetli taşıyacağa benziyor.
Dedik ya, kurulu bir prensip var artık dizide. Coulson SHIELD’ı yeniden kurmaya çalışıyor ve bu uğurda da HYDRA’nın kalıntılarıyla mücadele etmek zorunda. Artık Coulson’ın ekibinin nasıl bir amacı varsa, dizinin de var. Geçen sene John Garrett SHIELD’ın bugüne kadar bulduğu tüm gariplikleri HYDRA adına sokağa saldığında dizinin bu yöne geçeceğini tahmin etmiştik. Sağ olsun Whedon’lar bizi yanıltmadı. Belli ki dizi bu sene çok leziz bir SHIELD – HYDRA mücadelesiyle geçecek, üçüncü aktör olarak devreye giren ordu da işleri kızıştıracak. Biz de bu senede HYDRA’nın geçen seneden topladığı süper kötüleri keyifle izleyeceğiz: Bugün karşımıza çıkan Absorbing Man gibi.
Geçen seneki Deathlok çok tatmin edici bir süper kötü değildi. Hakeza ara ara gördüğümüz Lorelei ve Blackout gibi bölümlük konuk kötüler de damağımızda iyi bir tat bırakmadı. Ama SHIELD açılışı Absorbing Man ile harika yaptığı için, bu sezon için baya, baya bir umutlu olduğumuzu söylememiz gerekiyor. Üstüne üstlük bir de adam hazır HYDRA bağlantılarıyla geldiği için, sezonun da genel bir kötüsü var. Bu da daha önce söylediğimiz gibi, diziyi yine sağlam bir çerçeveye oturtuyor, insanın içini daha ferah tutmasına sebep oluyor ileriki bölümler söz konusu olduğunda.
Bölümün eksileri yok mu? Pek tabii var. Örneğin Lucy Lawless’ın aksanı da, role uygunluğu da hiç iyi değildi ilk bölümde. Her ne kadar yancılarından Hunter dizinin imza karakterlerinden biri olacak gibi gözükse de, Lucy Lawless’ın karakteri gözükmeye devam edecekse ciddi anlamda başka bir seviyeye gelmeli. Hakeza senaristler de bir noktada yine geçen senenin kalıntısı “duygulu ilhamlı monolog” kafasına kayma meylinde olduklarını gösterdiler. Clark Gregg yetenekli adam, ama belli ki uzun uzun anlamlı konuşmalar yapmayı pek beceremiyor. Yaptırtmayın adama!
Evet, dizinin eksileri var. Ama bunlar önemli değil. Dizinin geçen sezonu aşıp, bizi bu sene mest edeceğini iç rahatlığıyla söyleyebilmemin sebebi tüm saydığım artıların üzerine, bir de final sahnesinde bize çaktığı sol kroşe. Spoiler’a girmeye, yazının sonunu berbat etmeye gerek yok. Sadece şunu diyeyim: Geçen seneden sonra diziye devam etmek konusunda kararsızsanız, bu bölümü izleyin. Sonuna kadar. O finalden sonra, eminim benimle aynı fikirde olacaksınız.
