Uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba sevgili mumya-severler. Öncelikle hepinizden özür dilemek istiyorum; elimde olan ve olmayan bir sürü nedenden dolayı yazı yazamadım fakat yeniden aranıza döndüğümü belirtmek isterim. “Bırak şimdi bunları da oyuna geç” dediğinizi duyar gibiyim. O zaman buyurun çok “orijinal” olan oyunumuza.
Bilir misiniz zamanında “The Mummy” diye bir film vardı, Rick O’conner’ın günümüze yakın bir tarihte tekrar yaşama dönen bir mumyayla savaşını, bol aksiyonlu ve eğlenceli bir biçimde anlatıyordu. İzlemeyenler varsa mutlaka tavsiye ederim. Oyunumuz, resmen bu filmden araklan…öhöm yani bu filmden esinlenerek yapılmış. Doğaüstü olaylara inanmayan, kendi halinde başarılı hazine avcısı olan Allan Quartermain (yazana kadar canım çıktı, bir de okuması var) bir gün bazı kişiler tarafından kiralanır. Bu anlaşmayla Allan, dünyanın dört bir tarafına sürüklenecek ve hiç inanmadığı o doğaüstü şeylerle haşır neşir olacaktır. Kısaca oyunumuzun konusu bundan ibaret. Sardı mı? Sarmadı mı? Bence de pek sarmamalı…
The Farm 51 tarafından geliştirilen oyunumuzun türü bir FPS. Yani üstümüze doğru çullanan (çoğunlukla mumya olan) yaratıkları yakından görme şansımız var. Ancak bu konuda pek şanslı değiliz çünkü düşmanlarımız hakkında çok özverili bir çalışma yapılmamış. Genelinin beyninde sorun var, korkmuyorlar ve genelde herhangi bir akıllıca davranış sergileyenini pek görmedim. Sadece zeka olarak değil aynı zamanda grafik olarak da karakter modellemeleri sınıfta kalmış. Tabii oyunda sadece şeytani yaratıklarla değil, aynı zamanda Almanlar ve Ruslarla da karşılaşıyoruz. Yanlış anlamayın ama bir oyunda Almanlar olur da onlarla savaşılmaz mı? Eh oyunun 2. dünya savaşında geçtiğini düşünürsek bu durum pek şaşırtıcı değil. Zaten kendinizi çok zorlasanız da oyunda şaşıramıyorsunuz.
Unreal 3 motoru yardımının yapıldığı oyunumuzda 2. dünya savaşında kullanılan ekipman ile savaşmak oldukça güzel… demek isterdim ama gündüz gözüyle kimseyi yanıltmak istemiyorum. Ağır ve hafif silahlar arasındaki fark hariç silahların arasında pek bir değişiklik göremedim. Ama biz FPS oynuyorduk? Ama önemliydi FPS türünde silahlar? Allan dinlemiyor, bulduğu silahı ona doğru gelene gelmeyene sıkıyor. Peki Allan zekasını kullanmıyor mu? Keşke kullanmasaydı…
Oyunda, Allan, sadece önüne çıkanı vurmuyor. Bunun haricinde bir de oldukça sevimsiz olan bulmacaları çözmek zorunda. Bulmacalar ilk başta “aa ne güzel aynaları kullanarak ışıkları yansıttım, doğru açıya geldiğinde kapı açıldı, iyi iyi” diye tepki vermeme sebep olsalar da ilerleyen zamanlarda oldukça can sıkıcı bir hal alıyor. Her ne kadar Allan’ın dedesi bize yardımcı olsa da (hayır ruh olarak değil, adam not yazmış zamanında, çizimi de oldukça güzel hadi şanslısınız) yine de tekdüzelikten kurtulamıyoruz. Resmen sıkıntıdan şiştim.
Ancak oyundaki sürprizlerimiz (!) bununla da kalmıyor. Sanki geri kalan her şey çok doğru yapılmış, oyunun hiçbir kusuru yokmuş gibi bir de rpg ögeleri eklemişler. Yani über-başarılı hazine avcımız Allan, sağdan soldan bulduğu büyülü eşyalarla daha dayanıklı ve “ışığa daha yatkın” olabiliyor. Eşyaları da sağda solda ekstra gezinerek ve yine ekstra birkaç yaratık avlayarak bulabilirsiniz. Oyunu buraya kadar çok gömdüm, şimdi size hem ışık olayından hem de oyunun tek ilginç sayılabilecek yerinden bahsedeyim. Oyundaki doğa üstü yaratıkları öldürmeden önce kendilerini bronzlaştırmanız gerekiyor. Yani öncelikle fenerizi düşmana bir güzel tutuyor, kendisini hafifçe kızarttıktan sonra ateş ediyorsunuz. Hoop karşıdaki mumya yerde. Benim hoş bulduğum bir ayrıntı olmuş, en azından makinalı tüfeği alıp onlarca mumyayı parçalama işini zorlaştıran bir yapı olmuş, farklı bir oynanabilirlik katmış. Belki de oyunla ilgili olarak söyleyebileceğim tek artı bu.
Oyunda yanımızda yer alan karakterler de maalesef çok bilindik çok sıradan karakterler. Kimin ne diyeceği, ne yapacağı fazlasıyla belli. Bildiğimiz ana kahramanın kızı kapması gibi bir durum var, diğer arkadaşından yardı alma durumu var vb. Yine dediğim gibi başlangıçta senaryo da kurtarır gibi gelse de maalesef kurtaramıyor ve Deadfall Adventures’ı hiç kimseye tavsiye etmiyorum. Gerek yok arkadaşım. Ama her şeyden bir çıkarım yapmak lazım. Bu oyunu oynayacağınıza gidin “The Mummy” adlı filmi izleyin. Onu izlemeyi bitirdiyseniz ikinciyi izleyin.
En kısa zamanda daha güzel yazı ve oyunlarda görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.
3 Comments
Mummy, Uncharted ve Alan Wake karışımı bi oyun anladım bu yazıda
Evet, hepsinin en kötü yanlarının toplamı da diyebiliriz.
ben bu oyunu nedense day one: garry’s incident ile karıştırıyorum hep. neyse, garry kadar kötü olamaz…