Batman v. Superman: Dawn of Justice, geçtiğimiz haftasonu hemen hemen tüm dünyada resmi açılışını yaptı. Warner Bros.’un daha evvelden de övdüğümüz stratejik kararı, yani filmi tüm pazarlara aynı anda götürüp, olası kötü eleştirileri Bakın ama, hayranlar sevdi, eleştirmenler zaten tın” deme stratejisi tuttu. Zaten de bunu demekte hiç vakit kaybetmediler, 424 milyon dolarlık açılışın ardından Warner Bros yöneticisi Jeff Goldstein, birebir bu açıklamayı yaptı.

Evet, gişe rakamlarını kıyaslarken kullandığımız filmlerde bir adaletsizlik var elbette. Örneğin Age of Ultron ilk haftasonunda Çin’de açılış yapmadı, en nihayetinde Mao’nun memleketine gittiğinde de benzer sürede 75 milyon dolar gibi bir hasılat elde etti. Dawn of Justice’in Çin gişesi ise 57 milyon dolar civarında. Evet, film ABD gişesinde muadillerinin arkasında kaldı; evet film pek çok uzman tarafından gişe sürekliliği konusunda çok tutarlı ve isabetli bulunan CinemaScore’un hayran değerlendirmelerini ele alan anketlerine göre Man of Steel’dan düşük bir skor elde etti. Nihayetinde film efsaneler efsanesi bir hasılat da elde etmeyebilir. Ama bu bir şeyi değiştirmiyor: Batman v. Superman: Dawn of Justice finansal bir başarı. Ve daha da önemlisi, çıkışından önce yayınlanan ve korkunç derecede insafsız olan inceleme başlıkları, insanların filme ilk hafta sonu gitmelerini engellemedi. Bu iki şey, tartışmasız, objektif gerçekler.

Batman v Superman

Rotten Tomatoes notu %30’un altında olup, ilk haftasonunda Amerika’da 100 milyon doların üstünde hasılat yapmış olan tek film oldu Batman v. Superman. Yani ortada ciddi anlamda bir ayrım var. İşin ilginci, bu ayrım filmin iyi ya da kötü olduğu noktasında, ince dokunuşlarla yaşanmıyor. İzleyiciler genel olarak filmin 10 üzerinden 7-8’lik bir film olduğu kanaatinde (CinemaScore’unun B olması, MDb puanının çıkışından sonra 7’lere gerilemesi bunlara dayanak). Eleştirmenler ise vahşetle paralıyor filmi. Tekrar hatırlatıyorum, koskoca Chicago Tribune Çöplüğün Şafağı diye manşet attı yani. Garip bir durum var ortada.

Evveliyatla bu meselenin eleştirmen tarafını ele almak gerekiyor. Merhaba. Ben bir eleştirmenim. Yıllardır da bu işi yapıyorum, ne iş yaptığımı soran teyzelere de bu titri sunuyorum. Öncelikle üzerinde mutabık olmamız gereken bir konu var. Bir eleştirmenin film izlemesiyle, sizin film izlemeniz bir değil. Bunu kesinlikle “Dağdaki çobanla, senin oyun bir mi vasat herif” anlamında söylemiyorum. Bir eleştirmen, adı üstünde, filmi eleştirmek için izliyor. Negatif anlamıyla düşünmeyin bu kelimeyi. Eleştirmen dediğin kişi, film üzerine bir şeyler söyleyebilmek için izliyor eseri. Dekonstrükt ediyor. Parçalarına ayırıyor. Detay arıyor. Yani basitçe, filmi tüketip geçmiyor.

batman-v-superman

Bunun üzerine daha önce kısaca, benim eleştirmen şapkamla değil, sadece evde elektriklerin dört saat kesik kalacağını öğrendiğim bir günde vakit geçirmek için seyrettiğim Kingsman‘i överken değinmiştim. Sizlere de bunu denemenizi samimiyetle öneriyorum. Herhangi bir diziyi, filmi, çizgi romanı, kitabı, albümü, oyunu; sonrasında üzerine bir şeyler söyleyeceğinizi düşünerek; o söyleyeceğiniz şeyleri bir yandan kafanızda kurgulayarak tüketin bir deney olarak. Sizi temin ederim, siz de sonunda daha mesafeli yaklaşmaya başlayacaksınız işe.

Bu mesleki deformasyon. Yapacak bir şey yok bununla ilgili. Eleştirmen dediğiniz kişiler, her zaman filmleri iş olduğu için izleyen ve izlerken de bir yandan eleştirisini kafasında kuran insanlar olacaklar. Her daim eleştiri okurken, bu gerçekleri akılda tutmakta fayda var. Zaten iyi bir eleştirmen de, parçalarına ayırıp eseri sunmakla mükelleftir her şeyden önce. “Bu film şu noktaların üzerinde duruyor, şu sütunları yaslıyor arkasında, şuralarda da tökezliyor. Senin önceliklerin neyse, ona göre takdirini kullan” demektir eleştirmenin vazifesi. Onun üzerine eklenen her şey sohbettir, muhabbettir. Dolayısıyla eleştirmenlerle hayranların ayrışması, bu noktada doğal.

batmanaffleck1

Ama burada abesle iştigal bir durum da var. İşi gerçekten AKP mitingine çevirmiş ablak Marvel-DC fanatizminden koparak söylüyorum bunu, filmle ilgili genel kanaat “evet zayıf ama, bazı yerleri güzeldi lan” kıvamındayken, eleştirmenler gerçekten de Freddie Got Fingered’dan beri insanlığın başına gelmiş en kötü film olduğunu falan iddia eder konumdalar. Yani bakın, biz videomuzda filmle ilgili “10 üzerinden 6″ dedik, bir yazımızda “objektif olarak hayal kırıklığı” emarelerini kullandık diye anamızın Marvel’dan para aldığına dair iddialara varacaktı iş neredeyse; GQ “bu film sizi Batman’den, Superman’den ve Justice League’den nefret ettirecek” diye MANŞETLE çıktı. Doğal bir durum değil bu, film de açıkçası Fantastic Four muamelesi görmeyi, objektif bir şekilde hak etmiyor. Peki niye görüyor?

Bunun sebebi hype olabilir mi? Sanmıyorum. Bana kalırsa Age of Ultron daha hype’la atladı piyasaya, daha hayal kırıklığı yaratan bir filmdi, o da eleştirmenleri böldü; ama işin “bence kötü” kampına düşenleri yönetmenin ailesini karıştırmadı işin içine. BvS neden böylesine sinirlendirdi eleştirmenleri? Bununla ilgili teorim de, filmin karanlık olmasıyla ilgili. Baya, hem mecazi, hem de fiziksel anlamda karanlık. Bir kere bütün filmin üzerine bir gölge atılmış gibi. Ciddi bir bölümü zaten gece geçiyor. Gündüz geçenlere de dev gölgeler atılmış. Mecazi anlamda da ele aldığı şeyler hep karanlık, geviş getirmeli, ruh burkmalı şeyler. Filmin sadece iki esprisi var mesela. Onlar da eşek festivalinde Bengal kaplanı gibi sırıtıyor zaten. “Kız seninle mi?”, “Ben seninle sanıyordum” sahnesiyle, “Ben oğlunuzun arkadaşıyım” sahnelerinden söz ediyorum.

Dawn of Justice Trailer 15

Bu bana soracak olursanız, eleştirmenleri iki yönden etkilemiş. Birincisi, filmin boğuk havası, gerçekten de akışındaki kopukluklar ve uzun süresiyle birleşince sonlara doğru baya iç burucu bir hâle geliyor. Ben, çok dürüst olayım, filmi ikinci bir kere seyretmeye yürek toplayamazken fark ettim bunu. Oysa ki muhtemelen, bu tip çok fazla şey yapmaya çalıştığı için; her şeyi aynı anda izleyiciye veremeyen Age of Ultron dahil pek çok filmde olduğu gibi, ikinci kere izlesem ilkinden bazı detaylar aklıma kazındığından, birinci seferki hengamede arada fıylayan incelikleri de yakalayabilecek; film boyunca “E bu niye böyle oldu şimdi?” diye takılmayacağım için, güzel yerlerinden daha keyif alacaktım. Ama kendimi 151 dakika bir daha o yoğun iç gerginliklerine maruz bırakmaya gönlüm elvermedi. Çünkü bu tip bir tonlamayı, izleyiciyi büyüleyerek aktarmak zordur. Yaparsanız adınıza Christopher Nolan derler, çektiğiniz süper kahraman filmi neden Oscar’a aday olmadı diye de infial çıkar yani.

Ben bu ilk sebebi haklı buluyorum. Ama bir de işin içerisinde ikinci ve dev haksız bir sebep var. Eleştirmenlerin insafsız başlıklarını topladığımız yazının başına, “Biz buraya filmi ‘neden eğlenceli değil’ diye eleştiren başlıkları almadık, çünkü bizce çok saçma” yazmıştık; ama elbette Marvel’ın ayağını öpmek için sırada bekleyen insanlar olduğumuz için bu notumuz samimiyetsiz bulunmuş olacak ki; pek üzerine konuşulmadı. Ama evet, böyle bir sebep de var. Marvel bu işe erken girdiği ve erken başarılı olduğu için, tonu belirlemek gibi bir avantaja sahip oldu. Dolayısıyla şu an, “tüm süper kahraman filmleri eğlenceli olmalı” gibi abes bir algı var. Bunun tersi de elbette saçma, tüm süper kahraman filmleri Dawn of Justice ayarında da olmamalı. Ama işte bazılarına bu ton yakışıyor, bazılarına öteki. DC Comics de zaten markasını ekseriyetle bu ton üzerinden inşa etti. Özellikle de esas üçlüsü, mağrurluktan ölen karakterler her hikayesinde. Hatta Flash ve Green Lantern‘i saymazsak, hiçbir karakteri gevşek değil. Ha Suicide Squad öyle mesela. All-Star Section Eight öyle. Onların filmleri ayrı bir muhabbet. Ama Dawn of Justice’i Marvel tonuna sahip olmamakla suçlamak, “eğlenceli değil” demek, biraz eleştirmen cahilliği. Ona da yapacak bir şey yok. Tespiti yalnızca bu olan bir insanın da yazılarını okumayıverin zaten.

 

Bu eleştirmen v. hayran ayrımı devam eder mi? Muhtemelen edecektir. Benim şahsi tespitim buradaki ayrımın, 10 üzerinden 7.5 ile, 10 üzerinden 4 arasında olduğu yönünde. “Hayranlar çok beğendi, eleştirmenler hiç” tespitine katılmıyorum pek. Daha ziyade, “hayranlar keyif aldı, eleştirmenler orantısız girişti” düşüncesindeyim. Ben kendi payıma, filmin notunu kafamda 10 üzerinden 5.5, 10 üzerinden 6 arasında bir yere konumlandırdım, sebeplerini de anlatmıştım zaten. Öncelikleri farklı olana, film bambaşka gelecektir. Ama genel hatlarıyla, bizce bu filmde eleştirmenler ve hayranlar arasında farklı noktalarda tepkilerin olmasının sebepleri bunlar. Sizler ne diyorsunuz?

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.