Malumunuz, artık filmlerin gişelerde rekor hoplatmak için piyasaya sürüldükleri; aksiyon ve efektin birbirlerini kovaladığı, büyük yıldızların büyük bütçelerle büyük rolleri oynadıkları filmleri arkamızda bırakıyoruz yavaş yavaş. Yaz sezonu bitiyor, havalar soğuyor ve sinema dünyası inceden festival moduna girmeye başlıyor. Henüz şimdiden “şu, şu adaylığa kesin” gibi bir şey söylemek mümkün değil. Ama en azından stüdyoların bu konuda güvendikleri filmler, Ekim Kasım aylarına doğru yavaş yavaş sıralanıyorlar
İşte onlardan bir tanesi var bugün elimizde. The Danish Girl. David Ebershoff’un aynı adlı 2000 tarihinde yayınlanan romanından uyarlanan The Danish Girl, muhtemelen benim hayatımda gördüğüm en Oscar kokan filmlerden bir tanesi. Bir kere, filmin mutfağında vaktinde Oscar kazanmış olan The King’s Speech ekibi var. Yönetmen Tom Hooper, görüntü yönetmeni Danny Cohen ve müzisyen Alexandre Desplat cümleten gelip The Danish Girl’e katılmışlar
Filmin başrolünü de geçen sene The Theory of Everything ile birlikte Oscar’ı kazanan Eddie Redmayne üstlenmiş. Redmaye haricinde filmin diğer başrolleri arasında bu sene Ex Machina ile dikkatleri üzerine çeken Alicia Vikander, Rust and Bone ile çıkış yapan Matthias Schoenaerts, Cloud Atlas ve Skyfall’dan tanıyor olabileceğiniz Ben Whishaw ve The Rum Diary, Machete Kills gibi işlerle ismini duyuran Amber Heard var. Anlayacağınız kadro da bir hayli sağlam.
Ama The Danish Girl’e en ağır Oscar kokusunu veren şey, hiçbir şüphe yok ki, konusu. Birincisi, film biyografik. Yani gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Akademi’nin deli dumrul sevdiği “zamanın şartlarına karşı yılmayan bir öncü” arketipine sahip. Ve her şeyden önemlisi, dünyanın ilk cinsiyet değiştirme operasyonu geçiren insanlarından biri olan Lili Elbe’nin hikayesini konu alıyor. Trans haklarının –haklı olarak- çok konuşulduğu bir günde o cephede de dikkat toplayacaktır. Anlayacağınız, baya Oscar’a yürüsün diye kesilip biçilmiş gibi duruyor The Danish Girl. Bu elbette kötü bir film olacağı falan anlamına gelmiyor, yanlış olmasın! Açıkçası ilgi çekici de duruyor. Tek söylediğimiz şey, sene sonunda kendisini festival camialarında görmemizin hiç şaşırtıcı olmayacağı!