Demek ki gelmek istedikleri nokta buymuş” diyorsunuz içinizden. Sekizinci bölüm de bunu dedirtiyor. O çorba biraz netleşiyor. Dibi gözüküyor. Baştan itibaren; tüm o strüktürel problemlerin göbeğinden çıkıp gelmek istedikleri nokta buymuş. Jessica ve Kilgrave arasında yaşanan, kompleks bir ilişki. İzleyiciyi kendisini –istemese de– vahşi ve sapkın bir adamla empati kurarken bulmaya zorlamak. Çalkantısı bol ve girift bir ikili münasebet anlatmak. Bu iyi, hoş. Ama gidişat kötü olunca, kafanızda bazı soruları da bırakmış oluyor.

Öncelikle, çok net bir şekilde söyleyeyim. Bana bir ana motivasyon olarak ‘aşk’ burada inandırıcı gelmiyor. Yani bu karakter için gelmiyor; anlatabiliyor muyum? Aşk sosyopatların hissedebildiği bir şey değildir. Hissedemedikleri için sosyopatlardır, hissedebilseler sosyopat olmazlar. Önüne gelen her şeyi deli edici bir kayıtsızlıkla yakan insanlar nasıl aşık olurlar? Bu süreç nasıl gelişti? Neden? Yeterince akli dengesi bozuk değil miydi önceden? Bir anda karnından yayılan sıcak bir hisle normalleşti mi?

Jessica Jones EP8 2

Bu Kilgrave için “Jessica’yı ele geçirmek için bir adım” olsa, belki. Eyvallah. Ama kendi ağzından bu kadar beylik aşk cümleleri çıkarken, bir yandan “ya o kadın öyle bakınca şey oldum” falan gibi insani hisler aktaran laflar ederken; öte yandan bunları sorgulamamak mümkün değil. Bırakın çizgi romanları, bırakın Daredevil’ı; hiçbir şekilde kıyas yapmadan söylüyorum: Kilgrave ile ilgili şu bölüme kadar dizide gördüklerimize ters düşüyor bu. Odin aşkına, ben şimdi karşımda kahvaltıda sevgi böceği olan adamın, geçmişte sırf Jessica acı çeksin diye alakasız bir kızın hayatını karattığına mı inanayım yani şimdi?

Bu noktada çok üzücü ve gerçekten yürek yakıcı bir itirafta da bulunmamız gerekiyor. Gerçekten geek alemi kusuruma bakmasın, şu cümleyi söylemek için sekiz bölümdür kendimle cebelleşiyorum; artık tutamayacağım. David Tennant da problemin bir parçası. Bu bölümde gördüğümüz gibi, bu kadar çarpık bir geçmişi olan; “benim vicdanım selektif” diyen bir karakterin daha kopuk; daha donuk, daha soğuk olması gerekiyor. Bunu da bir şeye mukayese ederek söylemiyorum, bence metin üzerindeki karakter de öyle. Ama Tennant metni yorumlarken, kendi alametifarikası enerjiyi de katmış. Bu Barty Crouch Jr gibi bir deliyi oynuyorsanız, çok güzel. Ama Purple Man’e gitmiyor.

Jessica Jones EP8 1

Ayrıca, motivasyonun da ötesinde; yani birisi bana söyleyebilir mi Jessica’nın “yeter artık öldürelim gitsin” demesi, Purple Man’in de “amaan, ne uğraşacağım, dediğimi yapsın” demesi için ne olması gerekecek? Eğer siz bir karakteri sabırsız, fitili kısa, vicdani skalası Kaptan Amerika civarında olmayan şekilde resmediyorsanız, ben buna neden “ablacım bu nasıl bir idealistlik?” demeyeyim? Bir karakteri istediği şeyler olsun diye cinayeti bile umursamaz bir şekilde resmediyorsanız, ben buna neden “abicim bu nasıl bir idealistlik?” demeyeyim? Hayır yani “vur gitsin, bir kişinin hayatına kıyasla kaç binler kurtulacak” da değil. Nasıl vurmak istemeyebiliyorsun ya? Bu kadar dirayetli ve mağrurdun, ben mi kaçırdım yedi bölümdür?

Bunların hepsi bana garip geliyor. Gidiş yolundan puan kırmam bu yüzden. Ama bir şeyi de çok net belirtmem gerek. Dizinin bu saçma sapan gidişten sonra bulduğu sonuç doğru. Bir anlığına tüm bu motivasyon buhranlarını atlatabildiğimde, kendimi Kilgrave ve Jessica‘nın yüzleşme sahnelerinden devasa keyif alırken buldum. Daha önceden belirlenmiş şeylere ihanetler, akla yatmayan tepkiler, organik gelmeyen hikaye ögeleri, yeterince vakit ayrılmadığı için dikkatinizi çekemeyen yan unsurlar… Bunların hepsini unutmak, ve bu bölümü o gerçekten iyi yazılmış ve oynanmış sahnelere hayran olarak izlemek de mümkün. Ah bir de gidişlerini de doğru yapsalardı be!

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.