Sevgili Marc Guggenheim, bak bana böyle karakter odaklı bölümlerle bir adım at, ben sana koşarım ya. Her sefer Legends of Tomorrow muhabbeti yüzünden kendi hikaye akışınızı baltalıyorsunuz diye çemkiriyorum ya, bak ne kadar da haklıyım. Öyle abidik gubidik kötü adamlarla veya spin-off diziye zemin hazırlamakla uğraşmayıp karakterlerinize odaklandığınızda ne kadar da güzel bölümler çıkarıyorsunuz. Mis gibi olmuş oğlum işte Brotherhood. Crossover’ı aradan çıkardık mı bence bu iş tamam.
Resimden sonra her zamanki gibi spoiler var.
Bölüm ortalama bir Arrow bölümünün açıldığı şekilde açılıyor: içi para dolu bir kamyon (bölüme göre bu silah olur, uyuşturucu olur, başka değerli bir şey olur), arkasından motorsikletlerle kamyonu durdurmaya çalışan silahlı kötü adamlar ve hemen arkasından gelen bizim ekip. Oliver ve Thea her zamanki gibi oklarıyla dalarken, Diggle pistoluyla Laurel da her zamanki gibi coplarıyla girişiyor. Ya Felicity biraz daha gelişmiş bir silah icat etsin yalvarıyorum. Ellerinde makinelilerle gelen adamlara sen napıyorsun coplarla ya?
David Ramsey’i bu sezon ön plana çıkarmaları güzel ama Diggle bana uzun bir süredir böyle tripli bir karakter gibi geliyor. Aklımda kalan sahnelerinin çoğunda ya Oliver’a atarlanıp bağırıyor ya da trip atıyor. Sanki hep böyle Oliver haksız da kendisi haklıymış bir hallerde. Ve genelde de sonunda haksız çıkıp paşa paşa yola geliyor. Bu bölüm gene bir Oliver-Diggle tartışması vardı ama ikisi de kendi açılarından haklıydılar. Ölü bildiği kardeşinin çıkagelmesinin bıraktığı şok bir yana da bunca zamandır kardeşiyle ilgili bildiği her şeyin koca bir yalandan ibaret olduğunu anlamasının yarattığı yıkıntı apayrı. Yine de Oliver’a da hak vermemek elde değil. Thea ve Sara da kendi ellerinde olmadan hatalar yaptılar. Diggle’ın kardeşi de pekala Damien’ın kontrolünde olduğu için bunları yapmış olabilirdi. Burada Stephen Amell’ı bu sezon ikinci kez döktürürken gördük ki gerçekten gözlerime inanamıyorum artık. Bu adama naptınız, nasıl telkin ettiniz bilmiyorum ama şahane gidiyor.
Damien Darhk ile karşı karşıya geldiklerinde birbirlerine verdikleri gözdağı da bölümün tepe noktalarından biriydi. Sondaki “seninle karanlıklar içinde değil aydınlıkta savaşacağım” konuşması da çok şey anlatıyor. Bu noktadan sonra işler çirkefleşecek ve siyasi bir çekişmeye gireceğiz bana kalırsa. Damien’ın adaylığını koyması yakındır. O zaman inanın aksiyon sahnelerinden aldığım keyiften daha fazlasını alacağım. Neal McDonough, her zamanki gibi çok iyi götürüyor. Geçen sezonki hayal kırıklığından sonra bütün sezonu iyi sırtlayabilecek bir kötü adamımız olmasından çok memnunum.
Son olarak bu bölümdeki kamera açılarına ve çekimlere dikkat çekmeyi bir borç biliyorum. Normalde aksiyon sahnelerinde sahne geçişleri çok sert Arrow’da. Dövüşlerin dublörler tarafından yapıldığı anlaşılmasın diye her daim kullandıkları standart bir method var: hem sahneyi çabucak kesip farklı bir açıdan gösterirler, hem de kamera sabit durmaz. Bu şekilde dublör mevzusunun üstünü örtüyorlar belki ama karşımıza da doğru düzgün izleyemediğimiz dövüşler çıkıyor. İlk 2 sezonda dövüş kareografilerinde çalışan James Bamford’un yönettiği bu bölümde ise uzun ve tek plan sahneler var. Mesela Thea’nın Damien Darhk ile karşılaşmadan hemen önce Diggle’ın kardeşiyle giriştiği koridordan asansöre uzanan mücadele normal dövüş sahnelerinden daha uzun süren ve de tek plan çekilmiş çok iyi bir sekans. Umuyorum bu sezon birkaç bölüm daha yönetir.
Gelecek hafta yine Şükran Günü sebebiyle yeni bölüm yok. 2 Aralık’ta ise Legends of Yesterday ile şu spin-off muhabbetine son vereceğiz sanıyorum. İşten ondan sonra esas sezon başlayacak. Yavaş yavaş eski güzel günlere döneceğiz. Güzel insanlar umudunuzu yitir… dur o başka bir konuydu.