Ne kadar az orijinal hikaye kaldığını fark ettiniz mi Hollywood’da? Burada sadece konu anlamında orijinallikten söz etmiyorum. Başkalarının yaptığını yapmaya çalışmayan ne kadar az film kaldı, görebiliyorsunuz, değil mi? Her film ya dünyanın sonunu engellemeye çalışan kahramanları konu alıyor, ya da halihazırda sonu gelmiş dünyada var olmaya çalışan asileri anlatıyor. Blockbuster filmlerimiz ya Avengers ya da Hunger Games olmaya çalışıyorlar yani.
Siz de aynı hissiyattaysanız, buyurun, Infiltrator’a alalım. Başrollerinde Bryan Cranston, John Leguizamo ve Diane Kruger var. Filmin konusu, gerçek bir hikayeden alınma. Pablo Escobar’ı durdurmak adına, gizli göreve giden Bob Mazur isimli bir FBI ajanını konu alıyor. Mazur, para aklamada uzman bir iş adamı Bob Musella kimliğini üzerine alıyor, yanına bir adet yancı ajan buluyor, bir de hikayesinde bir nişanlı uydurunca, oraya da bir kadın gelmesi gerekiyor.
Biliyorum, biliyorum, Argo’ya fena hâlde benziyor. Ama yine de, bu yaz gitmeyi düşündüğümüz filmler arasında, en diğerlerine benzemeyeni de bu. Şahsen niye bilmiyorum, ama fena hâlde eğlendim ben fragmanı izlerken. Elbette bunun oyuncu kadrosuyla da çok ilgisi var. John Leguizamo yılların karakter oyuncusudur zaten, nerede olsa keyif verir. Diane Kruger da çok başarılıdır. E bir de, elbette, Bryan Cranston. Yani.
Zaten filmin genel kitlelere yayılırken kullanacağı asıl espri bu olacak gibi gözüküyor. Kariyerinin ikinci baharını amansız bir uyuşturucu lordu olarak başlatan Cranston’ın, bu sefer uyuşturucu savaşının öteki tarafında olması elbette ki manidar. Ama onun da ötesinde Cranston pek çok kişi için içinde olduğu yapımları otomatikman bir seviye yukarı çeken, varlığı bir şans verme sebebi olan bir aktör. Siz de fragmanı bir izleyin, bir şans verin, sonra yorumlara yazın; bu yaz bu filmi izler misiniz mesela?