Geçtiğimiz haftasonu düzenlenen Global Game Jam 2014 kapsamında, İstanbul’da iki, Türkiye’de toplam sekiz mekanda buluşan oyun geliştirici çok güzel insanlar oyunlar geliştirdiler, ve o güzel insanlar atlara binip gittiler. Geride binbir tane birbirinden güzel oyunlar, deneyler, anılar bıraktılar.
Bu oyunlardan biri, Hangimiz, sosyal bir kart oyunu. Ve bu oyunu biz yaptık.
Biz derken: Ali Batı, Murat Kalkavan, Efe Alaçamlı, Doğaç Yavuz.
Organizasyonun bu seneki teması, “Şeyleri olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz”, etrafımızdaki şeyleri kendimizden bir şeyler katarcasına görmemiz, kişisel perspektifimiz üzerinden deneyimlememiz üzerineydi. Bu da herkesin gördüğüne kimse karışamaz, resmen başkasına da yakıştırdığı kadarını görür demekti. Kimimiz de bu temayı duyunca ‘ben yoksam yaşadıklarım da yok’ havasına girmiş, ‘insan yoksa hayat da anlam da yok!’ noktasına kadar ilerlemişti.
İş oyun tasarlamaya gelince, önce biraz bocaladık.
Bir oyun maratonunda adet olduğu üzere bol bol insanlarla konuştuk, tartıştık, fikirlerine musallat olduk. Daha sonra aklımızda çeşitli şeyler canlanmaya başladı. Oyuncuların bakış açıları ve hayat tecrübelerindeki farklılıkları oyuna dökmek bunlardan biriydi, oyunu olduğumuz gibi görmek bir diğeri.
Fakat Hangimiz‘i yaparken, en nihayetinde, temadaki “şeyler” yerine insanları koymayı akıl edebildik. Dost, arkadaş gördüklerimizi koyduk, kimi ne kadar tanıyoruz onu sorguladık, daha da çok sorgulayalım istedik. Öyle bir oyun yapalım ki bunu sorgulatsın istedik. Biraz da mini çakallıklar peşinde, insanları deneyelim dedik, bu oyunla kimin kim olduğu böylece ortaya çıkar dedik. Ve de oldu.
Ali’nin mini çakallıkları, Murat’ın cahillikleri bir bir ortaya döküldü.
GGJ olsun, diğer oyun maratonları olsun, çoğumuzda hep bir fiziksel oyun yapma hevesi vardı. Masaüstü olsun, kart oyunları olsun, yüzyüze oynanabilen bir oyun yapmak hep istemiştik. Doğaç’ın ne kod yazmayı ne görsel çizmeyi bilmemesi de tabii ki bir etkendi – hem böylece bazılarımız bütün işi Murat’a yıkıp gece evine uyumaya gidebildi. Fakat bütün lojistik ve hin sebepler bir kenara, çok oyunculu bile olsa farklı ortamlardan oynanan dijital oyunlarla insanın ne olduğunu anlamanın zorluğu, temanın da insani perspektiflere olan hassasiyeti, yüzyüze oynanan fiziksel bir oyun fikrini çok cazip kıldı. Böylece elimizde birden bire iftiralar atınca sesler yükselen, geçmiş hesapları kurcalayınca arkadaşlıklar bozulan mükemmel bir oyunla kalakaldık.
Ve bu oyun çok güzel, çünkü hem eğlendirip hem sinirlendiriyor. Çünkü komik ve zorlayıcı, aynı zamanda huzur kaçırıcı. Çünkü her yol mübah. Çünkü hır gür şamata, fitne fesat tukaka. Çünkü manipulasyon gırla ve her taraf kahkaha. Bu oyun çok güzel çünkü her yola geliyor, gazuzuna ilaç katıyor, kocaman bir kedi ve arkanı kolluyor, düz duvara tırmanıyor ve tersi pis. Güzel, çünkü barbara heralde, barbara. Manken olan.
Biz böyle bir manipulasyon gereci yaptık ve aramız şimdiden bozuldu. Murat’ın saçlar dökülüyor mesela, bir de pis pis bakıyor hep. Doğaç desen yolda görsem karşıya geçerim. Efe biraz soğuk, pek saksı kendisi. Ali de bildiğin şımarık hayvan. Fakat oyunu yaparken de, oynarken de çok eğlendik. Herkes oynasın, yalan yanlış anlatsın, bizim kadar eğlensin istediğimiz için de bir site hazırladık, kartları, kuralları, her şeyi oraya koyduk. Umarız ilginizi çeker, kartları bastırır, fotoğrafını çekip bize gönderdikten hemen sonra da arkadaşlarınızla kavga dövüşe tutuşursunuz.
Mutlu iftiralar!
*
Ek: Aramızın bozuluşunu izlemek isteyenler olmuş, bu yüzden yoğun istek üzerine bu çok gizli videoyu Geekyapar okuyucularıyla paylaşmayı kendime görev bildim.
P.S. Bu yazı gerçekten dört kişi birlikte yazılmış, tartışılmış ve çok sevilmiştir. Gerçekliğinden şüphe duyanlar bir aleks deyil.