Geek gündemini şu ara çoğunlukla süper kahraman işlerinin meşgul ettiğini biliyoruz. Hatta o kadar ki bu işler kendilerine ayrı söz dağarcığı, vizyon dönemleri, oyuncu listelerine sahip oldu. Birçok şeyi süper kahraman işleriyle olan bağlantısıyla över olduk. Mesela Amy Adams ve Jeremy Renner çoğumuzun aklında Lois Lane ve Hawkeye olarak yer ettiler. İki önemli süper kahraman işi yapan markanın iki ayrı ikonik karakteri. Şimdi ise bu değerli oyuncular beraber, en az onları tanıdığımız işler kadar ilgi çekici bir filmle karşımıza çıkmaya hazırlanıyorlar. Uzaydan geldiği bilinen ama ne sebeple ve amaçla orda durduğu bilinmeyen bir cismin keşfediliş öyküsü: Arrival.
Filmin ilgi çekici olacağından bahsettik ama iyi bir bilim-kurgu izleyicisi iseniz filmin konusunun çok da orijinal olmadığını fark etmişsiniz. Uzaydan gelme tanımlanamayan bir cisim diye kategori açıp içini gayet tatmin edici sayıda filmle doldurabiliriz. Ama fragmandaki bir şey bizi bu filmin klişe konuya farklı bir bakış getirebileceğine ikna etti. Belli başlı klişelerin hüküm sürdüğü uzay bilim-kurguları Interstellar ile yön değiştirebildiyse neden başka klişe bilim kurgula da bu miladı yaşamasın, değil mi? Önce fikir edinmeniz için fragmanı paylaşalım:
https://www.youtube.com/watch?v=gTrX8fRNLBc
Dikkat ettiyseniz fragman gerginlik duygusu üzerine kurulu. Bilinmeyen bir şeye yanaşmanın gerginliğini başta Amy Adams’ın sonra Jeremy Renner karakterinin üzerinde izliyoruz. İşte fragmanın o klişe civciv mi çıkacak kuş mu çıkacak mantalitesi dışında durması ve yoğunlaştığı şeyin gerginlik olması bizim için umut vadeden bir detay. Eğer iki bilim insanının bilinmeyene yaklaşırken yaşadığı duyguların ön planda olduğu bir “tanımlanamayan cisim” bilim-kurgusu izleyeceksek biz buna varız!
Bizi bu umuttan uzaklaştıran şey ise fragmanın sonunda sisli bir ortama attığımız, bakın bir yaratık geliyor, bakışı. Bu bakışın sonu saldırgan bir yaratıkla veya virüs gibi Hollywood öğeleriyle bitecekse tüm umudumuz yıkılır. Ama sonuçta keşfedilmesi gereken daha narin bir şey karşımıza çıkar ve filmin dönüş noktası bu olursa bir bilim-kurgu klişesinin miladı da gerçekleşir aynı zamanda.
Parmaklarımızı çaprazladık ve 11 Kasım’da çıkacak Arrival’a kadar da öyle tutacağız. Şaşırt bizi Hollywood!