Bu sene çıkan filmler arasında spoiler vermeden incelenecek en zor film kesinlikle Spider-Man: No Way Home oldu. Film ile ilgili beklentiler aşırı yüksek olunca spoilerların da yayılması ne yazık ki kaçınılmazdı. Eğer spoilerdan kaçıp filmi sinemada izleme keyfine erişebildiyseniz, tebrikler. Senenin en eğlenceli ve garip şekilde duygusal filmini layığı ile izlemeyi başarmışsınız. Artık spoilerlı incelemelere dalma vaktiniz geldi.
Bu filmi önce bir Spider-Man olarak, daha sonra da MCU hayranı olarak ayrı ayrı incelemenin daha uygun olduğunu düşünüyorum. Filmde gelecek olumlu ve olumsuz eleştirilerin bu ayrıma göre yapılması gerekir. Bu yazıda ise filmi bir Spider-Man hayranı olarak inceleyeceğim.
Yazının bundan sonrası spoiler içerir. Ey faniler, uyarıldınız.
Bazen uyanıp diyorum ki keşke hayatım Bob Iger ve Kevin Feige tarafından yönetilse de planlı, dikkatli ve yaptığı şeyi pazarlamayı çok iyi bilen bir insan olsam. Elindeki imkanları çok iyi bilen ve bunu en iyi şekilde kullanan bu ekip iyi ki bize Marvel Sinematik Evrenini vermiş. Eğer MCU hâlâ işletme fakültesi derslerinde okutulmaya başlanmadıysa, bu okullar ne öğretiyor ben bunu sorgularım. Başka herhangi bir konuda istediğiniz kadar Marvel’a sövün, fakat yirmi seneye yayılmış üç farklı süper kahramanın, düzeltiyorum bir süper kahramanın üç farklı versiyonunun hikâyesini bir araya getirmek, on hatta belki de yirmi senedir biriken bir multi-verse beklentisini falsosuz başarmak gerçekten çok büyük iş arkadaşlar.
Bakın bu başarının, Marvel’ın ve Disney’in elindeki para ile alakası yok. Tamam çok da abartmayayım tabii ki var. Fakat buradaki planlamayı ve hırsı kesinlikle göz ardı edemeyiz. 2002’de Sam Raimi’nin Spider-Man’i vizyona girdiğinde Marvel Sinematik Evreni diye bir şey yoktu. 2008’de Iron Man’in başarısının ardından MCU kurulmaya başlanınca üzerine acaba buradan bir şey çıkar mı diye bir düşündük, ama çıkmadı aksine Sony nedense 2012’de Amazing Spider-Man serisi çıkardı. Spider-Man’in MCU’ya gelmesini MCU kurulduğundan beri sabırla bekledik, Sony ve Marvel’ın yıllar sonra anlaşmaya varması bunun olmasını mümkün kıldı. Bu yüzdendir ki Spider-Man Civil War’da Captain America’nın kalkanını çalınca nasıl kafayı yediysek, bu filmde Tobey Maguire ve Andrew Garfield’ı görünce de aynı şekilde sevinç çığlıkları attık- ki abartmıyorum sinemada gerçekten sevinç çığlıkları atıldı. İşte bu başarı, on yılı aşkın süredir süregelen planlamanın, beklenti oluşturmanın ve o beklentiyi başarıyla karşılamanın sonucudur. Buradaki emek, planlama ve pazarlama yetisine şapka çıkarmamak, hayranlarla da attıkları sevinç çığlıkları için dalga geçmek kesinlikle haksızlık olur. Çünkü bu filmi bu beklentiyle izlemiyorsanız ve yapılan emeğe bu kadar sevinmiyorsanız, üzgünüm bunu duymak güç olacak ama bu film sizin için yapılmadı. Bu film, üç Spider-Man’i oturup Spider-Man olmak hakkında konuşmasını saatlerce izleyebilecek bir kitle için yapıldı.
Gelelim filmin Spider-Man serileri için ne anlama geldiğine. Bu film para kazanmak istiyor, bu çok bariz. Filmin içinde o kadar çok fan service vardı ki say say bitiremeyiz. Çok fazla sevinç çığlığı attık ve Disney’e oldukça yüklü miktarda para kazandırdık, doğrudur. Fakat bir film para kazanmak istiyor diye bir filme önyargılı olmak abes kaçar. Spoilersız yazımda da söyledim, bu film Spider-Man karakterinin neden sevildiğini çok ama çok iyi bilen bir film. Filmdeki tüm easter egg’ler ve fan service’ler o kadar yerinde kullanılmış ki, buna kazan-kazan haricinde bir şey diyemeyiz. Üstelik bu film kendinden önce gelen filmlere saygı duymakla kalmayıp, geçmişteki bazı sahnelerin kefaretini ödeyerek hak ettiği anları yaşatmış.
Film, üç Spider-Man beş kötü adam barındırmasına rağmen, kalabalık olmanın yaratabileceği sorunlardan hiçbirini barındırmıyor. Çünkü filmin karakter tanıtma gibi bir derdi yok, biz bu karakterleri zaten tanıyoruz. Dedim ya, bu film gerçekten Spider-Man sevenler için yapılmış diye, işte sebebi bu. Dr. Otto Octavius’un Dr. Oc olmadan önce Peter’a beslediği üstat-öğrenci ekolündeki sevgiyi ve genel olarak ilk filmde yaşadığı arkı biliyoruz. MCU’nun Peter’ın Stark teknolojisi sayesinde onu kolayca iyileştirmesini yadırgamadık, çünkü Dr. Otto Octavius’un neden kötü adam olduğunu biliyoruz; robot kolları onun kişiliğini zehirliyor, ikinci Spider-Man filminde gördük bunu. MCU’daki Stark teknolojisinin ne kadar ileride olduğunu da biliyoruz ki bilmeyenler için Peter bunu açıklıyor zaten. Dr. Otto Octavius Peter Parker tarafından iyileştirilince de kötü taraftan iyi tarafa geçmesi artık iki artı ikinin dört etmesi kadar mantıklı bir olay, çünkü bu karakter gelişimlerini zaten biliyoruz, bu yüzden de bu hikâye arkı tam olarak olması gerektiği gibi gerçekleşti. Dr. Otto Octavius’un kendi evrenindeki Peter olmasa da MCU’daki Peter’la da bu kadar güzel bir ilişki kurmasını, üstüne kendi evrenindeki Peter ile de hesaplaşabilmesi olması bence filmdeki en güzel hikâye arkalarından biriydi.
Dr. Otto Octavius’un hikâye arkına benzer filmin kötü kahramanlarının hepsinde vardı. Green Goblin’i yeniden görmek, Norman Osborn ile Green Goblin arasındaki savaşta, Peter Parker’ın Norman Osborn’u kurtarmaya bu kadar çabalaması gerçekten duygusaldı. İlk Spider-Man serisi ve o evrenin Spider-Man’i için Norman Osborn ve onun ölümü çok büyük bir önem taşıyor. Norman’ın Peter ile arası hep iyiydi, ikisini düşman yapan, Osborn’un deneyinin ters gitmesi sonucu delirmesi oldu. Green Goblin’in kendi evreninde kendi Peter Parker’ı ile savaşırken kendi aleti tarafından öldürülmesi, ardından MCU evrenindeki Peter’ın onu yine aynı alet ile öldürmeye çalışması ve orijinal Peter Parker’ın onu durdurmaya çalışması, iki film arasında güzel bir paralellik yakalamış. Norman Osborn’u kendi halinde gördüğümüzde Peter’a olan yakınlığı tıpkı Dr. Otto Octavius’ta olduğu gibi içimizi ısıttı.
Tatmin olmadığım tek ark Electro’nunki oldu. Electro’nun yeni geldiği evrende Stark’ın ark reaktörü sayesinde edindiği güç sebebiyle özel gücünden “kurtulmak” istememesi anlaşılabilir olsa da fazlasıyla kısa ve biraz yüzeyseldi. Amazing Spider-Man’in ikinci filminden bildiğimiz üzere bu karakterin akıl sağlığı yerinde olmadığı gibi hırs gözünü bürümüş durumdaydı ve bu filmi de özel güçleri elinden alınmış olsa da yine zihinsel olarak çok uzakta bitirmedi. Yani aslında karakter gelişimini çok sağlam yaşamamış oldu. Umurumda mı? Açıkçası pek de değil. Miles Morales göndermesini yaptı ve görevini tamamladı gözüyle bakıyorum. Green Goblin ve Electro haricinde diğer kötülere çok daha odaklanmadık, özellikle Dr. Connor’ın da Peter Parker ile ilişkisini düşünürsek Lizard’a biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bununla birlikte bir de onunla duygusal an yaşasaydık işte film o zaman biraz kalabalık kaçabilirdi.
Peki filmin temelinde yer alan “herkes ikinci şansı hak eder” temasının ne kadar “Spidey” bir bakış açısı olduğunu konuşabilir miyiz? Filmdeki her hikâyede bu tema vardı, evet bazı yerleri biraz göze parmaktı bunu kabul ediyorum. Fakat yine de kötüleri iyileştirme felsefesi hoşuma giden bir konsept oldu. Özellikle “büyük güç büyük sorumluluk getirir” lafının sonunda telaffuz edilmesinin bu filme çok yakıştığını düşünüyorum. Hatırlarsanız Homecoming filminde Tony Stark buna benzer bir cümle kursa da bu meşhur cümleyi henüz MCU’da duymamıştık. Bütün Spider-Man kahramanlarına ikinci bir şans veren, onlarla dövüşmeyip onları iyileştirmeye çalışan Spider-Man, No Way Home filminde tam olarak bu sözü hak eden bir hikâye örgüsüne sahipti. May Hala’nın bu sözüyle birlikte Tom Holland’ın Spider-Man’inin hiçbir kötünün ölmesine gerek kalmadan onları iyileştirerek kendi evrenlerine göndermeye çalışması hem onun hikâyesine uyacak kadar naif hem de tam Spider-Man’den beklenecek bir düşünceydi. Üstelik tüm Spider-Man versiyonlarının bir araya gelip kötüleri Spider-Man olarak değil, Peter Parker olarak zekalarını kullanıp yenmeye çalışmaları hoşuma giden bir detay oldu. Özellikle filmde Tom Holland başta olmak üzere tüm Peter Parker’lar Stark dahil hiç kimsenin teknolojisine ihtiyaç duymadan kendi becerileriyle kötüleri yenmeyi, yenmek doğru kelime değil, onları iyileştirmeyi başarmaları Spider-Man’i, kostümü giyen kişiler sayesinde sevdiğimizi bize bir kez daha hatırlattı.
Filmin en sevilen kısmıydı da şüphesiz üç Peter Parker arasındaki dinamik oldu. Bu karakterlerin aslında aynı kişi olmaları ve yaklaşık aynı şeyleri tecrübe etmelerinden kaynaklanan ortak yanlarından yola çıkarak çok tatlı bir abi-kardeş ilişkisi yaratmışlar. Bu durumda Tobey Maguire, işlerini yoluna sokan büyük abi, Andrew Garfield sevgilisini kaybeden ve depresyonda olan ortanca kardeş ve Tom Holland’da yolun çok başında olan küçük kardeş. Benzer hikâye yapısını Into the Spider-verse’de görmüş ve bayılarak izlemiştik, bu film de hayal kırıklığına uğratmadı. Nasıl uğratsın, herkesin sevdiği Spider-man olabilir fakat üç Spider-man’in de kendine özgü yanları var ve bunu izlemek gerçekten müthiş bir şey!
No Way Home’da Spider-man’lerin varlığı ile ilgili tek gördüğüm eleştiri, Spider-Man’lerin filmlere dahil oluşlarının zamanlamasını geç bulanlar tarafından yapılmış ki ben buna katılmıyorum. Eğer erkenden filme dahil olsalardı hem spot ışığını Tom Holland’ın Spider-man’inden çalarlardı, hem de gelişlerini bu kadar büyük bir sevinçle karşılamazdık. Andrew Garfield’ın geliş sahnesi ele alalım. MJ ve Ned, Ned’in sihir ile açtığı portaldan karanlık bir sokakta duran Peter’ı gördüler ve ona seslendiler. Fakat Peter hemen Ned ve MJ’ye koşmadı. İzleyici olarak hemen burada bir terslik olduğunu anladık. Daha sonra Peter yavaşça portala yaklaştıkça Tom Holland’dan daha ince ve uzun bir fiziği olduğunu fark ettik. Portaldan geçince fark ettik ki Spider-Man kıyafeti MCU Spider-Man’inden farklı. En sonunda Spider-Man maskesini çıkartıp altından Andrew Garfield çıkınca, işte o zaman bütün salonu gayet de hak edilen sevinç çığlıkları kapladı. Seyirciye “ulan acaba” hissini yaşatmak, beklentiyi büyütüp büyütüp sonra da acele etmeden tadını çıkara çıkara bu sürprizi yapmak, bu işin neden sadece para kazanma amacıyla değil gerçekten düşünülerek ve itina ile tasarlanarak yapıldığını kanıtlıyor. Andrew Garfield’ı ve ardından gelen Tobey Maguire’ı daha alelade bir sahnede filme getirmek çok kolaya kaçardı. Bizi filmin yarısına kadar merak içinde bekletmesi ve akabinde karakterleri sindire sindire ortaya çıkarması gerçekten o sevinci sonuna kadar hak etmelerini sağlamış.
Tom Holland’ın karakterinin en kötü anında filme dahil olmaları, onun tam olarak ne yaşadığını bildikleri için filme duygusal anlamda büyük bir katkı sağlamış. Tom Holland’dan önce gelen Tobey Maguire ve Andrew Garfield’ın Spider-Man’leri de ilk başta güçlerini intikam almak amacıyla kullandılar. Özellikle Andrew Garfield’ın Spider-Man’i zamanında bu konuda çok eleştirilmişti. Dersini öğrenen bir nevi “yaşlı” Spider-Man’lerin, Tom Holland’ın Spider-man’inin intikam uğruna girmek üzere olduğu bu yoldan döndürmeleri gerçekten MCU’da yaşanan en duygusal anlardan biriydi. May Hala’nın ölümüyle zaten tetiklenen duyguları bu üçlü arasında yaşanan anlar daha da yerini sağlamlaştırdı.
Özgürlük Anıtı’nda aralarında geçen konuşma ise filmi tekrar tekrar izlememi sağlayacak kadar tatlıydı. Üç Spider-Man arasında en sert eleştirilere sahip olan Andrew Garfield’ın Spider-Man’inin özgüven sorunları yaşaması ve halefi olduğu Tobey Maguire’ın onu avutması, ona sen inanılmazsın, İngilizce meali ile amazing dedirtmeye çalışması hem içimi ısıttı hem de otuz iki diş gülmeme sebep olacak kadar tatlıydı. Tobey Maguire’ın Spider-Man’inin, kendi Spider-Man serisinde gücünü kaybedip belini incittiği için beli ağrırken, Andrew Garfield’ın onu kıtlatmasına gülmediyseniz bu filmi neden izlediniz! Son olarak Andrew Garfield’ın Peter ve MJ’in duygusal anlarına içtenlikle ve biraz da imrenerek bakması hâlâ Gwen Stacy’i ne kadar özlediğini gösteriyor. Bu yüzden de MJ’i düşerken yakalaması, kendi kız arkadaşını yakalayamamanın verdiği acıyı bir nebze de geçirmeye yaradı ve bir anlamda kefareti sağlamış oldu.
Bu filmi hem Spider-Man hayranı hem de MCU hayranı olarak ayrı ayrı incelemek bu yüzden gerekiyor, çünkü sırf Spider-Man kısımlarında bile incelenecek çok şey var. Bu filme bir Spider-Man hayranı olarak bakacak olursak göklere çıkartmamız gerekir çünkü yıllar boyu süren bir beklenti müthiş bir şekilde karşılandı. Gözyaşları sel oldu, kahkahalar atıldı. Ama MCU filmi olarak o kadar göklere çıkartır mıyız, onun için diğer Spider-Man spoilerlı inceleme yazımızı bekleyin.
Siz filmdeki üç Spider-Man dinamiğini nasıl buldunuz?
3 Comments
Benim bazı sorularım var. Tobey’nin MJ’i de “peter parker is spider-man” sırrını biliyor o neden bu evrene çekilmedi?
Bir de peter’ın spiderman olduğu unutulduysa ve öncesinde tüm olanlar yok hükmündeyse may hala ve happy birbirini nasıl “örümcek adam sayesinde” tanıyor oluyor?
MJ’in bu evrene çekilmediğini bilmiyoruz, filmde sadece izlediğimiz karakterlerin çekildiğini varsayamayız. Belki de film boyunca Queens’de bir yerde takılıyordur.
May Hala ve Happy birbirlerini örümcek adam sayesinde tanıyorlar ancak örümcek adamın kim olduğunu bilmiyorlar. Örümcek adam hala var ama kimliği bilinmiyor. Yani örümcek adam May Hala’nın yardım kuruluşuna da gitti, Avengers’la da savaştı. Sadece onun Peter Parker olduğunu kimse bilmiyor. Bu “aa evet Örümcek adamla tanışmıştık neydi ya adı?” seviyesinde de olabilir “hiç gizli kimliğini öğrenmedik” seviyesinde de olabilir. Ya da evet “Örümcek adam May Hala’nın yeğeni ama May Hala’nın yeğeni kim bilmiyoruz” da olabilir. Detayı ileride açıklanır tahminimce.
Ben herkesi kurtarmalıyım mantığına çok sinir oldum, spider man tarzı yaklaşım olabilir ama yinede böyle şeyleri sevmiyorum. Özellikle Ned in portal açmasına daha sinir oldum. Doctor strange o kadar eğitimi boşuna almış