Zaman Çarkı dizisi daha gelmeden önce sayfalar dolusu yazı yazan biri olarak, diziye olan heyecanımı artık dile getirmenin yersiz olduğunu düşünüyorum. Ben bu diziyi çok bekledim ve iyi olmasını çok istedim. Ama ne yalan söyleyeyim büyük bir fiyasko ile karşılaşmaktan da çok korktum. Bugün ise buradayız, ilk üç bölümü izlemiş bulunmaktayız ve size şunu söyleyebilirim ki Wheel of Time yanlışları ve eksikleri olsa da kesinlikle bir fiyasko değil!

Hem Anlattığın Hem de Nasıl Anlattığın Çok Önemli!

Daha önce hiç kendi gözlerinizle görmediyseniz, Zaman Çarkı serisinin on dört adet tuğla kadar kitaptan oluştuğunu söylemeliyim. Bu kitaplardan uyarlanacak bir dizinin, kaynak esere bire bir bağlı olmasını beklemiyorum. Zira buna ne oyuncu yeter, ne bütçe ne de insan ömrü. En iyi ihtimalle her sezon bir kitabı anlatsalar bile on dört sezon sürebilecek bir diziden bahsediyorum. Tarih sayfalarına adını yazdıran diziler için bile bu büyük bir sayı imkânsızken, Wheel of Time dizisinin on dört sezon olması beklenilemezdi tabii. Bu yüzden bazı şeyleri kesmek, çıkarmak ya da değiştirmek zorundaydılar. Dizinin yapımcıları da böyle yapmış.

Şimdiye kadar dizinin aldığı en iyi karar kesinlikle ilk üç bölümün aynı anda yayınlanması olmuş. Kitapların yarattığı evreni anlatma konusunda oldukça zayıf kalan dizimiz, ilk bölümün sonunda eğer bize gelecek hafta görüşürüz deseydi, bir çoğumuz dizinin ikinci bölümünü açmayacak, açsak da kötü yorumlara tabi tutacaktık. Fakat sanıyorum bunun olacağını dizinin yapımcıları da öngörmüş olacak ki üç bölümü arka arkaya bize izlettiler ve bu sayede eksik de olsa evrene ayak uydurma şansını yakaladık. Karakterlere yavaş yavaş ısındık ve dördüncü bölümü beklemek için bir nedenimiz oldu. Bu yüzden iyi ki ilk üç bölümü beraber yayınlaşmışsınız sevgili Amazon, yoksa halimiz dumandı.

Zaman Çarkı hikâyesi şu yazıda anlattığımız gibi oldukça kompleks bir evren. Bu evren, kitaplarda oldukça yavaş ve ince eleyip sık dokunarak anlatılıyor. Dizimiz, ilk üç bölüm itibariyle konuşmamız gerekirse henüz bu evrene değinebilmiş değil. Zaman Çarkı’nın, Ejder’in, Ta’veren’in ne olduğunu açıklamak şöyle dursun, gündelik hayatta kullanılan “Işık üzerinizde parlasın.”, “Kan ve küller!” gibi deyişler bile ortadan kalkmış. Zaman Çarkı ile ilgili şimdiye kadarki tek konuşma Rand’in babası Tam ile yaptığı küçük diyalogdu. Bu diyalog sayesinde izleyiciler olarak bizler, Zaman Çark’ı evreninde reenkarnasyon olduğunu, Çark’ın evren için ne anlama geldiğini ve insanların Çark’a olan bakış açısını görme fırsatı yakaladık. Ama dediğim gibi, kesinlikle yeterli değil. İlerleyen zamanlarda daha çok Çark hikâyesi dinleriz diye umut ediyorum.

“Yahu Bu Karakterlerin Hâli Ne?” Dediğinizi Duyar Gibiyim.

Zaman Çarkı dizisi, belki de en fazla karakterlerin hayatlarında değişiklik yapmış. Bu değişikliklerden çok azını beğendim hatta neredeyse hiçbirini beğenmedim. Fakat dizinin genel olarak ilerleyişinden anladığım kadarıyla, karakterler üzerinde yapılan bu değişimler, hikâyenin sadece başlangıç kısmında önemli olacak. Bu yüzden şimdilik, bu değişimlerin üzerlerinde çok durmuyorum. Yine de bu, değişiklikler üzerinde konuşmayacağım demek değil. Hem de çok konuşacağım.

İsterseniz hemen Rand’den başlayalım. Rand al’Thor için seçilen oyuncumuzun, role oldukça yakıştığını söylemekle beraber, karakterimizin Egwene ile olan ilişkisini dizimi bir nebze abartmayı tercih etmiş. Kitaplarda her ne kadar Egwene ve Rand birbirlerine yakıştırılsa hatta bir gün evlenecekleri düşünülse de bu iki karakter hiçbir zaman birbirlerine karşı hamle yapmıyor, bu yüzden hiçbir zaman kavuşamıyorlar. İkili arasındaki bu ilişki yine henüz bir sorun teşkil etmiyor gibi görünse de ilerleyen sezonlarda Rand’in karmakarışık aşk maceralarını daha da karıştıracak gibi gözüküyor.

Öte yandan tam olarak Rand’in karakterinde olmasa da dolaylı yoldan onun karakter gelişimini etkileyecek bir değişiklikten bahsedeceğiz. Rand al’Thor’un babası Tam al’Thor’un, İki Nehir’e yapılan saldırı sırasında Trolloclar ile dövüşebilmesi ve bu dövüş sırasında özel bir kılıç kullanması, Rand’in babası hakkında kafasında soru işaretleri oluşmasına neden oluyor ve macerasına kafası çok daha karışık bir biçimde çıkıyor. Fakat bu ayrıntılar dizide ne yazık ki o kadar kısa geçiyor ki çok çabuk unutuluyor. Öte yandan Rand bu kılıcı taşırken dış dünyadaki herkes kılıç ile kılıcı taşıyan arasındaki uyumsuzluğu fark ediyor ve Rand’e bu konuda sorular soruyor. Ama henüz balıkçıl damgalı kılıcımızın varlığı ile yokluğu belli değil.

Rand ile aynı dertten mustarip diğer bir karakterimiz tabii ki Egwene. Tıpkı Rand gibi o da hesapta olmayan bir ilişkinin içerisinde buldu kendini. Ama tabii ki Egwene hakkındaki en büyük değişiklik bu değildi. Dizi çıkmadan önce yayınlanan son fragmanlar sırasında duyduğumuz, “beşinizden biri dünyayı değiştirecek” cümlesi üzerinde “Bu Egwene ve Nynaeve’i de bir Yenidendoğan Ejder adayı olarak görmeleri demek ki bu bütün evreni yanlış anlamalarına neden olabilir.” demiştim. Nitekim gerçekten de böyle çıktı ve Egwene hem Ta’veren hem de Yenidendoğan Ejder adayı olarak görüldü. Fakat hem Ta’verenliği hem de Ejder’liği o kadar sözde ki, kendi dahil kimse buna inanmıyor. Diğer Ejder adaylarının gördüğü rüyaları Egwene görmüyor, Karanlık Varlık bile Egwene’in Ejder olabileceğine inanmıyor. Yani Egwene’in Yenidendoğan Ejder olma ihtimali olabildiğince “sözde” kalıyor. Bu yüzden insan ister istemez, karaktere neden böylesi bir yük verdiklerini sorguluyor?

Karakterlere verilen yüklerden bahsetmişken, Perrin ve Mat’ten bahsetmeden olmaz. Her iki karaktere de kitaplarda olmayan bir karakter gelişimi yaşatılmak istenmiş ve bu karar en hafif tabiriyle absürt durmuş. Perrin’e, kitaplarda hiç olmayan bir eş veren sevgili dizimiz bir de bu eşi Perrin’in eliyle ölüme göndererek, karakterimizin trajedilerine trajedi eklemiş. Zaman Çarkı’nın uzun bir yolculuk olduğunu göz önüne alırsak bu kararın, üçüncü ya da dördüncü sezonda gelecek bir sahneye altyapı olsun diye hazırlanmış fakat şimdilik oldukça gereksiz olduğunu söylemeliyim. Zira ne kendisi ne de başkası bu kaybı dillendirmedi ya da kaybettiği bir sevgiliye üzülmesi gerektiği kadar üzülmedi. Bu da bizim “En baştan niye yaptınız o zaman böyle bir karakteri?” dememize sebep oldu.

Öte yandan Perrin’in kitaplarda karakter gelişimini en çok etkileyen karakter Elyas ise henüz dizide gözükmedi. Perrin’in, kurtlarla hikâyesinin hem başlamasına hem de ilerlemesine neden olan, dizide gördüğümüz Tenekeciler’i, Perrin ve Egwene’e tanıtan karakterimiz şimdilik ortalıklarda yok ve sanırım hiç olmayacak. Açıkçası bütün evren için küçük olsa da bence Perrin için büyük bir kayıp. Tabii bizim için de…

Gelelim şimdi Mat’e. Sevgili senaristlerimiz neden bilmiyorum ama Mat’in annesini alkolik, babasını ise eşini aldatan bir tip yapmışlar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Mat’in elini biraz uzatmışlar, sağdan soldan eşya çalar olmuş. Bu garip değişikliklerin, karakterin hikâyesini bozması bir kenara dursun tüm İki Nehir’i de değersizleştiriyor. İki Nehirliler genel olarak dürüst kimseler olmalarıyla bilinir, küçük bir kasaba olmalarından mütevellit ne aralarında hırsızları barındırırlar ne de öyle karısını aldatan adamları. Mat’in birkaç yere elini uzandığını Nynaeve gördüğü anda meydanın ortasında poposuna tekmeyi yer. Mat ve diğer İki Nehirliler de bunu bildiği için böyle bir işe kalkışmazlar.

Şehirler, Kuleler, Mekânlar

Dizinin belki de şimdiye kadar en iyi yaptığı şey kesinlikle şehir tasarımları. Başlangıçta İki Nehir, daha sonra ise kahramanlarımızın gittiği diğer mekânlar özel efekt ile yapılmamasından dolayı göze oldukça hoş gelen bir görüntü çiziyor. Her ne kadar şimdilik karakterlerimiz yol macerası yaşadığı için bu güzelliklere tam manasıyla odaklanamasak da inanıyorum ki dizinin daha sonraki bölümlerinde hem Caemlyn hem Tar Valon hem de dünyanın diğer şehirleri bizi etkileyecek.

Tabii ki şehirlerden bahsedeceksek Shadar Logoth’a ayrı bir parantez açmamız gerekir. Gölgenin hizmetkârlarının bile girmekten korktuğu bu şehir, kitaplarda Mashadar isimli ölümcül bir kötülüğün hakimiyet sürdüğü bir yer. Daha önce Aridhol olan Shadar Logoth, “gölgenin beklediği yer” anlamına geliyor. Bu uğursuz topraklar içerisine giren ve Mashadar’ın dokunduğu her şey ölümden bile beter bir son ile yüzleşiyor. Tüm bu betimlemelere bakarak, dizinin Shadar Logoth’u anlatmak açısından oldukça iyi iş çıkardığını kabullenmeliyim. Daha ilk gördüğümüz andan itibaren bir gariplik olduğunu anladığımız bu şehir, daha sonra bize korkunun tam anlamıyla kelime anlamını sundu. Biz de Zaman Çarkı evreninde ne gibi kötülüklerin, tehlikelerin var olduğuna şahit olduk.

Şarkılar, Türküler

Dizinin bana en büyük sürprizlerinden biri bu oldu. Fantastik edebiyattaki geçen şarkıları dinlemeye bayılan biri olarak dizideki “Manetheren” ve “The Man Who Can’t Forget” şarkılarına bayıldım desem yeridir. Özellikle Moiraine Sedai’nin, Manetheren öyküsünü anlatmasını çok uzun zamandır bekleyen biri olarak böyle bir sürpriz yapılması tüylerimi diken diken etti. Manetheren şarkısının tam versiyonunu dinlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum valla. Ayrıca dizinin bize katacağı diğer şarkıları da çok merak ediyorum. “Colour of Trust” ve “Jak o’ the Shadows” ezgilerini duyayım, daha ne isterim!

Tek Güç ve Aes Sedailer Nasıl Olmuş?

Zaman Çarkı kitaplarının uyarlanacağını duyduğumda aklıma gelen ilk soru Tek Güç’ü, Saidar ve Saidin’i nasıl ekranda uyarlayacaklardı? Öyle ya; spesifik olarak bir hareket, materyal ya da söz gerektirmeyen bu büyü metodunu, diziyi izleyen insanların anlayacağı şekilde yapmak çok zor hatta imkânsıza yakındı. Fakat bana göre dizi bunun altından kalkmayı başarmış. Moiraine Sedai’nin, ilk bölümün sonunda Trolloclar’la savaşırken havadan tek güç çekmesi hem alabildiğine epik hem de oldukça sade durmuş. Tek eleştirimiz, yönlendirme efekti sırasında kör göze parmak olacak şekilde “parıltı” eklemişler. Yönlendirme ipliklerinin etrafındaki bu parıltı kalksa, sanırım evrene çok daha yakışan bir görsel şölene dönüşebilir.

Peki dördüncü bölümde bizi neler bekliyor?

Wheel of Time dizisi daha duyurulmadan önce bölüm isimleri sızdırılmış, biz de bu bölüm isimleri ile kitaptaki bölüm isimlerini karşılaştırıp, dördüncü bölümde ilk kitabın hikâyesinin biteceğini düşünmüştük. Fakat şimdi üç bölümün sonu itibariyle görüyoruz ki henüz ilk kitapta yaşanan olayların yarısını dahi anlatmadı. Bu yüzden “The Dragon Reborn” isimli dördüncü bölümümüz, bana öyle geliyor ki “Gerçek Ejder kim?” sorularına cevap verecek. Ayrıca serideki bir diğer önemli karakter olan Logain ile tanıştıracak bizi. Bunu da heyecanla bekliyor olacağız tabii.

Genel olarak dizinin eksikleri çok gibi gözükse de ben izlediğim şeyden memnunum. Yani öyle “Bir şaheser izliyoruz!” diyemem tabii ki ama kesinlikle beklenildiği üzere bir fiyasko da değil. Bir sonraki bölümü açtıracak, oldukça ortalama üstü bir iş olmuş. Ki bu benim için “şimdilik” yeterli. Zira hem Wheel of Time’ın hikâyesinin hem de Rafe Judkins’in hikâye anlatıcılığının, dizi ilerledikçe gelişeceğine ve güzelleşeceğine olan inancım tam. Bu yüzden ben izlediğim şeyden razıyım.

Siz nasıl buldunuz sevgili dostlarım Wheel of Time’ın ilk üç bölümünü? Sizce dördüncü bölümde bizi neler bekliyor? Yorumlara gelin Wheel of Time geekliğimizi yaşayalım biraz.

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

1 Comment

  1. Tasarımlar iyiydi, köydeki evler bile o atmosfere yakışan bir tarzdı. yani setler, dekor, kıyafetler, özellikle doğal manzaralar çok güzeldi.
    Oyunculuk zaten belirttiğin gibi, kızla çocuk arasında gereksiz bi çekişme oldu yükseldiler filan hiç gerek yoktu.
    Trollocların makyajında bi tık olmamışlık hissettim, bazıları iyi iken bazılarına o kadar uğraşmamışlar gibi geldi.
    Büyülerdeki ışık konusunda hemfikirim, çok ışık var bi iki tık az olsa daha doğal durabilirdi.
    İlk 3 bölüm bana devamını izlemeye itecek şeyler verdi, seriyi okumuş olmasam da Fantastik Edebiyatın bir çok eserini okumuş biri olarak henüz konuya girmediklerini anlamak zaten hiç zor değildi, daha resmen LOTR’daki yüzük kardeşliğinin toplanıp yola çıkma aşamasında gibiyiz,

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.