Best-of-Kasedi, listelerin şahıdır. Delicesine sevdiğimiz uzun serileri, hanedanlıkları ayrıştırır. Çocuklarınızın arasından favori seçmek gibidir. Ama biz yine de yapıyoruz. Oyunlar, çizgi romanlar, filmler, diziler fark etmiyor. Uzun süre sürmüş olması bizim için yetiyor. O zaman bu haftanın Best-Of-Kasedini teybe takıyoruz ve En iyi 6 Tom Clancy’s Splinter Cell oyununu seçiyoruz. Her Cuma buradayız.
6. Tom Clancy’s Splinter Cell: Pandora Tomorrow
Çıktığında Spies vs. Mercs moduyla herkesin baş tacıydı, ama şimdi geriye dönüp baktığımızda ailenin kara koyunu gibi duruyor, bunu kabul etmek gerek. Pandora Tomorrow ara oyun görevinden fazlasını karşılayamıyor. İki zamanlarına göre muhteşem oyun arasında bir mola gibi. Devil May Cry serisinden biliyoruz ki daha kötü molalar da var ama… Yine de serinin en kötü oyunu işte. Yapacak bir şey yok.
5. Tom Clancy’s Splinter Cell: Double Agent
Double Agent, Splinter Cell serisinin odak noktasını kaybetmeye başladığı dakikaları temsilen listede 5. sırada. Chaos Theory gibi bir başyapıtı takip etmek zorunda oluşu yetmiyormuş gibi iki neslin tam arasında çıktı Double Agent. Hakikaten de öyle, arada derede bir oyundu. Kafasını net toparlayabilmiş değildi ki bu zaten farklı konsollardaki sürümlerinin arasındaki uçurumu özetliyordu.
4. Tom Clancy’s Splinter Cell: Conviction
Şimdiki Splinter Cell estetiğinin rotasını Conviction çizdi, ona bir laf yok. Ama bazı çok kötü tasarım kararları vardı. Oyunun neredeyse çoğunu monokromatik şekilde oynamak kimin dahiyane fikriydi bilemiyoruz ama bir şeyden eminiz. Splinter Cell: Conviction, tasarım süreci sırasında sık sık eğilim değiştirmenin kimseye hayırlı olamayacağının kanıtı oldu. Sakallı, evsiz tipli bir Sam’le başladı, neyle bitirdi.
3. Tom Clancy’s Splinter Cell
Sevgili ilk Splinter Cell, yarattığın huşu etkisinin yüzü suyu hurmetine buradasın. Yoksa inan objektif olarak baktığımızda tonla hatan, yanlış yürüdüğün yer var. Ama sorun şu ki, bir çoğumuzun o klasik Splinter Cell gerilimini ilk yaşadığı yer sendin. O yüzden zaten unuttuk koskoca 3E ajanına “Evet şimdi yere bak. Tamam canım şimdi de yukarı” eğitimi yaptırdığını. O ne saçma tutorial’dı hakikaten bu arada?
2. Tom Clancy’s Splinter Cell: Blacklist
2013’ün en hakkı yenen oyunu olduğunu yıllardır bir yerlerde söylemek istiyorduk, buraya nasipmiş. Çok lafı dönmedi, çok bahsi geçmedi ama Blacklist stealth oyunlarının asırlık problemine çok güzel bir çözüm buluyordu. Tam her şeyi çözmüşken son saniyede yakalandın ve öldün mü? Emin ol başka bir yol var. Bir daha mı öldün? Meraklanma, başka bir yol daha var. Muhtemelen sınırlı sayıda opsiyon vardır, ama inanın oynarken sınırsız olduğuna yemin edebilir hâle geliyorsunuz.
1. Tom Clancy’s Splinter Cell: Chaos Theory
Yıllar sonra birileri oturup Stealth janrının altın kitabını yazdığında orada en başa Splinter Cell: Chaos Theory’yi yazacak, biliyorum bunu. Metal Gear Solid’ciler, Tenchu’cular, Thief’çiler yabaları kaldırmaya başladılar, farkındayım ama üzgünüm, bence durum bu. Chaos Theory’nin gerdiği sinirlerim, yıllar sonra hâlâ tam manasıyla rahatlamadılar. Dönemi için sunduğu opsiyonlar ve o opsiyonlarla gelen stratejik derinlik inanılmazdı.
Grafikleri o zaman dip düşürtücü bir tarzdaydı ve ses muhtemelen bir oyunda oynadığı en büyük rolü Chaos Theory’de oynuyordu. Spies vs. Mercs zaten elden geçmiş, hikâye zaten sıkı takipçileri ödüllendirir hâle gelmiş…
Bir şey diyeyim mi? Chaos Theory’nin o gemi bölümünü bir oynayın. Gerçekten. Dediğim her şeyi niye dediğimi anlayacaksınız çünkü. Grafik ve sesin muhteşem uyumu, hikâyenin 24’ümsü tadı ve farklı yollar, farklı stratejiler o gemi bölümünde vücut bulmuş vaziyette. Oynayamazsanız da açın bir izleyin. En yakın Steam’i açıp aramaya “Chaos Theory” yazanlar bizdendir.