Bitişinin 10. Yılında Six Feet Under Denince Aklımıza Gelen 9 Şey

5. Uyuşturucu Madde Kullanımı Bolluğu

Dizi boyunca sanıyorum ki esrar kullanmayan bir tane bile karakter çıkmadı karşımıza. Claire’in arkadaş çevresi zaten Batı’nın ahlaksızlığı timsali olarak her türlü uyuşturucu madde kullanıyor fakat Ruth’tan David’e, en masum diyebileceğimiz karakterlere bile esrar içirttirmiş senaristler. Ortalamaya vurduğumuzda iki üç bölümde bir muhakkak bir karakteri elinde cigarayla görüyoruz. Yasal Uyarı: Uyuşturucu maddeler size ve sevdiklerinize zarar verir. Siz siz olun girmeyin bu işlere.

6. Lisa’ya Ne Oldu Kaygısı

Üçüncü sezonun son bölümleri televizyon tarihinin en huzursuz bölümleri sıralamasında en tepelere rahat oynar. Düşünün ki eşiniz, kardeşine gitmek için yola çıkıyor, hatta yolda mola verdiğinde sizi arıyor,ama kardeşinin evine hiç bir zaman varmıyor. Yer yarıldı yerin içine girdi. Arabasını buluyorlar, fakat araba boş. Nerede olduğuna dair en ufak bir ipucu yok. Konuyu öyle bir işlemişler ki, izleyici olarak Nate’in psikolojisini yaşıyorsunuz adeta. Evlerden ırak.

7. Kıyma Makinesinde Ölen Adam

Henüz ilk bölümlerde yaşanan bu trajedi bir nevi acemi iş arkadaşı kurbanı olmak olarak da tanımlanabilir. Bu tür işlerde çalıştırılacak işçi seçerken daha dikkatli davranmalı işverenler.

8. Ruth’un Aşk Hayatı

Kırkından sonra azanı teneşir mi paklar? Pek sanmıyorum. Henüz kocası ölmeden başladığı “yasak aşk”ının verdiği heyecan geçince baş karakterlerimizden Ruth Fisher ilişkiden ilişkiye atlıyor. Yaş ve sosyoekonomik durum bakımından birbirinden oldukça farklı insanlarla beraber olan Ruth, en son, deli bir akademisyenle yaşlanıyor.

9. Brenda

Bu kadın aklıma geldikçe hala sinirleniyorum. Bu kadar antipatik bir karakter daha gelmemiştir diziler alemine. Şimdilerde Skylar White’a mütemadiyen küfür ediliyor fakat Brenda Skylar’ı üçe katlar, yedi ekler, bir çıkarıp karesini alır. Yaptığı şeylerden bir kaç örnek yazacaktım fakat düşününce bile elim ayağım titremeye başladı. Bilen biliyor Brenda’yı… Neyse, ben şimdi bir şey demeyeyim, zaten şu paragraf boyunca bile küfür etmemek için kendimi o kadar zor tuttum ki!

(editörün notu: Oğlum iyiydi Brenda ya…)