Geçtiğimiz yıl tam olarak hangi yıldızlar aynı sıraya dizildi, hangi duamız kabul oldu bilmiyorum ama Star Wars evreninin severleri olarak The Mandalorian gibi bir diziye kavuştuk. Star Wars evrenini çok iyi anlayan insanların elinden çıkan bu dizi hepimizi mest etmişti. Bir de bütün bunlar yetmezmiş gibi hayatımıza Bebek Yoda gibi bir tatlılığı sokması, diziye olan sevgimizin sular seller gibi taşmasına neden olmuştu. Eh, bu kadar sevdiğimiz bir dizininin ikinci sezonuna tabii ki bölüm bölüm inceleme yapacaktık! O yüzden, The Mandalorian’ın ikinci sezon birinci bölümü olan The Marshall bölümü spoilerlı incelemesine hemen başlıyoruz!

Mandalorian’ı ilk izlemeye başladığınız anda yavaştan fark ediyorsunuz ki kameranın arkasında işini bilen bir ekip var. Sadece sinemaya hâkim olmalarıyla değil; Star Wars evrenine de çok hâkim olmaarıyla öne çıkan insanların ellerinden çıkıyor bu iş. Bunu gerçekten her sahnesi, her diyaloğu, her hikâyesi ile daha iyi anlıyorsunuz. Bu bölüm de bunu fark ettiğiniz bölümlerden bir tanesiydi.

Bölümümüz, Mandalorian’ın diğer Mandalorianların nerede yaşadığını öğrenmek için bilgi arayışına girip sonunda Tatooine’de bir Mandalorian olduğunu öğrenmesiyle başladı. Her ne kadar Tatooine ismini duyunca biraz irkilip, “Daha fazla deşmesek mi şu gezegeni” tepkisini versem de daha sonra hâlâ Tatooine’de güzel hikâyelerin anlatabileceğini yine gösterdi bize. Mandalorian’ı bulmak adına Tatooine’e varan kahramanımız, burada vahşi batı filmlerindeki kasabalara benzeyen bir şehirde buldu kendini.

Bu noktada aslında hepimizin nefesini tutmasına neden olan bir şey oldu ve bir anda karşımıza Boba Fett çıktı ya da en azından biz çıktığını düşündük. Timothy Olyphant’ın canlandırdığı Cobb Vanth karakteri, kaskını çıkartıp yanına koyana kadar onu Boba Fett sandık ve Boba Fett’in neden bu kadar çelimsiz göründüğünü düşünerek bir miktar şüpheye düştük. Fakat bu şüphelerimiz çok kısa sürdü. Boba Fett’in zırhını Jawa’lardan aldığını ve bu zırh sayesinde köyü kurtardığını anlatan Cobb, daha sonra Mandalorian ile düellolarını yarıda kesmelerine neden olan Krayt ejderhasın başlarına nasıl bela olduğunu anlatarak ejderhayı öldürmesi karşılığında zırhı teslim edeceğini söyledi ve kahramanımızdan yardım istedi.

Bu noktada aslında söylememiz gereken iki nokta var. Bunlardan birincisinin bu bölümün, Knights of the Old Republic oyunundaki bir görevden birebir esinlenildiği. KOTOR’daki yaptığınız bir görevde tıpkı buna benzer bir Krayt ejderhasını öldürüyor ve sonunda bir Tusken Raiderın elinde yükselen inciyi görüyorduk. Star Wars evrenindeki en sağlam oyunlardan biri olan KOTOR’daki bir bölümü direkt olarak diziye bu kadar iyi bir şekilde yedirmeleri gerçekten beni çok mutlu etti. Fakat aslında bu bölümü KOTOR’dan esinlenmeleri, başka bir şeyi de fark etmemizi sağladı: The Mandalorian başlı başına bir rol yapma oyunu gibi! Hem de çok iyi bir rol yapma oyunu!

Yani bölümün başından, hatta dizinin başından itibaren düşünün. Mandalorianımız kendisine verilen bir görev sonucunda hepimizin kalbine taht kuran Bebek Yoda ile tanıştı ve aslında ana hikâyesi başladı. Bundan sonra bölüm bölüm yan görevler alarak kimi zaman bir direnişe katılan, kimi zaman geçmişindeki yarım kalan hikâyeleri tamamlayan, kimi zamansa sadece karşısına çıkan insanlara yardım eden Mandalorian’ımız, yaptığı bu yan görevler sayesinde eşyalar kazanarak kendi zırhını geliştirdi. Bu bölüm de Tatooine’deki Mandalorian’ı aramak için gelen kahramanımızın karşısına Mandalorian zırhı giymeye layık olmayan bir şerif çıktı fakat zırhı ondan almak istediğinde bir yan görev olarak Krayt ejderhasını kesmesi, bunun karşılığında zırhı alacağını öğrendi ve o da bu yan görevi seçti. Yani gerçekten aslında böyle bakarsanız hem bu dizinin bir rol yapma oyununa ne kadar benzediğini hem de ne kadar iyi bir rol yapma oyunu olduğunu anlarsınız.

Peki, bu yan görevi yapma şekilleri ne kadar mantıklıydı? İşte burası biraz kafalarda soru işareti bırakan kısım. Zira Krayt ejderhasını yerinden çıkararak daha önce kurdukları, belli bir alandaki tuzağa çekme stratejileri, daha sonra Mandalorian’ın aklına aniden gelen “üstüne bombalar bağlanmış Bantha’yı ejderhaya yem etsem, sonra da midesindeyken bombaları patlatsam” fikri yüzünden çok acemice durdu. Yani hepimiz ilk başta planlarının makul olduğunu düşünsek de daha sonra koskocaman yaratığı iple çekmeye çalışan insanları görünce “Acaba bu doğru plan değil miydi?” diye kendi kendimize sorduk. En son Mandalorian da asıl olması gereken stratejiyi gösterince keşke bunu daha önce düşünseydiniz dedik. Ama nazar boncuğu bunlar olur. Birkaç tane Tusken Raider ve kasabalı insan öldü ama olur o kadar. Onların aileleri falan yok nasıl olsa.

Öte yandan Star Wars evreninin tam merkezinde bulunan The Mandalorian dizisi, her ne kadar fazla etliye sütlüye karışıp evreni kökten değiştirecek hamlelerde bulunmuyorsa da Star Wars evreninin önemli anlarına gönderme yapmadan da durmuyor. Bu bölümde küçük Anakin Skywalker’ın Cobb Vanth’ın kullandığı Pod Racer’ının motorlarından bir tanesine Cobb Vanth’ın binmesi ya da Luke Skywalker’ın son anda almaktan vazgeçip, onun yerine R2-D2’yu tercih ederek evrenin kaderini değiştiren robot R4-D5’ı görmemiz çok güzel göndermelerdi. Üstüne üstlük bu göndermeleri kör göze parmak yapmaları ve bizim yakalamamızı sağlamaları bu diziyi neden sevdiğimizi hatırlatan cinstendi.

Peki diziyi neden sevdiğimizi hatırlatan bir diğer şey neydi biliyor musunuz? Tabii ki Bebek Yoda! Yani bunu itiraf etmekten dolayı utanıyorum ama gerçekten Bebek Yoda her ekrana çıktığında değişik sesler çıkartarak hem kendime şaşırdım hem de bir miktar utandım. Yani bunca zamana kadar oyuncak satmak için yaratılan karakterleri eleştirdik, dalga geçtik, Star Wars gibi bir evrenin böyle ucuz numaralara düşmemesi gerektiğini savunduk. Ama sonra büyük kulaklı dünyalar tatlısı bir canlı geldi ve hepimizi sevgi yumağına dönüştürdü. Fakat ne yapalım yani. Seviyoruz ulan!

Öte yandan bu bölümde geri dönen tek kişi Bebek Yoda değildi. Orijinal üçlemedeki en ikonik karakterlerden biri olan Boba Fett’in önce zırhının sonra kendinin gözükmesi tüm Star Wars sevenlerini heyecana sürükledi. Yıllar sonra bir Star Wars yapımında canlı kanlı Boba Fett’i görmek oldukça mutlu etti beni. Tabii, şimdilik Sarlacc’ın ağzından nasıl kurtularak hayatta kaldı, zırhını nasıl kaptırdı, bundan sonra tam olarak hikâyemizin neresinde olacak bilemiyoruz. Ama öğrenmek için sabırsızlanıyoruz.

Bizim The Mandalorian’ın ilk bölümü hakkında söyleyeceklerimiz bunlar. Siz ilk bölümü nasıl buldunuz? Bebek Yoda’nın geri dönüşüne sevindiniz mi, Boba Fett’e şaşırdınız mı? Yorumlara yazın da bilelim.

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.