Acısıyla tatlısıyla bir sezonun daha sonuna geldik. Kâh övdük, kâh gömdük; kâh ağladık, kâh mutlu olduk… Neredeyse her bölüm farklı duygular içindeydik, hepsini de sizlerle paylaştık. Bu macerada bizi yalnız bırakmadığınız, gerek yorumlar gerekse mesajlar aracılığı ile teoriler yolladığınız ve bize bol bol üzerine düşünülecek şey verdiğiniz için size ne kadar teşekkür etsem azdır! Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki siz Chibnall’dan daha iyi senaryo yazarsınız. Şakasızım bu konuda.
Şimdiye kadar yazdığımız bölüm incelemelerinde de fark etmişsinizdir ki biz biraz ılımlı yaklaştık bu sezona. Önceki sezonun hem popüler fikre göre hem de bizim fikrimize göre “kötü” olmasından mütevellit, senaristlerin bu sezondaki diziyi toparlama çabalarına iyimser yaklaştık. Çok soru sormadan kabullendik. Durum böyle de olsa bu sezon finali için ben iyimser bakmayı reddediyorum zira beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı.
Birçok olay üst üste oldu bu sezon finalinde fakat bu kaos içinde beni tatmin eden o kadar az şey vardı ki oturup düşünmem gerekti. Yazının devamına bakmadan önce bir hatırlatma yapayım, sezon finali iki parçadan oluşuyor arkadaşlar. İlk parçanın, yani dokuzuncu bölümün incelemesine buradan ulaşabilirsiniz. Önce ona bakmanızı öneririm zira dokuzuncu bölüm, onuncu bölüme zemin hazırlıyor. Bu bölümün incelemesi için de şöyle bir fikrim var: Çok fazla olay olduğu için bölümü kronolojik olarak açıklamaktan ziyade sadece önemli olayların üzerinden geçelim diyorum. Açıklama gerektiren çok şey var ve bunların birçoğuna benim açıklamam yok, yorumum var.
Tamamdır, şimdi bunları aradan çıkarttığımıza göre “allons-y” diyelim ve yeni bölüme geçelim!
Master ve Doktor, Gallifrey’e geri dönüyorlar ve Master bizim canımız Doktor’umuza onun bildiği her şeyin bir yalan olması gibi afili cümleler söylemeye devam ediyor. Fakat bu defa söylediği şeyleri kanıtlayacağını iddia ederek Doktor’u Matrix’e hapsediyor ve ona geçmişini izletiyor. Bizim de öğrendiğimize göre Doktor, Tectaun isimli bir gezginin şans eseri rast geldiği, farklı bir boyuttan gelen bir çocukmuş aslında. Onun rejenerasyon yeteneğini fark eden Tectaun, Doktor henüz minik bir çocuk iken üzerinde deneyler yapıp kendisi de rejenerasyon yeteneğine kavuşmuş, böylelikle Time-Lord ırkını yaratmış. Yani Doktor kendi ırkının ilkiymiş aslında, zamansız çocuk oymuş. Bütün bunlar kağıt üzerinde harika, modern serideki boşluğu doldurmaya yeten bilgiler. Ama pratikte ben bu olayı çok sevemedim, kusura bakmayın.
Doctor Who dizisinde biz şu ana kadar kendi ırkının sonuncusu olan, pervasızca uzay gemisi çalıp gezegenden gezegene seyahat eden ve bu yerinde bir kelime olur mu bilmesem de “sıradan” bir uzaylıyı takip ettiğimizi düşünüyorduk. Doktor karakterini seviyorduk çünkü kendimizi onun yerine koyabiliyorduk. O, en başında kendi ırkı için çok mühim birisi değildi, biz de elinde tuttuğu güce değil, Doktor’un insanlara duyduğu sempati ve onları korumak için gösterdiği özveriye tutulmuştuk sadece.
Fakat bu bölümle öğrendik ki aslında aldatılan sadece kendisi değilmiş, bizmişiz de: Doktor, tahmin ettiğimizden daha da önemli birisiymiş. Kendi ırkının başlangıcı oymuş ya! Bu bildiği öğrendikten sonra Doktor ile aranıza mesafe girdiğini hissetmediniz mi? Ben hissettim. Bir sürü de soru belirdi kafamda. Aslında böylesine bir konu için senaryonun kafamızda soru işaretleri oluşturması yazarlar açısından iyi bir şey çünkü keşfedilebilir bir alana girdiğimizi gösteriyor, yani üzerinden geçilebilecek bir sürü materyal var. Sadece içimden bir ses diyor ki kendi yarattıkları bu fırsatları değerlendirmeyecekler.
Şöyle de bir gerçek var ki 1970’li yıllardan beri Doktor’un 12’den fazla kez rejenere olabileceğini ve William Hartnell döneminin ilk Doktor olmadığını ima etmeye çalışıyorlardı, yani böyle bir bölüm gelmesi kaçınılmazdı. Doktor’un geçmişini değiştirmemiş oldular çünkü zaten bir belirsizlik mevcuttu. Esasında ben de bu geçmiş meselesini beğendim. Doktor özelinde beğenmedim sadece.
Bakın şimdi değiştiriyorum senaryoyu, bizim bu Doktor diye gördüğümüz Tectaun’ün çocuğu aslında Master olsun. Büyüdükçe, üzerinde deneyler yapıldıkça, hafızası silindikçe delirmeye başlasın. Geçmişini ondan saklamaya karar versinler, böylece büyüyüp şimdi gördüğümüz gibi Matrix’ten kendi geçmişini kendisi öğrensin. Zaten manyağın teki ya bu karakter, öğrendiği yeni bilgiler yüzünden iyice delirsin ve tüm Gallifrey’i, hatta tüm yaşam formlarını öldürmeye karar versin. Bu bölümde yaratmaya çalıştığı Time-Lord ve Cyber ırkını da bu sebeple yaratsın. Bakın size mis gibi karakter motivasyonu. Lakin böyle olursa da bu bölümde yaptıkları “Doktor’un 12’den fazla kez rejenere olabilme hakkı var” açıklamasını kaldırmaları gerekir ki zaten madem öyle bir şey var neden bir Matt Smith döneminde Doktor’un yavaş yavaş ölüp bitmesini ve akabinde 12 yeni rejenerasyon verilmesini izledik, hiçbir fikrim yok. Şov olsun diye falan herhalde.
Öldürmek demişken, bu Cyberman’in “Death Particle” dediği kırmızı şey var ya hani, Master’ın ele geçirmeye çalıştığı tüm organik yaşam formlarını anında öldürebilen parçacık… Bu bölüme kadar öyle bir şey yoktu. Sezon finalinde tak diye “ha bir de bu var, çok güçlü” diyerekten bir parçacık tanıtmış oldular. En nefret ettiğim şeydir önceki bölümlerde temellendirilmeyen küçük detayların sezon finalinde önümüze konulması. Beğenmedim yani bunu da, söyleyeyim dedim.
Master’dan bahsedeyim madem. Master hangi zamana ait, bileniniz var mı? Missy’den önce mi, sonra mı? Çok yüksek ihtimalle bir fikriniz yoktur çünkü açıklamadılar. İpucu bile vermediler. Apaçık bir kapı var orada, kapatamıyorlar. Çünkü muhtemelen senaristlerin de bir fikri yok bu konuda.
Bahsetmek istediğim bir diğer olay da şu Brendan meselesi. Doktor Matrix’teyken kendisinden, beyninde sürekli bu Brendan olayının (ki önceki bölümlerde de görmüştük) dönüp dolaştığını duyduk. Brendan’ın hayatına dair görseller yer etmiş Doktor’umuzun beyninde. Bize de iki bölüm boyunca zorla izlettiler. Bu bölümde öğrendik ki bu Brendan kişisi aslında Doktor’un kendi küçüklüğünün maskelenmiş bir yansımasıymış. Büyük ihtimalle Tectaun onu orada bırakmış, bir özür mahiyetinde. Ben edebiyatçıyım, metafor severim yani. Buna rağmen bu hikâyenin aslında Doktor’un küçüklüğü için bir metafor olması olayı öyle gereksizdi ki anlatamam.
Neden izledim ki ben bunları? Neden vakit harcadım? Ben Doktor’un küçüklüğünü az önce zaten izledim, Brendan’ın hayatını izlememe ne gerek vardı o halde? Önceki bölümlerde temellendirdiğiniz bir mesele değil, bu yüzden kafamda çözebileceğim bir şey de değil. Üzerine teoriler yazılsın, yanlış çıksın hepsi diye mi? Anlam veremiyorum gerçekten.
Gitmeden evvel bir de Jack Harkness’ten bahsedeceğim. Beşinci bölümde “İşte geliyor Torchwood harekât!” diye göbek atmıştım, hatırlar mısınız? Dağa taşa haykırmıştım Jack Harkness geri geldi diye. Hatta geldiği bölümde demişti ki “Doktor bana ihtiyaç duyduğunda ben orada olacağım.” Evet, açık ve net bir şekilde gördük orada olacağını Harkness’cim. Hayır yani, madem Harkness’i getirecektiniz Doktor ile buluşturmadıktan sonra ne anlamı kaldı ki? Eski hayranları geri getirmek için bir yem olarak kullanılması Kaptan’ıma hakarettir. Çok sinirlendim, çok kırıldım. Sevenleri kavuşturmadılar bir türlü!
Yol arkadaşlarından bahsetmeye gerek yok sanırım artık, önceki bölümün incelemesindeki şeyleri yinelemiş olacağım çünkü. Kendi başlarına bir şeyler yapabiliyorlarmış onu gördük işte, ne güzel. Bir de çok alakasız ama madem geek geek’e konuşuyoruz şimdi, belirtmek isterim ki Graham’ın Cyberman zırhı giyerek orduya karışma fikri bana Star Wars‘u anımsattı. Hatırladınız mı, A New Hope filminde Luke ve Han, Stormtrooper kostümü giyiyorlardı hani. Bunu olumsuz anlamda söylemiyorum, sadece beni mutlu eden minik bir paralellik işte. Yoksa Graham gizli bir Star Wars hayranı mı? Şaka yapıyorum tabii ki. Yoksa yapmıyor muyum?!
İşte böyle arkadaşlar. Ben mutlu ayrılmadım bu sezondan. Güzel fikirlerin yanlış işlendiğini düşünüyorum- Chibnall’ın da zaten Doctor Who’yu ilerletmeye çok da niyeti yok gibi. Hayran hikâyesi yazarmış gibi senaryo yazıyor, şu ana kadar olan birçok şey bana alternatif bir evrende olabilecek olaylar gibi geldi açıkçası. Son iki sezondur Doctor Who izlediğimi hissettiğim bölümlerin sayısı az. Fakat önceki sezonla kıyasladığımızda bu sezonun açık ara iyi olduğunu söylemek mümkün. Yani 12.sezona geri dönüp baktığımda çok olumsuz bir tablo görmüyorum, bence bölümlerin birçoğu ortalamanın üstünde. Tabii ki Doctor Who gibi bir efsane için tekdüze ilerliyor denebilir fakat dizinin değiştiğini düşününce büyük bir sıkıntı yok bence. Sezon finalinden beklediğimi alamadım yalnızca, o kadar. Bir de keşke şu senaristler artık açtıkları kapıları kapatmayı öğrenebilseler.
Çok konuştum, artık ben susayım. Sizin fikirlerinizi çok merak ediyorum sevgili okurlar, siz ne düşündünüz bu yeni bölümle ilgili? Bölümün sonu hakkında hiç konuşmadım fark ettiyseniz. Son sahne ile ilgili de söylenebilecek şeyler var ama onu da sizinle beraber tartışalım artık. Noel bölümü için heyecanlı mısınız?
9 Comments
Fikirlerimi uzun uzadıya şurada (https://eksisozluk.com/entry/102888028) aslında fakat burada da bir özet geçeyim.
Doctor Who evreninin Batman’i olarak tanıdığımız yılların The Doctor’u oldu mu sana Superman? Lex Luthor olan The Master’da iyiden iyiye The Joker olmuş. Sanırım tek eksiğimiz dadından yenmeyecek ucuz bi aşk hikayesi. Onu da Captain Jack ile yapsınlar da artık kazığı soksunlar şu dizinin göğsüne.
İlk olarak ben kurguyu sevdim gibi yani aslında kararsızım bilmiyorum. Sevme nedenlerim şöyle modern seriden yola çıkarak söyleyeceğim bunu öncelikle herkesin takıldığı nokta Doctor’un sıradan oluşu, bence Doctor sıradan değil. Yani şuana kadar dördüğümüz Time Lord’lardan hiç biri Doctor gibi değil. Ki bize en çok gösterilen Master’dı. Time Lord kendini beğenmişliği yok mesela Doctor’da ya da ezici bi egosu yok. Bi ırkı yok etmesi için bile insani özellik kazanması daha doğrusu daha az Time Lord olması gerekti. Bknz: metacrisis Doctor. O açıdan baktığımda evet Doctor farklı kendi kuralları olan kendine yol çizen bi karakter. Ancaakkk bunu böyle mi yapmalıydılar bilemiyorum asıl rahatsız eden çok fazla belirsizlik olması. Mesela Moffat Doctor’un ismi üzerinden yürüdüğünde sinirim bozuluyordu. Çünkü asıl sorunun Doctor Who? olmasıydı. Şuan geçmişi aydınlanmış gibi görünse de daha da karaltıldı. Yani asıl sorun bence olayın anlatım tarzının yavan kalması. Moffat “güzellemesi” yapılamıyor. En çok eleştirilen konulardan biri de Doctor’un sönük kalması ki Doctor’u bu kadar yücelten de Moffat’tır. Şu algı oluşturulabilse şimdi sorun olmaz da Doctor çok büyüdü Doctor artık kendi sınırlarını aştı kendine yeni sınırlar belirlemeli. Ancak bunu yapmadan direk sessiz sakin uysal bi Doctor görmek beni açıkcası üzüyor. Şuan David Tennant’ın Doctor’u egosu görüyorum ancak Moffatın süslü cümlelerini arıyor insan. Alıştık çünkü söylene söylene alıştık adama. Sanırım Chibnall’ın tarzında da alışacağız ya da Doctor’u tarihe gömeceğiz.
Bu dizide her zaman baş senaristler köklü değişiklikler yaptılar bunlardan biri Moffattı. RTD döneminde de değişikler olmadı değil ancak bunlar çok göze parmak yapılmadılar. Chibnall bu konuda çok düz. Bence bu sezonu geçiş sezonu olarak değerlendirmek senatiste ve Doctor’a bir şans vermemiz gerek diye düşünüyorum. Uzun zamandır planlanan ancak yapılmaya çekinilen bir şey yapıldı. Doctorun kökenine Gallifrey’in kökenine inildi. Bundan sonrasının daha güzel daha keyifli ve heycan dolu olmasını gönülden diliyorum çünkü bu diziyle büyüdüm ve gözümün önünde eriyip gitmesi canımı çok acıtıyor. Uzun oldu biraz ama hem nefret hem heyecan hem de çok farklı duygular hissettirdi bu sezon bana ancak yol arkadaşlarına veda edip Doctor’un yalnız mücadele edişini görmek bir şeyleri düzeltecektir diye düşünüyorum.
Aslında bu dizinin bu noktaya gelmesi, bizim için çok önemli olan ve heyecanlanarak izlediğimiz 50. yıl özel bölümünden dolayı oldu. Ne alakası var diyecek olabilirsiniz ama şöyle ardınıza bakıp düşündüğünüzde dizinin o bölümden sonra bir çıkmaza girdiğini görebilirsiniz. Peter Capaldi dönemi tam olarak orada yaşanan olaylardan sonra başladı ve biz her ne kadar Peter Capaldi yi Doctor olarak çok benimsemiş olsakta hikayelerin bir o kadar kötü olduklarını biliyoruz. Yani varmak istediğim asıl konu bu dizi , “Time Lord” ve “Gallifrey” odaklı konulara direkt olarak iniş yaptığı andan itibaren bizim için bu dizi ucu çok açık konulara doğru yol almaya başladı. Gallifrey Doctor tarafından yok edilmiş olarak modern seriye başladık. Daha sonra Gallifrey Doctor tarafından yok oluştan çok gaza getirici bir bölüm ile kurtarıldı. Şimdi ise tüm bu “Time Lord” olayının yine Doctor ile başlamış olduğunu öğreniyoruz ve bölüm sonunda Gallifrey yine yok oluyor. Dizi adeta bir döngüye girmiş durumda. Keşke Gallifrey hiç kurtarılmamış olsaydı ve biz Doctor u yalnız bir zaman lordu olarak izlemeye devam edebilseydik. Şimdi Doctor a tam oalrak nasıl şekilde bakabileceğimizi bile bilmiyoruz. Dizi ” Doctor Who ?” olmaktan çıkıp ” Doctor What ?” olarak devam edecek gibi duruyor ve bu beni cidden hiç ama hiç memnun etmiyor.
Jack’ın bu sezonda, hatta bu doktorda olmayacağı belliydi ama, ilk olarak doktor diye Graham’ı öpmesi, kadın olmasına şaşırması… Ya Jack doktorun ihtiyacı olduğunda orda olacak belki ama doktor Jodie Whittaker olmayacak bence
Dediğiniz Daha doğrusu yazdığınız herşeye katılıyorum benim Doctor’a olan bakışım biraz değişti,bir soğukluk hissettim. Aslında fikir güzel ama böyle dizinin seyrini degistirebilecek bir etkenin fazla işlenmeden konulmasi şahsen canımı sıktı yani sırf bir sonraki sezona milleti gaza getirelim, kafalarına binlerce soru bırakalım da sonraki sezonu izlesinler diye konulmuş.Master’ın dönüşü ise apayrı bir saçmalık öncelikle başından beri aktör’ü sevmemiştim çünkü kötülük yapacak bir duruşu yoktu ama asıl canımı sıkan nasil döndü Missy Master tarafından vuruldugunda geri donemeyecegini düşünüyorduk kısacası artık Doctor Who benim sevdiğim diziden başka bir şeye doğru yol alıyor zaten ilk başta Doctor’u oynayan jodie whitaker’ı da beğenmemiştim yanlış anlaşılmasın demek istediğim kadın oldugundan değil bir kadın Doctor’un iyi gidebileceğini her zaman düşünürdüm ama kadın role gitmemişti benim gözümde yine el mahkum izleyeceğiz diye düşündüm bir şans verdim ama yazarlar, yanlış seçimler beni kendimce haklı çıkardı umarım yakın bir zamanda köklü bir değişime ugrar ve bize eski Doctor’umuzu verirler
Ortaya konulan yeni şeyler bence River Song konusunda da büyük tutarsızlıklar getirdi. Irkı çünkü Time Lord değil rejenerasyonu doğuştan geliyor ve sınırlandırılmamış olması gerekiyor. Doctor’un ırkının başka bir üyesi olabilir. Bence River song karakterini tekrar göreceğiz.
Yazdığın her şeyin altına imzamı atarım, o kadar aynı fikirde düşünüyoruz ki. Daha dün bir YouTube inceleme videousunun altına keşke Master “Timeless Child” olsaydı, her şey daha iyi olabilirdi diye yazmıştım.
Çocukluğumdan beri izlediğim ve sıkı takipçisi olduğum dizinin bu hale gelmesi içimi o kadar burkuyor ki. Moffat’a pek çok açıdan çok kızdım dizinin senaristiyken ama Chibnall bence ondan bin beter çıktı. Moffat’ın bölümlerini izlerken çok kez burun kıvırmış olsam da en azından Doctor Who izliyorum hissini alıyordum. Şimdi hayranların yazdığı/yazmaya çalıştığı bir dizi izlemeye çalışıyormuşum gibi geliyor. Dizinin toparlanmasını çok ama çok istiyorum, gel gör ki ümidimi yitirmek üzereyim. Ahh ahh…
bence de doctorla aramıza bir mesafe girdi çünkü doctor ne kadar fantastik bir karakterde olsa bir anda evinin içinde yada bahçende belirip maceralara koşabileceğin mavi klübesi olan deli bir adamdı ama şimdi bir anda isa oldu.
Düzgün bir oyunculuk yeteneği olmayan oyuncularla ve senaryo yazmayı bilmeyen bi senarist (!) göreve gelirse olacağı buydu .
Kötü günler geride kaldı , sırada daha kötü günler var..