Başlıktan otomatikman alacağınız izlenimin farkındayım. Adeta komiklik olsun diye gereksiz yerelleştirilmiş bir çeviri gibi duruyor. Ama emin olun değil. Biz baştan beyanı verelim, sonra üzerine konuşalım birlikte:
“Bir film, sinema salonlarında gösterildikten sonra [Amazon Prime servisine] gelince, sanırım bunun gerçek bir film olduğuna dair bir algı oluşuyor. İncelendi, salonda gösterildi… yani, film bu. Müşteri algısı konusunda yardımcı oluyor, sinemacılarla anlaşma konusunda yardımcı oluyor. O yüzden de biz salonlara film gönderme konusunda çok destekleyiciyiz.“
Bu cümleler, Amazon’un küresel içerik yöneticisi Roy Price‘a ait. Kendisi Amazon’un bir anlamda Netflix’e cevap olarak yaptığı orijinal ve kaliteli içerik atağının sorumlusu. Onun hükmü altında Amazon Manchester by the Sea filmiyle Oscar sezonlarında boy gösterdi. David O’Russell, Woody Allen, Nicolas Winding-Refn, Todd Haynes, Lynne Ramsey gibi heyecan verici film yapımcılarıyla çalışıyorlar. Ve elbete, Price esas meselenin dijital olduğunu biliyor. Amazon’un hiçbir noktada geleneksel bir film şirketi olmak gibi bir niyeti yok. Şunu da diyor mesela Price:
“Altı, yedi sene sonra ne olacağına dair tahmininiz ne olursa olsun, sinema salonları film ekosisteminde şu an önemli bir yer kaplıyor. Neden buna iştirak etmeyelim?“
Yani gerçekten, Amazon’un konuyla ilgili kurumsal tutumunu “şekil oluyor” cümlesiyle özetlemek hatalı mı? Açıktan diyorlar ki, “yarını var mı, bilmiyoruz, çok da önemli değil, hem izleyici, hem de sinemacı; salonlarda gösterilmiş filmi daha bir ciddiye alıyor“. Belli ki içeride bir gelir gider dengesi de yapılmış tabii ki. Kaldırabiliyorlar mı? Kaldırabiliyorlar. ‘E şeklimiz de olsun’ denmiş belli ki.
Roy Price’ın bu beyanı, dijital vs. analog tartışmasında çok kıymetli sayılabilecek bir yorum gibi geliyor bana. Sanki Price şunu biliyor, ve söylemeye çalışıyor: Dijital daha efektif, daha kârlı, daha mantıklı, ama analog tüketimin nostaljik bir faktörü var. Üzerine inşa edilmiş bir hissiyatı var. O hissiyat da şu noktada onu kimileri için tercih edilebilir yapılıyor.
O hâlde buradaki esas soru şu: Bu ekstra hissiyat ne zamana kadar devam edecek? Amazon ve Netflix, bir gün sinemayı “yenebilecek” mi? Yoksa televizyon gibi, sallayacak, ama yıkamayacak mı? Amazon kendi payına, yıkamayacağını kabullenmiş gibi kısa vadede. Siz ne diyorsunuz?