Çoğumuz Cadılar Bayramı’nı kutlamıyor olsak da eminim ki gerek kostümlerden gerek dekorlarından gerekse yarattığı değişik atmosferden dolayı bu bayrama garip bir sempati besliyoruzdur. Şahsen ben hem John Barrowman‘in kostümlü Instagram fotoğraflarına bakıp gülebildiğim için, hem de Starbucks’ta en sevdiğim kahvenin gelişine rastlıyor diye severim. Sahi, neden ekim ayının sonunda değişik kostümler giyip parti veriyor ki bu insanlar? Nereden çıktı bu Cadılar Bayramı? Gerçekten cadılar ile bir bağlantısı var mı?

Cadılar Bayramı’nın kökeni Kelt mitlerine dayanıyor aslında. Paganizmin yaygın olduğu dönemde, Samhain adı verilen bir bayram sayesinde biz bugün Cadılar Bayramı kutlayabiliyoruz. O halde açın bakalım arkadan folk müziğinizi, katılın bana. Birkaç maddede Samhain neymiş, görelim.

Samhain: Ekinler, Yeniden Doğuş, Yeni Yıl

Dini bir Kelt festivali olan Samhain, günümüzün Cadılar Bayramı’nın kökenini oluşturur. Paganistik bir kutlamadır, ekim sonunu ve kasım başını kapsar. Cadılar Bayramı ile aynı şey olduğunu söylemek adil olur mu bilemiyorum zira günümüzde hala “Wiccan” denilen cadılık kültürünü -ki geleneksel cadılıktan farklı olarak tarot vs. ile ilişkilendirilen bir kültürdür- yaşatan kişilerce Samhain kutlandığı biliniyor. Bir de takdir edersiniz ki zaman içinde değişiklik geçirmesi kaçınılmaz. Birebir aynı bayram olmamasına rağmen, Cadılar Bayramı varlığını büyük ölçüde Samhain kutlamalarına borçlu diyebiliriz.

Peki neden böyle bir bayram kutlanıyor? Şöyle ki Demir Çağı’nda yaşayan Keltler için Samhain, aslında bir yeni yıl kutlamasıydı. Hasat ayının sona erişini, soğuk ve karanlık kışın gelişini sembolize ediyor. Bir nevi yeniden doğuş gibi yani.

Neresi Korkunç Bunun?

Yeniden doğuş olarak görülmesi sebebiyle, Kelt mitolojisinde 31 Ekim’i 1 Kasım’a bağlayan gece, insanların yaşadığı evren ile ruhlar alemi arasındaki perdenin inceldiği kabul edilirdi. Bu da bir nevi, bir başka örneğinden şu yazıda bahsettiğimiz “eşikte kalmak” anlamına geliyor. Samhain’ın yeni yıl gibi değil de Cadılar Bayramı gibi kutlanmasının sebebi de tam olarak bu. Bu kısa vakitte yalnızca iyi ruhların değil, kötü olanların da boyutlar arası geçiş yapabileceğini düşünür, kendilerini onların kaçırmasından korumak için çeşitli hayvan postları veya kostümler giyerek saklanırlardı. Bir başka inanışa göre de tanıdıklarının ruhlarını onurlandırmak için ölmüş yakınları gibi giyinirlerdi.

İnsanlar kendilerini korumak için ayrıca çeşitli hayvanlar kurban eder, kemiklerini yakar, kanını evlerinin önüne dökerlerdi. Bu ritüelin de ruhları dışarda tuttuğuna inanılırdı. Bir de ruhlarla anlaşmak için kapının önüne yiyecek içecek çıkartma ritüeli vardı- bu bana ilginç geliyor çünkü Noel Baba’yı hatırlatıyor.

Samhain’ın korkunç olmayan tarafları da yok değildi elbette. Zira kutlamalar arasında ziyafet vermek, ateş başında dans etmek, şarkılar söylemek ve sarhoş olmak da vardı. Ki zaten o dönem, sarhoş olan insanların tanrıya daha yakın olduğunu düşünürlerdi -bu inanışa biraz hedonizm eklerseniz Yunan mitlerindeki Bacchus ritüeli oluyor-, bu yüzden sarhoş olup tanrılarından bir sonraki hasat döneminde bolluk dilerlerdi.

Insanlar yalnızca kötü ruhlardan değil, canavarlardan da korumak istiyorlardı kendilerini. Samhain ile ilişkilendirilen canavarlardan biri şekil değiştiren Puka idi örneğin. İnsanlar, ekim ayının son gününde ekinlerini topladıktan sonra biraz ona da bırakırlardı ki geri kalan ekinlere zarar vermesin. Kasım ayının ilk gününde de  Puka’nın kalan ekinleri kirlettiği, onları tüketilemez kıldığı inancı hakimdi.

Cadılar Bayramı’na Dönüşüm

Buraya kadar hep bir Pagan bayramı olarak baktık, şimdi de günümüzdeki Cadılar Bayramı’na nasıl geçtik onu anlatalım. Hristiyanlık geldikten sonra elbette böylesine köklü bir bayramı komple kaldırmak kolay olmadı. Önce Papa Boniface, Samhain’ın tarihini değiştirdi. Fakat ekim ve kasım aylarında hala ateş festivalleri yapılıyordu- dolayısıyla bu işe yaramadı. Daha sonra Papa Gregory, Samhain’ı tekrar eski tarihine taşıdı ama ismini değiştirdi. 1 Kasım artık Samhain değil, “Azizler Günü” olmuştu. 2 Kasım da “Ruhlar Günü” olacaktı. 31 Ekim de bu iki bayramın arifesi oldu, ona da “All Hallows Eve” dediler. Bu isim zamanla kısalarak Halloween halini alacaktı. Böylelikle Samhain de Hristiyan inançlarına göre değişiklik geçirmek zorunda kaldı.

Cadılar? Balkabakları?

Kötü ruhlar, şeytan, tanrıya yakın olma gibi kavramlar zamanla cadılar ile ilişkilendirilmeye başlandı. Bu sayede cadılar, Halloween dediğimiz bayramın maskotu haline geldiler. Cadıların süpürgeleri ise bambaşka bir mitten geliyor. Şöyle ki evlerinde tıkılı kalmış kadınlar, daha doğurgan olsunlar diye “en çok kullandıkları obje” olan süpürgeleri bacaklarının arasına koyarak uçarmış gibi zıplarlarmış. Günümüzdeki cadı figürünü düşünün, aynen öyle. Böylece daha doğurgan olacaklardı, ekinleri daha uzun olacaktı. En azından, buna inanılıyordu işte. Çok da sorgulamamak lazım.

Bir de balkabakları var tabii, o da yine İrlanda’dan kalma bir gelenek. Önceden turpları oyuyorlardı, şimdi balkabaklarını oyuyorlar. Sebebi elbette ki yine kötü ruhları korkutup kaçırmak. Yani, geceleri görseniz korkmaz mısınız parlayan bir turptan? Peki neden zaman içinde balkabağına geçildi? Belki de daha kolay olduğu içindir. Bilemiyorum ama çok zevkli duruyor.

Geçmişten günümüze nasıl geldiğini, bir Pagan bayramından evrensel olarak sevilen bir kutlamaya nasıl dönüştüğünü görmüş olduk Cadılar Bayramı’nın. O halde soruyorum, Cadılar Bayramı’nı mı, Samhain’ı mı kutlamayı tercih ederdiniz? Doğrusunu söylemek gerekirse ben; o yıllarda yaşayan, hayattaki tüm sorunu bir sonraki hasat dönemi olan, ateş çevresinde sarhoş olup dans eden, süpürgeye binip sağa sola zıplayarak koşan bir Kelt köylüsü olmaya hayır demezdim. Siz?

Author

Batı Edebiyatları okur, kedi sever. Bir de buralarda yazıp çizer. @mightbeyagmur

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.