Her Arrow yazımın başına kötülemek için oturuyor gibi gözükmeye başladım fakat niyetim gerçekten de o değil. Yinelemiş olacağım ama benim tüm derdim sezonun genel gidişatıyla ilgili. Yoksa bazı bölümler hoşumuza giden noktalar da olmuyor değil. İlk sezon bir ‘başlangıç’, bir kendini keşfetme hikayesiydi. Oliver’ın kim olduğu, ne yapmak istediği ve ne için savaş verdiği üzerine gittiler. İkinci sezon için bir ‘yükseliş’ hikayesi demek doğru mu, pek emin değilim ama Arrow kimliğinin Oliver’ın üzerine tam olarak oturmaya başladığı bir gelişme sezonuydu diyebiliriz pekala. Genel anlamda adada yaşananların günümüze etki ettiği bir intikam hikayesi anlattılar. Altından da kalktılar bence. Deathstroke, sezonun ana düşmanı olarak başarıyla işlendi.
Bu sezon ise üzerine inşa ettikleri temel ve çok net bir hikaye arkı yok gibi görünüyor. Geçen sezon polis teşkilatı ve halk tarafından kabullenilmiş bir kanunsuz iken bu sezon Arrow’un itibar kaybetmeye başladığını düşünürsek özünde bir ‘düşüş’ hikayesi anlatmaya çalıştıklarını farz ediyorum. Fiziki olarak belli bir düşmana karşı savaşmak değil de Oliver’ın kendisi ve Arrow alter-egosu ile olan iç çatışması üzerine gitmek istiyorlar. Bunu da pekala anlayışla karşılayabiliriz. İyi işlemeyi becerebilseler çok da başarılı bir sezon teması olabilirdi, ancak şu anda her şey o kadar kopuk kopuk ve üstünkörü anlatılıyor ki buldukları güzel fikirleri heba ediyor hissiyatı bırakıyorlar bende.
Suicidal Tendencies, iki farklı koldan iki farklı hikaye anlatıyor. İkisinin de hakkını verebildiklerini söylemek zor. En azından Thea’nın eyyorlamalarını ve bitmek bilmeyen Malcolm Meryln kapışmalarını göstermedikleri için kendilerine teşekkür ediyoruz. Lyla ve Diggle’ın düğünü ile açılan bölüm, yeni evli çiftimizin balayı yerine Amanda Waller’ın verdiği yeni bir göreve gitmesiyle ikiye bölünüyor: Bir yanda Draw Back Your Bow bölümünde gördüğümüz deli aşık Cupid ve Deadshot’lu yeni Suicide Squad‘ın kurtarma görevi, öbür yanda Oliver’ın Starling City’e adamlarını salıp Arrow için karalama kampanyasına girişen Ra’s al Ghul’ün oluşturduğu kaos ortamıyla baş etme süreci.
Ghul ve The League of Assassins’in yaptığı çirkeflikler sonucu öldürülenlerin suçunun teşkilat tarafından Arrow’a yıkılması ve bu süreçte para babası Ray Palmer’ın Arrow’u yakalamak için her türlü desteği vereceğini açıklamasıyla bizim ekibin paçaları tutuşuyor. Ray’in Oliver’ın Arrow olduğunu öğrenmesiyle de giyinip kuşanıp atağa geçmesi uzun sürmüyor. Kendilerine yeterince çemkirdiğim için burada tekrardan Felicity ve Oliver’ın ergen kavgalarına girip konuyu uzatmak istemiyorum. Lafı getirmek istediğim asıl nokta, The Atom.
Sezon başından beri hikayesi yavaş yavaş geliştirilen Ray Palmer’ı nihayet doğru düzgün Atom kıyafeti içinde görebildik. Gaza gelip Arrow’un üstüne yürüdüğünde ağzının payını alacağını az çok tahmin ediyorduk. Laurel gibi zamanla güç kazandırılıp geliştirmesini destekliyorum da bu kadar tırışkadan bir karşılaşma da beklemiyordum ne yalan söyleyeyim. 5 dakika sürdü sürmedi. The Atom gibi çizgi romanlarda da epey başarıyla çizilmiş sempatik bir karakterin ilk yüzleşmesinde daha fazlasını hak ediyorduk bana kalırsa.
Bir bilim adamı olan Ray Palmer/Atom, 1961 yılında DC çatısı altında görücüye çıkıyor ilk defa. Bir elektron kadar küçülüp gerekirse kablolardan bile geçebilen Atom’un Marvel’ın Hank Pym Ant-Man’ini andırdığını söyleyip yeni bir şey dile getiriyormuş gibi davranmayacağım. Zaten yıllardır konuşulan bir benzerlik. Arrow’da Atom’un küçülme özelliğinin gösterilmemesinde dizinin The Flash kadar süper güçlere eğilmemesinin yanı sıra, gösterimi yaklaşmakta olan Ant-Man’in de giderek bilinir hale gelmesinin etkisi var diye düşünüyorum.
Sonuçta gelecek sezon için Atom’un da dahil olacağı bir spin-off planlıyorlar ve dizinin yayınlanmaya başlayacağı sıralarda Ant-Man de gösterime girmiş olacak. Yine de ileri doğru böyle bir değişiklik yaparlar mı bilemem tabi. Biraz cyber-punk duran kostümü ise gayet başarılı buldum. Gümüş Çağ kahraman kostümlerinin neredeyse hiçbiri günümüz kahramanlarına uymuyor. Sizin de tayt ve slip donlu kahraman izlemeye bayıldığınızı da pek sanmıyorum zaten.
İşin içine sürpriz katmalarına rağmen rehin alınan senatörün kurtarıldığı Suicide Squad’lı bölüm epey yavandı. Deadshot olmasa umursayıp yazmazdım bile bu kısmı. Manasız bir Oliver flashback’i izlemek yerine Lawton’ın travma dolu geçmişini izlediğimize çok sevindim sevinmesine de, bu kadar içimizi parçalamanız şart mıydı be güzel abilerim? Deadshot, her zaman daha geliştirilmesini ve daha sık karşımıza çıkmasını istediğim bir karakterdi zaten, burda da oturdu.
Lyla ile Diggle’ın evlendikleri ve kızları Sara için endişelendikleri bir bölümde onların hikayesine paralel olarak Lawton’ın karısından ve kızından ayrı kaldığı yan öykü çok da yerinde olmuş. Bu tip bir flashback’e bakıp karaktere bir çeşit saygı duruşu yaptıklarını ve öldüreceklerini tahmin etmek zor değildi, ancak ölümünü ekranda göstermedikleri için yarın öbür gün karşımıza çıkarsa da şaşırmayalım. Çok kahramanca gönderdiler adamcağızı biliyorum. Yine de biraz buruk gitti be abi.
Küçük Notlar:
- Obsesifin sözlük tanımı gibi bir şey olan, geçen karşılaşmamızda “I’m Cupid, stupid” diyerek kendini sevdiren Cupid’in Deadshot ile yakaladığı dinamik ve ufak ufak laf sokuşları da çok tatlıydı. Umarız tekrar gelir.
- Suicide Squad’ın göreve gittiği Republic of Kasnia (Kaznia Cumhuriyeti), DC evreninde yer alan, Balkanlar’da bir ülke. Normalde Lex Luthor ve Superman ile alakalı bir davası var Kaznia’nın ama Arrow’da geçtiğine göre ileride burasıyla bağlantılı bir şeyler çıkarabilirler. Bir köşede dursun.
- Kaznia’ya kurtarmaya geldikleri ama aslında her şeyi tuzak olarak kendisinin planladığı ortaya çıkan Senatör Cray’i ileride tekrar göreceğimizi söylediler. Bu bölümde söylediği kahraman olma bıdı bıdılarına ve sinsiliğine bakılırsa, ileri doğru Arrow’un Francis Underwood’u bile yapabilirler bu adamı.
- Deadshot flashback’lerinde Lawton’a hapishanede yaklaşan gizemli kadın, H.I.V.E. isminde bir organizasyondan bahsetti. Bu organizasyonun ismi daha önce yine Deadshot’un öldüğü bir bölümde geçmişti. Diggle’ın erkek kardeşini öldürmesi için Deadshot’ı tutanlar bunlardı. Bu bölümde de tekrar hatırlattılar. H.I.V.E., DC evreninde kötü adamlardan oluşan bir organizasyon. Birkaç versiyonu var bu grubun çizgi romanlarda. Bir tanesinde Deathstroke da bunun bir parçası mesela. Önceleri H.I.V.E. Master diye bir adam liderlik ederken daha sonra H.I.V.E. Mistress diye başka bir ablamız liderlik etmeye başlıyor. Bölümde gördüğümüz kadının da Mistress olması gayet mümkün. Bu organizasyon iki nedenden dolayı önemli:
- Diggle’ı oynayan David Ramsey, H.I.V.E.’in 4. sezonda esas düşman gibi bir şey olacağını söyledi. Sezon sonunda göreceğimizi söyledikleri Damien Dark da çizgi romanlarda HIVE’in bir parçası olan Damien Darhk karakterinin bir varyasyonu olabilir. Batman ve Thalia al Ghul’un oğlundan ziyade bu teori akla daha yatkın.
- DC’nin eskileri sıfırlayıp yeni başlattığı serisi The New 52’da Caitlin Snow’u öldürmeye çalışıp Killer Frost’a dönüşmesine sebep olanlar da H.I.V.E. ajanlarıydı. Eğer Arrow’da karşımıza çıkacak büyük bir düşman olacaksa bu adamlar, pekala The Flash’de de görebiliriz kendilerini. Senaristlerin şu an için Caitlin’i Killer Frost’a dönüştürme gibi bir planları olduğunu sanmıyorum ama olur da karar verirlerse diye zemin hazırlıyor olabilirler.
- Belediye başkanını vuran Maseo’ya da iyice kıl olmaya başladım. Yırtık dondan fırlar gibi her yerden çıkıyor. Tez zamanda kendisini de vururlar diye umuyorum.
- The Secret Origin of Felicity Smoak ile kendini epey bir sevdiren Charlotte Rose, gelecek bölüm Public Enemies‘te Mama Smoak tekrar gözükecek. Bunun dışında gelecek bölümü iple çektirecek başka bir şey de göremiyorum şu an.
8 Comments
Ya birde harley quinn’i görebilseydik artık
Harley Quinn gözükmeyecek maalesef. DC, Suicide Squad filmini çekmeye başladı diye onu televizyonda kullanmamıza izin vermediler gibi bir açıklama yapmıştı yapımcı Marc Guggenheim.
Dizi bu sezonun ikinci yarısı, yani o en güzel bölümlerden biri olanan
The Climb bölümüyle beraber çok büyük bir düşüşe geçti.
Bu sezon bok gibi gitti bari önümüzde ki sezonu toplasınlar. HIVE ile Flash ve Arrow büyük bir sıçrama yaşar umarım bir sonraki sezonlarında.
Yapımcılar, sezon başlamadan önce “bu sezon herkes kendi kimliğini bulacak” tarzı bir açıklama yapmışlardı, ama bu kadar kimlik bunalımı, bu kadar ergen tripleri beklemiyordum açıkçası. Hele ki muhteşem ikinci sezondan sonra…Umarım tez zamanda toparlarlar…
Suicide Squad hikayesini çok sevdim; Deadshot ve Cupid’i tekrar görmek iyi oldu. Keşke Deadshot’ın geçmişi detaylandırılsa ve HIVE hakkında -yeni sezona hazırlık açısından da- bir iki şey öğrenseydik. Atom muhabbetine pek girilmeden harika bir Suicide Squad bölümü izlerdik.
Yazıda da bahsedilmiş, Arrow bu sene ne yapacağını bilmiyor. Esas düşman Oliver’ın kendisi mi Ras al Ghul mu belli olmadığından bu sezon güme gitti gibi.
The Flash belli bir ivme yakaladı ama Arrow 3. sezon itibari ile ciddi anlam da bir düşüş içerisinde.
The Flash’ın oturmasını beklerken doldurma bir Arrow sezonu izliyormuşuz gibi geliyor. Bir sezon sonrası için iki seriye ortak bir düşman belirlerseler şaşırmayacağım.