Battlefield: Hardline‘a ilk bir hafta hiç bulaşmadım. Hem yeni çıkacak patch’leri, hem de launch issue’ları olabilir diye uzak durdum. Bu hafta vakit bulup iki gün kadar oynadıktan sonra da neymiş, ne değilmiş bu Battlefield: Hardline sizinle paylaşayım istedim. Battlefield serisini bildiğinizi düşünüyorum, dev haritalar, bir sürü vasıta, bitmeyen aksiyon derken FPS aleminde CoD ile birlikte en sağlam marka Battlefield. Üstelik iki serinin oynanışları arasındaki nüanslar -bence- bu serileri rakip değil, çeşit yapıyor.
Battlefield: Hardline, bu sefer modern savaş ya da WW2 temalı değil, GTA V‘in de ev sahibi olan Los Angeles şehrinde, günümüzde, polis ve suçlular arasında bir adam vurma yarışı. Tek kişilik senaryoya ve multiplayer modlarına ayrı ayrı bakalım. Önce senaryo!
LAPD’den Bir Yere Varmayan Bir Polis Öyküsü…
Oyunun tek kişilik senaryosunda Nick Mendoza isimli bir Los Angeles polisini oynuyoruz. Hikaye güzel başlıyor. Ortağımızla ev basıyoruz, mahalle basıyoruz, “Lanet olsun serseri, polis!” diyoruz, yeri geliyor “Lay down on the fucking floor!” diyerek suçluları tutukluyoruz… Görünmeden yaklaştığınız suçlulara rozeti gösterip kitlemek, tutuklayıp yere yatırmak tripleri var, hatta ilk başlarda tercih etmezseniz hiç sıka sıka gitmiyorsunuz diyebilirim. Bölüm tasarımları, grafikler, müzikler, ortağımızın yüz animasyonundan repliklere her şey tatmin edici gidiyor ve ilk 40 dakika BF: Hardline‘ın senaryo modu dev umut veriyor…
Gel gelelim, evet, iyi başlıyor, güzel yükseliyor, ancak bir yerden sonra CoD serisinin son oyunları ile aynı hataya düşüp “gençler çılgınlık istiyor, dur onlara çılgınlık verelim dostum” diyerek ayakları yere basan bir polis dramasından hızla GTA V kafasına, oradan GTA: SA kafasına, oradan da Saint’s Row kafasına geçiş yapıyor… Kullanmayacağımız zipline ve grappling hook, timsah saldırıları, susturuculu tabanca ile kafasından vurulunca ölmediği gibi, bütün haritanın sizi görmesini ve kitlenmesini sağlayan ‘açık harita’ görevleri, anlamsız plot twistler filan derken, ilk 6 bölümü çok iyi başlayıp, sonra anlamını yitiren bir dizi gibi gidiyor…
Ortağımla baskın yapıp en fazla 5-6 silahlı adamı içeri aldığım bölümlerden, tankın mitralyözünde hava alanında onlarca adamı taramaya nasıl geldim, daha da önemlisi neden geldim, inanın bilmiyorum… İzbe mahallelerde ‘gangbanger’ tipleri kovalamayı, iki mermi ile yere düşme riski ile baskına girmeyi başlarda çok sevmiştim, tercih ederdim. Abartı aksiyon beklentisini karşılama ihtiyacı Hardline‘ın senaryo modunu bitiren şey olmuş bence. Yine de elimizdeki bir Battlefield oyunu, senaryo için çok çok uğraşmışlar, belki bundan sonraki oyunlarda gerçekten güzel bir işe imza atabileceklerinin mesajını vermişler. O yüzden çok da kızamadım, bitirme ihtiyacı duymadan kapattım.
Peki Multiplayer? İşte Bu Multiplayer Oynanır!
Multiplayerde bol bol farklı oyun modumuz var. Battlefield klasikleri olan Conquest ve Team Deatchmatch dışında iki çantayı polislerin koruduğu bir bölgeden çalıp kaçtığınız Heist, taşıt savaşına dönüşen Hotwire, kapkaç mücadelesi Blood Money, bir noktadan sonra birbirine benzemeye başlasa da aksiyonun durmadığı oyun modları olmuş.
Benim özellikle hoşuma giden, multiplayer’da her takımın bir de hacker rolünde oyuncusunun olabilmesi. Gördüğüm kadarıyla ekip halinde çalışan bütün oyuncular iyi birer hacker’a sahip, dağınık oyuncular ise hacker kullanmadığı gibi, hacker lafı da dinlemiyorlar! Bu hacker denen vatandaş bütün haritayı üstten görüyor, harita içerisindeki kameraları, bonus noktalarını, gaz valflerini hackleyip, karşı takım oyuncularını görüp kendi oyuncularını gizleyerek takımına çok, çok ciddi avantaj sağlayabiliyor. Hatta diyebilirim ki, ne kadar 360-noscope efso refleksli FPS oyuncusu olursanız olun, hacker tarafından kontrol edilen bir kamera sizin geldiğinizi otomatik olarak karşı takımın bütün üyelerine gösterdiğinde çok şansınız olmuyor.
Bir arada düzgün oynayan takımlara rastlamak çok zor, ancak iyi bir takım kurmak isterseniz, Hardline takım oyunu için muhteşem imkan sunuyor. Teçhizatlar, taşınabilir scannerlar, kameralar, mobil spawn noktaları derken, organize bir takım gerçekten çok hızlı ve güçlü oyun çıkartabiliyor.
Teknik açıdan, oyunda herhangi bir lag, haritalarda eşleşmeme, uzun süre bekleme yaşamadım. Tıklayıp giriyorsun, oyun gürül gürül akıyor. Her zamanki gibi random haritalarda random insanlarla oynarsanız takım arkadaşlarının kalitesi oyunun kalitesini belirliyor, biraz gezinmek gerekiyor.
İster İstemez GTA V İle Bir Kıyas?
Aranızda GTA V’i konsolda alıp, oynayıp çoktan bitirmiş, multiplayer’ını denemiş, belki oynamaya devam edenler vardır. Battlefield: Hardline, oyunun geçtiği yer ve dönem ile bir GTA V. Multiplayer modlarının çoğu, taşıt çeşitliliği, oynanıştaki kaos yine GTA V. Yukarıda anlattığım gibi, organize bir takım ile hakkını veremeyecekseniz, GTA V multiplayerı Hardline’ı dövüyor. GTA V PC’ye çıktığı vakit Hardline’ı bir daha geri dönmemecesine bırakabilirsiniz, bu bir ihtimal. Öte yandan, Battlefield – CoD oyuncusu, GTA multiplayer’ına hiç sarmayabilir, bu da başka bir ihtimal.
Kıssadan hisse!
Grafikleri, dönemi, haritaları, oyun modları ile Payday, CoD Modern, GTA V arasında bir yerlere kendisini koymayı bilmiş Hardline. “Kesinlikle alın oynayın bin yılın oyunu oy aman vay babam” kesinlikle değil, iyi, oyuncusuna keyif veren, multiplayer modlarında hiç acımadan saatler öldürecebileceğiniz bir Battlefield oyunu.
Hacker modunu kavramak için şu videoya da biz göz atabilirsiniz:
1 Comment
Mendoza’lı altyazıya yarıldım 😀
Kovalamacalarda otobanın ortasında bir kamyonun “içinden” geçebiliyorsun (kelimenin tam anlamıyla), haliyle o muhteşem grafikleri “içi” nerede diye düşündürüyor.
Konuların aşırı hızlı ilerleyişi gerçekten mantık zorluyor, çok az cümleyle sahneleri geçmişler (Please…OK? şeklinde full American cop diyalogları var) o yüzden hikayenin neden bombardımana tutulmuş gibi sunulduğunu insan anlamıyor.
Oyunun hikayesi Türk’ü her türlü sarıyor, Amerikancı heves çocuğuyuz, ince eleyip sık dokunmaz da…
Multiplayer’a daha bakmadım ama hacker’lık daha önce başka bir oyundan beklediğim bir özellikti (adını unuttum, Geekyapar’da okumuştum yine) heyecanlıyım.