Bilgi zor bir şey. Ulaşması artık internet çağında kolay. Cebimizde süper bilgisayarlar taşıdığımız gerçeğine kaşarlanmamız altı ay sürmedi. Kimse zihninin gerisinde ekmeğin ne zaman icat edildiği gibi zaruri olmayan bilgileri tutma ihtiyacı hissetmiyor. Mesele ulaşmak değil yani artık. Mesele, süzmek. Süzebilmek.
Çağımızın problemi bu. Bilgiyi edinmeden önce, bilginin üretilen, kontrol edilebilen ve manipüle edilebilen bir şey olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ve eğer özgür bir basından söz edemiyorsak, burada işler daha da fazla karışıyor. Özgür basının teoride sağlaması gereken bilginin ehil kişiler tarafından süzülüp farklı bakış açıları ile birlikte kamuya sunulması işlemi, ifade özgürlüğü diye bir şey insanların parmaklıklar arasında kalma korkusu altında ufalıyorsa; amiyane tabiriyle, yalan oluyor. Bu işlem de, bireye kalmaya başlıyor artık.
O hâlde bilgiyi rafine etmek için, onu fikre çevirmek için, ne yapmak gerekiyor?
Şunları.
1. Bilginin Kaynağını Tespit Etmek
Burada üretilen bilgiden olduğu kadar, yayılan bilgiden de söz ediyoruz. Mesela, hani çok farazi bir örnektir, sakın ciddiye almayın ama, diyelim ki bir ülke var. O ülkenin doğusunda çatışma var. Çatışma olduğu bilgisi, her yerden geliyor. Yalnız, farklı bilgiler var. Bir taraftan deniyor ki, devlet sokağa çıkma yasağı uyguluyor, insanları evlerinden kovuyor, sivil hedefleri bombalıyor ve bugüne kadar onlarca can aldı. Bu bir bilgi. Öteki tarafta ise başka bir bilgi var. Burada da deniyor ki, devlet sivil can almıyor, karalama politikası var, insanlar evlerinden kovulmuyor, bunların hepsini yapan bölgede faaliyet gösteren terör örgütü.
Bu inanılmaz farazi durumdan devam edelim. İlk bilginin kaynağını araştırdığınızda, karşınıza şu kurum, kişi ve topluluklar geliyor: Bölgede yaşayan halk, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, ulusal ve uluslararası gazeteciler. İkinci bilgiye geçelim. Orada da birinci kaynak devlet ve ordu. Akabinde denk geldiklerimiz ise devlet ve ordunun resmi / yarı-resmi basın odakları.
Yalnız tespitimiz burada bitmiyor. Bu korkunç derecede hayali ve gerçekdışı senaryomuzda, kısa bir araştırmayla fark ediyoruz ki, ikinci bilginin kaynağı olan devlet, birinci bilginin kaynaklarına yasak uyguluyor. İlk bilginin akışının önü kesiliyor, bu bilgiyi paylaşanlara cezai yaptırım uygulanıyor, ikinci bilgi resmi retorik olarak belirleniyor. Bu tek başına bir şey ifade eder mi peki? Hayır. Tek başına, şu an bir bilgiyi diğerinden öne çıkartacak bir şeyi yakalayabilmiş değiliz henüz. Bizzat oraya gidip, kendimiz görmedikçe de bulamayacağız. O hâlde ikinci adıma geçiyoruz.
2. Kaynağın Daha Önceki Bilgilerinde Kıyas Noktası Bulmak
Şimdi bilgiyi olabilecek en saf hâliyle tanımlayalım. Neyin varlığından yüzde yüz eminiz; ya da başka bir deyişle, neyin varlığı iki kaynak tarafından da doğrulanıyor? Bu durumda; çatışma. Tamam. O hâlde kaynaklarımızı kıyaslayabilmek için, taraflarından birinin bir veya öteki şekilde biz olduğumuz bir döneme inmemiz gerekiyor. Elbette hâlâ hayali bir örnek üzerinden gittiğimiz için, duruma bir ekstra örnek daha ekleyelim. Mesela bu devlet, çok değil, iki sene önce kolluk kuvvetleriyle halkının bir bölümünün kafa kafaya geldiği bir dönem atlatmış olsun. Pek çoğumuz da bu kafa kafaya gelmenin içinde olmuş olalım. Misal.
O zaman inceleyelim. Bir taraf yine devlet ve kolluk kuvvetleri. Bir taraf ise sivil halk. İlk bilgiye göre, halk akla hayale sığmayacak küfürler işliyor, ismi değişen ama kötücüllüğü değişmeyen organizasyon ve örgütler tarafından bilerek ve isteyerek devletin bekasına zarar vermek için kullanılıyor, hatta yetmiyor, sokakta gördüğü bebekli kadının üzerine işiyor. Bu bir bilgi. Öteki bilgi ise, pek çok özgürlüğünün elinden almasından, dışlanmak ve ötekileştirilmekten rahatsız insanların, çok ezici çoğunluğu şiddetsiz, organik bir eyleme başladığı, bu eylemlerin kolluk kuvvetlerinin orantısız tepkisiyle tırmandığı yönünde.
Bilgiyi analiz eden biri olarak, ikincisini doğrulayabiliyoruz. Oradaydık çünkü. O hâlde, bir taraf, yani devlet, daha önce benzer bir bilgi manipülasyonunu kendi çıkarlarına hizmet etmek adına yapmakla sabıkalı. En azından bir örneğinden eminiz bunun. Bir sonrakini de yapmamak için, hiçbir sebebi yok. Bu da bizi, üçüncü ve son adımımıza getiriyor.
3. Aynı Hataya Tekrar Düşmemek
Bu örneğimizde, devletin bilgiyi manipüle ettiğini biliyoruz. Kendi ajendasına hizmet etmek adına, herkesi şeytanlaştırabileceğinin farkındayız. Kendi gözümüzün önünde cereyan eden şeylerin nasıl kitlelere çarpıtılarak anlatıldığına tanık olmuşuz. Devlet bilgiyi kontrol etmek, modifiye etmek, manipüle etmek ve amaçlarına göre kışkırtmakla suçlu. Bundan eminiz. Peki o hâlde, yeni bilgiyi yorumlarken, neden şüphe etmiyoruz? Neden bazı şeylere inanma eğilimimiz, mantıktan ve geçmiş bilginin analizinden daha kuvvetli? Özgür basının olmadığı bir yerde, bilginin bir sosyal kontrol aracı olduğunu görebiliyoruz. Neden unutuyoruz?
Bu üç adım. Hayatta rast geldiğiniz her bilgide, bu üç adımı uygulayın.
Kafanızda farkı göreceksiniz.