Geek camianın olmazsa olmazıdır İkinci Dünya Savaşı. Bunun bir farkındalık çabasının değil de yıllardır süregelen propaganda politikalarının sonucu olduğunu görmek çok zor değil. Olan oldu bir kere, günümüzde herkesin bir Omaha Çıkarması, bir Manhattan Projesi dendiğinde söyleyecek fikirleri var. İlle de bir “keşke” denecekse (ki denmelidir), şöyle kurmak lazım cümleyi: Keşke çoğunluk bu savaşa olan ilgisini Call of Duty’lerden, Pearl Harbor türevi filmlerden, ya da ara ara parlayan Kavgam popülaritesinden değil de eleştirel tarih kitaplarından edinseydi. Keşke Schnidler’s List bir dönemin sinema algısına hakim olmasaydı da 2004 yapımı Untergang/Downfall gibi filmler sinemada yaşam alanı bulmak için bu kadar beklemek zorunda kalmasalardı. Lakin umutsuzluğa düşmeye de gerek yok, bazı şeyler değişiyor. En azından İkinci Dünya Savaşı’na yapılanı, başka savaşlara bu denli büyük ölçekte yapmak artık pek mümkün değil (Evet, halen kalbi umutla dolu bir insanım).
Böyle diyorum demesine ama şu an yapmakta olduğum iş de ilk bakışta çok erdemli gözükmüyor. Gene bir İkinci Dünya Savaşı güzellemesi, gene gerçekle fantezinin harmanlanıp doğruların yanlışlara meze edildiği bir popüler kültür eseri sunuyorum size. Tabii bu Über’in kapağına ve birkaç çizimine bakınca ilk akla gelen şey. Bu yeni Avatar çizgiromanında biraz yol alındığında ise aslında pek çok şeyin göründüğü gibi olmadığını anlıyorsunuz. İyi ki de göründüğü gibi gitmiyor işler.
2013’te yayın hayatına başlayan ve 60 sayı olarak planlanan Über, alternatif bir İkinci Dünya Savaşı senaryosunu işliyor. Hikayemiz 30 Nisan 1945’te başlamakta. Tarih meraklıları bu günün muazzam önemine vakıftırlar. Berlin dümdüz edilmiş, 10 gündür Kızıl Ordu tankları şehrin sokaklarında dolaşmakta ve Führer küçük bir barınakta nihai sonu beklemektedir. Eva Braun, Reich’ın hüküm süremeyeceği bir dünyada yaşamanın kendisi için manasız olacağından minik siyanür hapını çoktan yutmuştur ve bir diğer hap da Führer’in dişleri arasındadır. Hapın ardından birkaç saniyede tüm sinir sistemi çökecek, Hitler bu sürede elindeki tabancayla beynini uçurarak tarihin karanlık sayfasına son şahsi imzasını atacaktır. Buraya kadar her şey bildiğimiz seyirle devam etmektedir. Ancak Hitler hapı dişiyle kırmadan saniyeler önce bir subay odayı basar ve Führer’e durmasını söyler. Berlin işgalden kurtulmuştur! Nasıl mı? Hiç beklenmeyen bir anda Übermenschen projesi sonuç vermiştir ve milyonlarca Rus askeri artık Reich’ın tutsağıdır.
Kulağa çok orijinal bir hikaye gibi gelmediğinin farkındayım. Gizli Nazi deneyleri, Übermensch’ler, Reich’ın galip olduğu bir alternatif soğuk savaş… Sonuçta ille de bu temalarda gezinmek istiyorsak Wolfenstein oyunlarıyla vaktimizi geçirebiliriz. Ancak Über bu işi şaşılası bir derinlikle (ve hiçbir Avatar okurunu şaşırtmayacak derecede yoğun şiddet tasviriyle) yapıyor. İngiliz yazar Kieron Gillen’ın, Über’in senaryosu için 30.000 sayfalık araştırma derlediğini söylemek işin ciddiyeti hakkında bir fikir verecektir. Gillen giriştiği bu projede hem dönemin dinamiklerini çok iyi çözmüş hem de her karakteri elden geldiğince derinleştirmeye çaba sarfetmiş. Über’de Almanlar’ın tamamı kana susamış zebani olarak tasvir edilmediği gibi İngiliz ve Amerikanlar da boncuk gözlü melekler değiller. Ruslar ise pek çok eserdeki gibi burada da iyilik ve kötülük arasında sınır devriyesi görevini üstleniyorlar, yani Über’de müttefik olunacak kadar iyi ancak dost olunmayacak kadar gaddar Rus askerlerine sahibiz. İlerleyen sayılarda sürece Japonlar da dahil oluyormuş, okuma fırsatı edinemedim.
Über’in bu gerçekçi karakterlerle derdini anlatma çabası takdir topladığı gibi eleştiri oklarının da hedefi olmuş. Çizgi serinin bazı okurlar tarafından “Nazi’leri sempatik göstermekle” suçlanması bu eleştirilerin temelini oluşturuyor. Okuduğum kadarından söyleyebilirim ki sırf Über’den dolayı Nazilere sempati besleyecek kimse tanımıyorum. Hikayede bazı Nazi karakterlerin vicdan gösterip “biz napıyoruz?” dediği oluyor, şu an için mevzubahis tüm sempati öğesi bundan ibaret.
Yazar Gillen belki de sırf bu tepkileri almamak için Hitler’in insancıl taraflarından kendini uzak tutmuş gene alabildiğine ruh hastası tasvir etmek için büyük uğraş vermiş, hatta o kadar gerçekçi karakterler arasında bir tek Hitler çok eğreti kalmakta. Gillen’in bu işi Untergang filmi kalitesinde kotarmasını zaten beklemiyordum ama bu eğretiliği azaltmaya çaba gösterebilirdi. Gene de bütüne baktığımızda iyi bir iş çıkardığını söylemek gerek. (Bu arada serinin çizeri Canaan White’ın bir Afro-Amerikan olduğunu da belirtelim).
Özetlersek, Über benim için ilginç, güzel bir keşif oldu ve beklediğimin çok ötesinde bir derinlikle karşılaştım. Peşin olarak söyleyeyim, seri yazının başında arzuladığım gibi İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili ezberlerimiz kökteni bozan bir proje değil, ama buna da hafiften göz kırptığı anlar çoğunlukta. Serinin sonunda ortalamanın çok üstünde bir işe kavuşursak inanın şaşırmayacağım. Özellikle The Manhattan Projects çizgiromanından zevk alan çizgiromanseverler Über’e de şans tanısınlar. Ardından oturup bir Untergang seyrediverin, o kadar lafını ettim.
2 Comments
Temel sıkıntı zaten fazlaca uç noktalarda olmaları insanların Hitler ve Naziler kötü İngiliz ve diğerleri melek tam tersine hepsi bazı şeyleri yok edip bazı şeyleri iyi yaptılar. Fakat Almanya yenildiği için tüm suç tabii ki Hitler ve yandaşlarına kaldı.
Hitler’in de iyi tarafları vardır, saf kötülük ya da şeytanın tasviri değildir. Fakat ne yazık ki tarihi normal olarak yani tarafsız bir şekilde değerlendirmediğimiz için bu durumlar fazlasıyla tek yönlü kalıyor.
Seri herkesin kötü ve iyi taraflarını yansıttığı için dikkatimi çekti ama yine yapılan gereksiz taraflılık beni yine soğuttu. Eğer her şeyi tarafsız bir şekilde aktarabilse idi, gerçekten hoş bir eser ortaya çıkardı ve kesinlikle normalden kat kat daha sürükleyici, akıllıca ve heyecanlı olurdu.
8. sayıdayım ve japon übermenschleri de sahaya çıktılar. projenin gayet olumlu bir seyir halinde olduğunu söyleyebilirim.