Bir süredir iyi karakterler yerine kötülerin ya da anti-kahraman diye tabir ettiğimiz, kötü veya iyi olduğu tam da karar veremediğimiz karakterler büyük stüdyoların gözdesi. Çizgi romanlara dayalı sinematik evrenlerin bu yoldaki başarısından sonra Disney de şansını 101 Dalmaçyalı’nın kötüsü Cruella De Vil ile denedi. Emma Stone’nun Disney’in en ikonik kötülerinden Cruella’yı canlandırdığı Cruella filminin vizyona girdiğine göre spoilersız incelememize başlayabiliriz.
Cruella De Vil Sandığınız Kişi değil
Bu filmde köpeklerden kaban yapan cani Cruella de Vil’i görmek istiyorsanız, hayal kırıklığına uğrarsınız. Tamam o kadar deli olmasın, ama yine de o noktaya nasıl gelmiş görelim derseniz, üzgünüm ama yine hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Filmde lanse edildiği üzere Cruella de Vil’in orijin hikayesi ve genç bir kadının zamanla nasıl delirme noktasına geldiğini görüyoruz. Ancak karakter gelişimi olarak Cruella, bizim çizgi filmden tanıdığımız psikopatlığa gelmiyor. Disney sadece film boyunca Cruella de Vil karakterinin ileriki yaşlarında gelebileceği potansiyel deliliğe atıflarda bulunarak kendini güvenceye almış.
Bunun hem iyi hem de kötü yanı var diyebilirim. İyi yanı, “filmin yapımında hiçbir hayvan zarar görmemiştir” mesajıyla birlikte film ilk duyurulduğundan beri gerçekten köpeklerden kaban yapan birine empati beslemeyi isteyeceğimi düşünmüyordum. Üstelik zaten o film var, 1996 yapımı 101 Dalmaçyalı’da ve devam filminde Glenn Close baya efsane bir biçimde animasyon olan Cruella de Vil’i birebir canlandırdı. Bu sebeple de 2021 yılında yapılan bu filmde bu karakteri değiştirmeleri ve yumuşatmalarını bir sorun olarak değil aksine iyi bir şey olarak görüyorum. Tabii ki de eğer birebir aynı karakteri görmek istediyseniz, ne yazık ki bu gerçekleşmiyor.
Kötü yanı ise filmden bu bahsettiğim göndermeler ile Cruella’nın ikonik yarı siyah yarı beyaz saçlarını çıkarırsanız, bu film herhangi bir anti-kahraman hikayesine dönüşebilir. Disney var olan bir senaryoyu bu filmi çekmek için Cruella De Vil’in orijin hikayesine uydurmuş olabilir desem derdim anlaşılır herhalde. “Herkesten biraz farklı ve bu sebepten de hiçbir yere uyum sağlayamamış üstelik genç yaşta ailesini kaybetmiş bir kişi” herhangi bir kötü karakteri anlatırken kullanabileceğimiz bir orijin hikayesi. Cruella’ya dair elimizde çok bir bilgi olmaması, filmin yazarlarına baya bir özgürlük vermişti aslında. Ne var ki ortaya çıkan ürün herhangi bir orijin hikayesinden farklı değil.
Özetle evet bu Cruella’nın hikayesi ama farklı bir evreninin farklı bir Cruella’sı.
Emma vs Emma
After credit sahnesi ile birlikte toplamda iki saat on beş dakika olan bu film biraz uzun gelse de kendini izlettirmeyi başarıyor. Bu başarısı da tabii ki Emma Stone sayesinde. Emma Stone zaten rüştünü ispatlamış bir oyuncu, orada şüphe yok. Bir kez daha kendisini rolünün içinde kaybolmuş bir halde görüyoruz. Glenn Close’un canlandırdığı kadar deli ve karikatürize bir Cruella yerine hala insanlığını kaybetmemiş bir Cruella canlandırmış; yine de ses tonu ve gözlerinden çıkan o parıltı delirme potansiyelini çok iyi yansıtmış. Canlandırdığı Estella karakterinin Cruella’ya dönüşürken yaşadığı karakter gelişimine ise çok ikna olduğumu söyleyemeyeceğim. Fakat bu Emma Stone’un değil senaryonun problemi.
Filmin bir diğer başrolü Emma Thompson da moda kraliçesi Baroness rolünde epey başarılıydı. Meryl Streep’in ikonik karakteri Miranda Priestly’nin daha psikopat hali rolünde gördüğümüz oyuncu yürüyüşü, konuşması ve mimikleriyle bulunduğu her sahneyi çalmayı başarmış. Tek şikayet edebileceğim nokta, Cruella’nın karikatürize yapısını biraz Baroness karakterine taşımış olmaları. En azından bunu filmde bir yere bağlamayı başarmışlar. Kabul edebileceğim bir mantık çerçevesinde olsa da desteklediğim bir karar olduğunu söyleyemeyeceğim.
Şovun Gerçek Yıldızı: Kostümler
Filmdeki kostümler en az oyuncular kadar göze çarpıyordu. Filmin iki ana başrolü de moda ikonu olunca film baya baya defileye dönmüş. Filmi Emma Stone ve Emma Thompson için izledim dediysem bunun yarısı ne giydikleri ile alakalıydı diyebilirim. En azından bizim tanıdığımız Cruella de Vil’in modaya olan takıntısını orijin hikayesinde göstermeyi başarmışlar. Cruella’nın upuzun kuyruklu elbisesi ise sunumuyla birlikte izlediğim tüm filmler arasında en sevdiğim kostümlerden biri oldu. Ayrıca kostümleri ve kendine özgü tarzı sayesinde Artie de filmdeki en göze çarpan karakterlerden biri olmayı başardı.
Filmin Anti-Kahramanı: Müzikler
Filmde ard arda çalan 70’ler popüler şarkıları, biri Spotify’dan playlist açmış da film boyunca o çalıyormuş etkisi yarattı. Suice Squad’dan sonra nostaljik popüler şarkılar filmlerde artmaya başladı ve bu hiç hoşnut olduğum bir durum değil. Yerinde kullanıldığında güzel bir etki yaratsa da film illa 70’lerde geçiyor diye her hit şarkıyı da koymak zorunda değildiniz. Neyse, bu da benim küçük takıntım olsun.
Kapanış Konuşması
Disney’in en bilinen kötü karakterinden biri olan Cruella de Vil’i, kötü birinden anti-kahraman’a dönüştüren Cruella filmi her ne kadar beklediğim orijin hikayesini vermese de izlemesi keyifli bir film sundu. Devil Wears Prada’yı seviyor, hırsızlık ve kandırmaca içeren senaryolara göz devirmiyor ve bu aralar çok derin bir film izlememe gerek yok, güzel gözüksün yeter diyorsanız, kesin izleyin diyebileceğim kadar güçlü desteklemesem de izlemeyin denmeyecek bir film olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Cruella’nın de çıkmasıyla orijin filmi çekilecek bir sonraki kötü kahraman kim olur sorusu gündem olmaya başladı bile. Benim tercihim tabi ki Ursula. Peki ya sizin?