Çernobil 2019’un en konuşulan ve izlenen dizilerinden biri oldu. Çekiciliği, kazanın Sovyetler Birliği’ne sağladığı gizem örtüsü, Sovyetler Birliği’nin kendisinin onlarca yıldır merak konusu olması ve başkalarının nasıl acı çektiğini izleme isteğimizden kaynaklanıyor olabilir. 1980 ve sonrasında doğanların kazayı ancak bir anahtar sözcük olarak bilmesi bir geriye dönük bakışın zamanıydı dedirtiyor. Dizi bir mühendislik kazasını, teknik olmayan izleyiciye anlatabilmiş. Söylemeden geçmek istemediğim bir şey: Müzikler ve görüntü yönetmenliğinin umutsuzluğu ve çaresizliği anlatmaya çok katkısı olmuş. Dizi bizi, izole metal yığını santrale ve sistem karşısında yalnız ve güçsüz kalmış insanlara gerçekten ulaştırıyor. Biz de yumruklarımızı sıkıp, boğazımız düğümlenerek izliyoruz değil mi? Sonra Legasov geliyor; hayallerimizin bilim adamı, bir kahraman, Gobaçov’a laf çeviren, karizmasıyla partide kendinden yüksek mevkilere kendini saydırıp istediğini yaptıran, günü kurtaran bilim insanı. Haksızlıklar karışında konuşan güçlü biri, oh ne güzel, elbette akıllı biri çıktı ve herkesi kurtardı. Yalnız şu var: Tam olarak öyle olmamış. Legasov’un da partili bir sistem adamı, yol yordam bilen bir enstitü yöneticisi olduğunu hatırlayalım.

Bu yazıda Çernobil nükleer santral patlamasına kaynak, Serhii Plokhy’nin Chernobyl: The History of a Nuclear Catastrophe adlı tarih kitabıdır. Bu kitapta kazaya ortam hazırlayan Rus ve Ukrayna kurumları, siyasi gelenek, karar alma – uygulama kalıpları ve önemli rolü olan kişiler detaylı olarak anlatılmış. Kitap, her ne kadar konuyu çok daha kapsamlı ele alsa da ile dizi ile çakıştığı önemli bir kısmı var. Kitap dönemin Sovyetler Birliği konjonktürünü ve patlama öncesi ve sonrası olaylarda önemli rol oynayan kişileri, okurdan bilgi esirgemeden anlatmış; dizi ise sınırlı gösterim süresinde olanları ve neden-sonuç ilişkilerini açıklayabilmek ve izleyiciyi vurmak için, kimi olayları da dramatize etmek için biraz kurgu katmış görünüyor. Ukrayna ve diğer Sovyet ülkeleri halkının çektikleri cefa ve yaptıkları büyük fedakarlıkları, karanlık zamanları, büyük terörü, bilinmezlik ve çaresizliği içine alan ve son derece ikna edici atmosferiyle dizi, olan biteni hakkıyla vermiş ancak adalet, dizinin bize gösterdiği gibi vuku bulmamış; mertlik ve bireysel kahramanlıklar, sistemi alt edememiş

çernobil

Öncelikle Chernobyl komisyonunda bilimsel danışmanlık şefi Valery Legasov, reaktörün aşırı ısınıp buhar basıncından patlamasına sebep olan zincir tepkimeleri mahkemede değil, Viyana’daki Uluslararası Atomik Enerji Ajansı’nda yaptığı sunumda anlatıyor. Sunumu büyük takdir gören ve ayakta alkışlanan Legasov, mahkemede bilirkişi dahi olmuyor. Savcılığın dava açtığı isimler, dönemin parti genel sekreteri ve Sovyetler Birliği lideri Gorbaçov, reaktörün fikir babası Yefim Slavky,  reaktörün tasarımında danışmanlık yapmış, Anatolii Aleksandrov gibi çok nüfuslu üyelerin dahil olduğu hükümet komisyonun aldığı karara paralel bir karar: Kaza personel kaynaklıdır. Komisyonda insan hatası olduğu, reaktörün fiziki özelliklerinin bu büyüklükte bir kazaya izin verdiği Gorbaçov tarafından yüksek sesle ifade edilmiş. Ancak partiden ihraç ya da bir soruşturmayla sonuçlanmamış. Dillendirilmiş eleştiriler var reaktörün tasarımıyla ilgili ancak resmi olarak kabul edilen tek sebep personel hatası olmuş. Gorbaçov, glasnost (açıklık politikası) demiş demiş durmuş ama o kadar ileri gidememiş. Bu komisyonda kimse söz alıp tasarımda hata vardır ya da tasarımı bu ölçekte bir kazanın gerçekleşmesine izin vermiştir demeye cesaret edemiyor. Tasarımcısı Yefim Slavky çıkıp sorumluluk almıyor.

Özetle sorumluluk taşıyan tasarımcı ve fikir babalarının kendi kendilerini yargılamalarına izin veriliyor. Legasov’un mahkemede bunları konuşmasını, kontrol çubuklarındaki grafik uçların tercihini sorumlu tutmasını bir kenara bırakın; Viyana’da dahi her ne kadar reaktör yapısından tamamen açıklıkla bahsedip nükleer teknolojisine dair her detayı devlet sırrı gören Rusya’da Komünist parti üyesi ve enstitü başkanı vekili olarak kendi kariyeri için büyük risk almasına rağmen, tasarımın kazadaki payından bahsetmemiş. Legasov, “Kazaya, personelin yaptığı gerçekleşme ihtimali çok düşük hatalar kombinasyonu sebep olmuştur.” demiş. Sonraları bundan pişman olduğunu, kendi çıkarımına göre reaktör tasarımındaki zayıf noktanın grafit kontrol çubuğu uçları olduğunu ya da herhangi bir kusuru olduğunu söylemesi gerektiğini düşündüğünü çevresiyle paylaşmıştır.

Ancak dizi, yüksek teknoloji üretimi ve sanayinin nasıl karar alıp yönetildiğini özetlemek için, Legasov’a mahkemede Çünkü grafit ucuzdu dedirtmiş. Dizi bize bunu, böyle kahramanca kendini ortaya atan bir bilim insanının ağzından, hepimize adaletin kısmi olsa da sağlandığını düşündürerek ve manevi bir tatmin duygusu vererek anlatmayı tercih etmiş. Ancak anlaşılan Sovyet Rusya’nın baskı, sansür, propaganda, ceza ve ödül sisteminde böyle kahramanlıklara pek imkân sağlanmıyormuş. Nihayetinde ikisi de 80’lik Slavky ve Aleksandrov emekli edilmiş ama hiç bir zaman resmi olarak kazadan sorumlu tutulmamışlar

legasov realvsshow

Legasov’un intiharına kadar onu yıkan olaylar, KGB gözetlemesi ve siyasi baskıdan ziyade şöyle: Uluslararası Atomik  Enerji Ajansı’ndaki konuşması ona dünya çapında saygınlık kazandırırken meslektaşları ise ona, paylaştığı bilgilerden sonra, hain olarak bakıyorlar. Ellinci doğum gününde alması beklenen Sovyetler Birliği Kahramanı madalyasıyla onurlandırılmıyor. Onun yerine alay amaçlı, Rusya üretimi bir saat hediye ediliyor. Direktör yardımcısı olduğu Kurchatov Enstitüsü’ne, üstünün emekliliğinden sonra direktör seçilmiyor.  

Dizide üçüncü bölümün sonundaki cenaze töreninin düşük katılımlı olması gerçeğe uygun çünkü ölenlerin aileleri hariç cenazeye katılıma izin verilmemiş ve basına duyurulmamış. Olayın aslında ölen Vasyl Ihnatenko’nun eşi Liudmyla gizlice mezara getirilmiş, hatta olay çıkartmasaymış, defin esnasında orada olmayabilirmiş. Zira KGB cenazenin tüm organizasyonunu ve ulaşımını, Batı basınının haber almamasını öncelik alarak yönetmiş. Özünde bizim izlediğimiz gibi saygın bir devlet töreni değil, kaçak ve gizli yapılan bir işmiş. 

Legasov patlamadan sonra oluşturulan komisyonda bilimsel danışman olarak liderlik etmiş ve inisiyatif almış. Dizide Amerikan geleneğine uygun, her şeyi çok iyi bilen bilim insanı, kahraman ve dahi olarak gösterilen Legasov, kriz yönetimine çok büyük katkısı olsa da problem çözme becerileri insan üstü özelliklere sahip değil. Kararlarının olumsuz sonuçlarını ve diğer bilim insanlarıyla tartışmalarını dizide fazla görmüyoruz. Legasov sürekli bölgede kalarak tedavi göremeden büyük bir özveriyle çalışmış. Ancak dünyada ilk defa yaşanan ve nasıl gerçekleştiği dahi bilinmeyen, içindeki sıcaklık oluşan yan maddeler ile tahmin edilen, yanmakta olan bir reaktöre müdahale ederken kimi hatalar yaptığı düşünülüyor. Önerileri komisyondaki diğer bilim insanlarından tepki alsa da hemen uygulanmış ancak bu müdahaleler, insanların yüksek radyasyona maruz kalmasına değecek kadar etkili müdahaleler miydi, kararlar yanlış varsayımlarla mı alındı tartışmalarına yol açmış.

Yanan reaktörü kum, kurşun ve bor karışımına gömmenin reaktördeki ısıyı arttırdığını iddia eden bilim insanları olmuş. Gömme işlemi aynı zamanda reaktörün ağırlığını arttığı için yer altı sularına radyasyon karışmasını kaygısını güçlendirmiş ve önleme amaçlı olarak nitrojenle soğutma, reaktörü yer altı sularından betonla izole etme çalışmaları yapılmış. Dört yüz kadar madenci bu iş için sağlığını tehlikeye atmış. Yine dizinin en karanlık sahnelerinden biri olan patlayan reaktörün bitişiğindeki sağlam reaktörün çatısından grafit parçalarını reaktöre atma işinin önemi ve ivediliği, bu işte çalışan çok sayıda insanın uğramış olabileceği zarara değip değmemiş olduğu da tartışılan konular olmuş. Dizide gördüğümüz helikopter düşüşü sahnesinin başka bir kaza olduğunu, radyasyonun hiç bir helikopteri düşürmediğini de ekleyelim. 

cernobil-chopper

Dizi ile kitap arasındaki büyük zıtlıklardan biri de, kurgu nükleer bilim insanı karakterinin, Ulana Khomyuk’un yaptığı araştırma sonucu kayıtlardan silinmiş olduğunu keşfettiği aynı tip reaktörde yaşanan bir diğer kaza. Bu kaza bir sır değil, hatta sır olmaktan çok uzakta zira;  Çernobil’de kazaya sebep olan durumu hazırlayan testin zaman çizelgesini yapan personel Vitalii Borets zaten diğer santralde uzun yıllar çalışıp buraya geçmiş, o olaya şahit olmuş birisi. Kaza gizli ve kapalı şehir Tomsk-7’de, 1969’da yaşanmış. Yani bu olay da Hollywood tipi bir komplo değil, Sovyetler Birliği’nde sıradan bir gün. Bu kazada da reaktörde ısı kontrolü kaybedilmiş, reaktör operatörler tarafından dengesiz duruma getirilmiş, artık meşhur olan AZ-5 düğmesine basılmış, kontrol çubukları beklenen etkinin aksine ani ısı artışına sebep olmuş. Ancak olay, patlama ile sonuçlanmamış.

Çernobil’de test için su vanalarının kapalı olması, onu diğer kazadan ayıran bir durum. Buna rağmen bu tip reaktörlerin patlamasının mümkün olmadığı ve bir gerizekalının bile bu reaktörü patlatamayacağı miti, yaşamaya devam etmiş. Reaktör patlayana kadar, patlayamaz inancı tüm endüstri nazarında kabul görmüş. Bu nedenle patladığı gece Diatlov gerçeği bir süre inkar ediyor, hatta önlem için manuel olarak açılıp kapatılan su vanalarını ancak iş işten geçtikten sonra açtırıyor. Bu meselenin duyurulmadığı ve hızlıca üzerinin kapatıldığı doğru ancak kayıtlardan silindiği iddiasıyla yaşananları epey dramatize etmişler. Çünkü burada esas acı olan bilgi saklanması değil, sistemin nasıl işlediği. Şöyle ki; bu gibi zafiyetlerin bilinmelerine rağmen giderilmemesi bir alışkanlık haline gelmiş çünkü bunların giderilmesine ve düzenli bakımlara zaman ayırmak, partinin belirlediği üretim kotalarına erişilememesi demek. Bu da kurum yöneticilerinin terfi alamamaları ve hatta işlerinden olmaları demek. Onun dışında da partinin üretim ve geliri arttırıp bunlar üzerinden propaganda yapamaması demek. Sürekli kendini, kendine ikna etmeye çalışan bir sistem. Tüm bunlar için biraz risk almaya değer diye uygun görmüşler anlaşılan. 

Bu olaylar dizisi, teknoloji ile siyasi üstünlük sağlama kaygısının her zaman kitlelerin refahına katkıda bulunmadığının, hatta kimi zaman kitlelerin refahının da ideoloji ve siyasi savaşlara harcanmasının hikâyesi. Dogmatik yöneticilerin, işler eline yüzüne nasıl bulaştırılır, onu gösterdiği hikâye. Ucuz enerji, daha çok imalat, daha çok kazanç zincirinin bereketli toprakları yaşanmaz hâle getirmesinin hikâyesi. İnsanın yalnız emeğiyle değerlendirildiği, emeğin insandan üstün tutulmasının hikâyesi. Biat kültürünün izniyle devlet adamları, bürokratik hegemonya kurup, yetkisizleştirip, ezerek; ideoloji için, particilik için, büyük teknik borçlara vesile olmuşlar ve o borçların bir gün ödenmesi gerekebileceğini görmüşler.

Eğer Çernobil kazası, Sovyetler Birliği politikaları ve dağılması ilginizi çekiyorsa, Serhii Plokhy’nin Chernobyl: The History of a Nuclear Catastrophe‘sini okumanızı şiddetle tavsiye ederim. 

Author

Matematikçi ve yazılımcı. Edebiyat, televizyon ve sinemayla ilgilenir.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.