En son yayınlanan sezonunu izlemeyi yeni bitirdiğim Better Call Saul, beni, hem izleyecek bölüm kalmadığı için bir miktar üzüyor hem de tüm bölümleri izlediğim için, kafamda daha olgun düşünceler oluşmasına sebep oluyor. Bu yazıda bahsedeceğim şeyler, kafamdaki düşüncelerin sonucunda Better Call Saul’un bana öğrettiğini düşündüğüm bazı hayat derslerini içeriyor. Bazıları diyorum çünkü bazılarını hâlâ netleştiremedim, sadece düşünüyorum. O zaman gelin, bunlardan beş tanesine birlikte bakalım!
Uyarı: Bu yazı, dizinin özellikle dördüncü sezonuna dair bolca spoiler içermektedir. Şimdiye kadar izlememiş olan ve spoiler yememek isteyenlere duyurulur!
1. Her An, Her Şey Olabilir!
Diziyi baştan sona düşündüğümüzde her bölümde görebileceğimiz ve dizinin bence asıl heyecanını tetikleyen bir unsur bu: Her an her şey olabilir!
Jimmy’nin, Kim’in, Mike’ın, Gus’ın ve Nacho’nun başlarına gelenleri düşünün. Buna en güncel örnek olarak dördüncü sezonda Hector Salamanca’nın bir akrabasının ortaya çıkmasını ve Gus’ın işlerine bulaşmasını gösterebiliriz. Ya da yine dördüncü sezonda Gus’ın laboratuvarının inşasından sorumlu mühendisimiz Werner Ziegler’in kaçmasını ve bu nedenle hiç beklenmedik sonuçların ortaya çıkmasını.
Yani aniden gerçekleşen olaylar ve hiç hesaba katılmamış şeyler büyük felaketlere, geri dönüşü olmayan sonuçlara ve karakterin doğaçlama hareket etmek zorunda kalmasına sebep olabiliyor. İşte bu yüzden Better Call Saul, bize her an her şeyin olabileceğini ve bu olası şeylerin ufak bir kıvılcımla, beklenmeyen sebeplerden dolayı meydana gelebileceğinin altını çiziyor!
2: Her Zaman Bir B, Hatta C Planınız Olsun!
Better Call Saul da birçok dizi gibi genel olay örgüsüne sahip bir yapım. Giriş yani hikâyenin başlangıcı, gelişme yani hikâyede bir takım olayların meydana gelmesi ve senaryonun düğümlenmesi, sonuç yani karakterimizin bu durumlara karşı tepkisi ve olaylarla başa çıkma macerası.
İşte Better Call Saul, bu olay örgüsünü öyle bir işliyor ki, gelişme kısmı oldukça karmaşık bir düğüm hâline geliyor ve karakterimiz resmen sudan çıkmış balığa dönüyor. Bu olaylar genelde üstesinden gelmesi zor olsa da, karakterlerimiz bir şekilde başa çıkıyordur nasıl olsa, diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama işler her zaman bekledikleri gibi gitmeyebiliyor ve çoğu zaman uyguladıkları B planları, vaziyeti daha da içinden çıkılmaz bir hâle getirebiliyor.
Böylece dizi bizlere şunu söylüyor: evet, her zaman ikinci bir planınız olsun. Ama siz o planın da başarısız olma ihtimaline karşı başka bir plan daha yapın!
3. Hayattaki En Talihsiz Şey, Yanlış Zamanda Yanlış Yerde Olmaktır!
Better Call Saul birçok karakterin hikâyesini farklı açılardan anlatsa da asıl odak tabii ki Saul yani Jimmy. Dolayısıyla Jimmy’nin hikâyesi ve başından geçen olaylar daha yoğun bir şekilde işleniyor desek yanlış olmaz.
Jimmy’nin başına gelen ve sonucu bazen oldukça acı verici olabilen olaylara şöyle bir baktığımızda ise göze çarpan nedenlerden biri, yanlış zamanda yanlış yerde olması.
Mesela dördüncü sezonda Jimmy’nin devlet tarafından dinleyemediği kullan at telefonlar satması ancak satışların güzel gittiği bir gecede serseri gençler tarafından saldırıya uğraması ve kazandığı bütün parayı çaldırması, çok doğru bir örnek. Ne diyelim ki Jimmy, yanlış zamanda yanlış yerdeymişsin!
4. İşinizi Eksiksiz Yapın!
Dizinin hiç şüphesiz en karizmatik ve benim de en sevdiğim karakteri olan Mike Ehrmantraut, bize pek çok kez hayata dair bir şeyler öğretmiştir. Dördüncü sezonda da bunlardan birine tanık oluyoruz ve dersimizi alıyoruz.
Son sezonun ilk bölümünde Mike, ‘emeklilik’ hâlinden sıkılır ve resmi olarak güvenlik danışmanı olduğu Madrigal isimli şirketine bir ziyaret düzenler. Ancak bunu başka bir çalışanın yaka kartını kullanarak yapar ve bu durumu kimse fark etmez. Şirket içinde genel bir tura çıkar ve bu tur sırasında güvenlik danışmanı olarak birtakım incelemeler yapar. Bu incelemeler esnasında da birçok güvenlik açığı ve tedbirsizliğe rastlar. Bütün bunları şirketteki bir yöneticiye sunar ve bu eksiklerden dolayı yöneticiyi sağlam bir şekilde azarlar.
Buradan şunu anlıyoruz ki, eğer işimizi doğru ve eksiksiz bir şekilde yapmazsak bir gün biri veya birileri bu eksikleri fark edip elimizdeki kahve fincanını başımıza geçirebilir. Yani siz siz olun, işinizi düzgün yapın efenim!
5. Asla Pes Etmeyin!
Bu, aslında dizinin başından sonuna kadar vurgulanan bir mesaj ve bütün karakterlerin ama özellikle de Saul’un bize öğrettiği bir şey. Çünkü ilk bölümden son bölüme kadar değişmez bir gerçek var ki o da Saul’un başına gelen olaylar ve bu olaylara rağmen ayağa kalkıp yoluna devam etmesidir.
Saul veya asıl adıyla Jimmy, ne zaman başına bir olay gelse ve durum kötüye gitse, her zaman bir şeyler düşünür. Bazen yeni bir plan yapar, bazen de o an aklına gelen bir fikri gerçekleştirir. İçindeki hırs mı yoksa korku mu bu enerjiyi ona verir bilinmez ancak bize vermek istediği mesaj oldukça nettir: asla pes etmeyin!