İddialı girişleri sevmem ama bazen şeytana hakkını vermek gerek; senarist Brian K. Vaughan, Amerikan çizgiromancılığında Britanya’dan ithal edilmeyen, tamamen yerel toprakta yetişmiş en büyük hikaye anlatıcısı. İlk Eisner’ını 29’unda Ex Machina ile almış, aynı tarihlerde Y: The Last Man’i de üretmiş bir isimden bahsediyoruz. Saga meselesine girmemize gerek bile kalmıyor. Ancak benim gözümde Vaughan’ı günümüzün en önemli isimlerinden yapan eser İkinci Körfez Savaşı sırasında bombalanan bir hayvanat bahçesinden kaçan dört aslanı anlattığı Pride of Baghdad’tır. Vaughan’ın siyasi farkındalığının bu kadar yüksek olduğunu algılamam, 2008 gibi daha popüler kültürün meseleye olgun bir şekilde bakma yetilerinin gelişmediği bir tarihte bu eseri yaratmasıyla oldu. Ne var ki her büyük ismin kaleminin titrediği zamanlar vardır, daha yıllar boyu alay konusu olmayı hakeden Yeniçeri çizgiromanını da Vaughan’ın yazmış olduğunu aklımızda tutalım. Olgunluk gerçekten zamanla geliyor anlaşılan.
Image’dan 2015’in ekim ayında yayınlanmaya başlanmış olan ve Paper Girls genç ama usta yazarın çizer Cliff Chiang ile birlikte ürettiği ve nedendir bilinmez, hala gözlerden ırak kalmış serisi. Sebebini biraz kapak tasarımlarının sadeliğine, biraz da kahramanların kadın karakterlerden seçilmesine bağlıyorum (Ne kadar inkar etmeye çalışsak da bu mecrada cinsiyete yönelik bir ayrımcılık hep vardı, hala da var). Oysa Netflix’in bu sene büyük ilgi gören Stranger Things’inin yarattığı heyecan dalgası tam da Paper Girls’ü yükseklere çıkaracak cinsten. Seksenlerin küçük kasaba gizemlerine toplum tekrardan açken Paper Girls’ü kaçırmak olmaz.i
Serimiz 1988 Cadılar Bayramı’nın ertesi gününe girerken, şafak saatlerinde hızlı bir şekilde başlıyor ve bir an bile temposunu yavaşlatmıyor. Mac, Tiffany, KJ ve Erin sabahın erkeninde mahallelerinde gazete dağıtmaya kendilerini adamış dört “gazeteci kızdır”. Onların gözünde bu iş sadece bir gelir kaynağı değil, bilginin insanlara ulaştırılması hedefiyle başlanmış bir kutsal görev halini almıştır. Bu görevin önünde de bir dolu engel vardır, yol kesen liseliler, sokak köpekleri, arada nedensiz yollarına çıkan polisler… Dörtlü için o gün işlerini yapmalarına mani olacak bir büyük engel daha vardır; bilinen dünyanın sonu…
Bizim kültürümüzde hiç yer almasa da Amerika’da bisikletle gazete dağıtıcılığı bir dönemin en karakteristik gençlik mesleklerindendi. Vaughan da dünün gençleri bugünün yetişkinlerini yeni serisinde işte bu nostaljik damardan yakalamayı hedefliyor. Ne var ki olay sadece nostaljiden beslenme değil, bilginin ulaşılabilirliği Paper Girls’ün satır aralarında hep tartışılan meselelerinden. Hikayenin ilerleyen sayılarında bilimkurgunun dolu dizgin ilerleyişi ve zaman yolculuğu ile gazeteci kızların internet, twitter, facebook gibi olaylar karşısında yaşadıkları afallama çizgiromanı rutin bir macera serisinden çok fazlası seviyesine getiren önemli noktalardan.
Serinin belki de en tehlikeli ama başarılı özelliği ise baş karakterlerin hepsinin yeni ergenlikteki kadınlardan oluşması. Mevzubahis yazarımız Vaughan olmasaydı bu durum riskli bir hareke olabilirdi ancak kendisinin 2000’lerin ortasında girdiği en riskli iş olan Y:The Last Man’i ne kadar iyi kotardığını tecrübe edenler Paper Girls’ün de nasıl bir özenle hazırlandığını tahmin edebilirler.
Son yıllarda kendini gösteren Stranger Things, Gravity Falls gibi serilerden de anlıyoruz ki 1980’lerin kara cazibesine popüler kültür olarak bir daha uğramış vaziyetteyiz. Bir yanım eskiden tutunacak dal arama çabasını tembellik olarak görürken öte yanım bu çabayı takdir ediyor, zira bu çaba pek çok sanatçının kendi çocukluklarına denk düşen bir dönemin keşfi. Yazarlar kendi çocukluklarına döndüklerinde ne cevherler bulacaklarını asla bilemeyiz. Neil Gaiman’ın da dediği gibi “yetişkinler yolları takip eder, çocuklar ise keşfeder.”. Ben Paper Girls’ü de naif ama muhteşem bir keşif sürecinin eseri olarak görüyorum. Artık çizgi sayfalardan fışkıran pelerinleri askılığa asmanın zamanı geldi, bir yandan hem eski bir yandan ise alabildiğine yenilikçi bir sayfanın ana akımda açılması dileğiyle…