Türkiye’de yıllardır, yılbaşında, gece yarısına doğru, televizyon programlarında sahneye dansöz çıkması âdettendir. Aileler, arkadaşlar o gün televizyon karşısına kurulur ve piyango çekilişiyle, dans gösterisini bekler. Bu sene yılbaşında İbo Show’da adet olduğu gibi, bir dans gösterisi oldu ama âdet tam olarak yerini bulmadı. Dansçının, sahne kostümünün içinde alüminyum folyoya sarılmış gibi durması sosyal medyada gündem oldu. Yıllarca yılbaşında dans şovlarına yer vermesi ve yayına çıkardığı dansçının yükselişe geçmesiyle gündem olan bu programın bu sefer de otosansür kararıyla gündeme gelmesi örneği, bu ayki dosya konuma karar vermeme vesile oldu.
Bu ay dosya yazılarımda ele alacağım konular, Eski Türkiye’de televizyon programları ve üzerimizdeki etkileri olacak. Eski Türkiye’yi kendime başlık olarak seçerken çoklukla 2000’lerin ilk yıllarında televizyonda kendine yer bulmuş programlardan bahsedeceğim. Radarıma giren programlardan bazıları 2000 öncesi yıllara dayanırken günümüze yetişen program ise pek bulunmuyor.
Son birkaç yılda Türkiye’de televizyon yayın kültürü gözle görülür biçimde değişti. Bu değişimin sonucu olarak birçok içerik eriyip tarihe karışırken birçokları da eskilerin yerini aldı. Televizyon yayınlarındaki bu değişimin sebebi içerik zenginliğinin kaybedilmesi midir yoksa yayıncılık kurumunun kendine çeki düzen vermekten eksik kalması mıdır, tartışılır. Kesin olan bir şey varsa televizyon, eski şanını kaybetti. Bu, içerik kalitesinden içeriğin ideolojisine kadar çeşitli sebeplerle açıklanabilir ama durumun gözle görülür bir kırılma yaratması, dijital yayın platformlarının ortaya çıkmasıyla oldu.
Dijital yayın platformlarının yaygınlaşmasıyla seyir kültürümüz kökten değişti. İnternet üzerinden, herhangi bir ekrana bağlanmak suretiyle kullanılan platformlar sayesinde seyirci, takip edeceği programı istediği bir zaman aralığında, istediği ortamda takip etme şansına erişti. Bununla birlikte evlerdeki televizyonlar aksesuarlara dönüşmeye başladı. “Kendi gününde, kendi saatinde, kendi kanalında” gibi reklam tabirleri yavaşça tedavülden kalktı. İnsanlar izlemek istedikleri içeriği istediği gün, istediği saatte ve istediği ekranda izleyebilir oldular ve başlarda reklamla karşılaşma olanağı daha da azdı. Bu kullanım özgürlüğü seyirci tarafından çabuk benimsendi ve televizyon genellikle internetten izlenecek yayınlar için yalnızca monitör görevi görmeye başladı. Yayın mecraları arasındaki bu rekabet televizyona yaramadı, “zaping” yapmak gibi bir kavram aklımıza gelmez oldu. Artık istediğimiz anahtar kelimeleri girerek, istediğimiz içeriğe erişir olduk. Erişilebilirliğin yanında içerik çeşitliliği ve kısıtlamaların, sansürlerin olmadığı bir yayıncılık seyirciye daha çekici geldi. Türkiye’de, dijital platformlar ve televizyon arasındaki rekabetin benzeri de devlet televizyonuyla, özel televizyon kanallarının ilk yıllarında yaşandı ama buna geçmeden önce Türkiye’ye televizyonun gelişi ve televizyon yayıncılığının başlamasından bahsedeceğim.
Türkiye’de İlk Televizyon Yayını: İTÜ TV
Daha hanelerde televizyon yokken yapılan ilk televizyon yayını, 1952’de İTÜ kampüsünde gerçekleşti. İTÜ Elektrik Fakültesi’nde profesör olan Mustafa Santur’un girişimiyle bir süreç başladı; eğitimlerin, araştırmaların ve Philips markasının projeye sponsor olup, ekipmanları tedarik etmesinin sonucunda İTÜ TV yayına başladı. İlk müzik gösterileri, ilk naklen maç yayını, ilk haber sunumu ve ilk yarışma programı bu kanalda yayınlandı. İTÜ TV, gittikçe yayın kalitesini arttırsa da 1964’te çıkan TRT yasasıyla, yayınlarına son verdi. Türkiye sınırları içinde TRT’den başka bir kurumun yayın yapmasını yasaklayan yasaya altı yıl dayanan İTÜ TV, 1970’te kapandı ve ekipmanları TRT’ye devredildi.
Devletin Kanalı: TRT
1968’de ilk yayınını gerçekleştiren TRT, uzun süre tek kanal olarak yayınlarını sürdürdü. Yayın politikasını kendisi belirledi, kendi yasaklarını koydu ve seyirci için standarda da kendisi karar verdi. TRT’nin tekeli, Cem Uzan ve Ahmet Özal tarafından 1989’da kurulan Magic Box (Star1)’ın kurulmasıyla sona erdi.
STAR’ın İlk Hali: MAGIC BOX
Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalı Magic Box, cumhurbaşkanının da etkisiyle yasal boşluklar değerlendirilerek kuruldu ve ilk yayınını Almanya üzerinden gerçekleştirdi. Muadili olan TRT’ye göre oldukça liberal bir yayın politikasına sahip olan Magic Box, televizyon yayıncılığında ilk rekabeti doğurdu.
İlk olarak TRT’nin spikerlerini ve sunucularını kendisine transfer eden Magic Box, TRT programlarının benzerlerini de yayınlamaya başladı. Magic Box’ın 1. lig maçlarını naklen yayınlamaya başlamasıyla da TRT tarafından Magic Box’a kapatma davası açılmasına rağmen mahkemede bir sonuç alınamadı.
Televizyon Eğlencesinin Zirvesi Yılbaşı Programları
İnsanların özel olduğunu hissettiği günler, o günlere dair beklentiyi arttırır. TRT’nin tekel olduğu dönemde yılbaşı programlarının tek adresi TRT idi. Her sene yeni yıla girerken bazı popüler şarkıcılar ekrana gelir, senede bir kez olmak üzere televizyonda izlenebilen dansözler sahne alırdı. Tam da Magic Box’ın kurulduğu sene, TRT’nin yılbaşı programları hiç beğenilmemiş, dansöz kısmında da kısıtlama/sansür meseleleri gündeme gelmişti. Rakibine yapılan bu eleştirileri izleyen Magic Box, TRT’nin yasaklı şarkıcılarını ekrana getirdi, piyango çekilişi sonucunu TRT’den önce yayınladı ve birçok dans gösterisine yer verdi. Bunların yanı sıra araba ve televizyon çekilişi düzenleyen Magic Box, yoğunluktan dolayı telefon hatlarının kilitlenmesine sebep oldu. Magic Box’ın düzenlediği bu etkinlikler, gelecek sene TRT’nin dolu dolu bir yılbaşı programı yapmak için daha fazla mesai harcamasına sebep oldu.
Kısa süre içinde bu iki kanal ve birer birer açılmaya başlayan diğer özel kanallar, rakip kanaldan daha iyi rating almak için program çeşitlerine sürekli özenmek zorunda kaldılar. Her geçen gün vitesi arttıran kanallar, şimdiden geriye bakınca sınır tanımayan işlere imza attılar. 1993’ün son gecesi üstsüz bir dansçının sahneye çıktığı yılbaşı programı ve Show Tv’de bir süre yayınlanmaya devam eden Tutti Frutti gibi programlar, bir grup insanın geceleri gizlice televizyon karşısına geçmesine sebep olurken bir grup insanın da nefretine sebep oldu.
RTÜK
Rekabet ortamının yayın politikalarına etkisinden bahsedip de verdiği cezalarla yayın politikalarının muhafazakarlaşmasına sebep olan bir kurum olan RTÜK’e değinmemek olmaz. Önceden RTÜK Başkanı kimdir, neler yapar bilinmezken şimdilerde bu başkan televizyon programlarına katılıyor ve yönetimini üstlendiği kurumun özerkliğini ve kurumun yönetim politikasının haklılığını anlatıyor. RTÜK, ne kadar özerk bir kurum olsa da siyasi parti üyeleri arasından seçilen görevlilerini, ideolojilerinden bağımsız düşünmek günümüzde gittikçe zorlaşıyor.
1992’de Show TV ve Teleon gibi Magic Box’ın ardılı olan özel televizyon kanalları yayın hayatına başladı, 1993’te de yasal bir düzenlemeyle radyo ve televizyon yayıncılığı üzerindeki devlet tekeli kaldırıldı. Bundan sonra da özel televizyon kanallarının sayısı giderek artmaya başladı. Özel teşebbüsün böylesine artmasıyla elbette ki devlet tekrar olaya el atmak istedi ve RTÜK, 1994’te kuruldu. Özel kurumların ve söylem çeşitliliğinin artmasıyla kurulan bu kurum her zaman, şimdi olduğu gibi denetleyici/frenleyici bir mekanizmaydı.
Tek sansür mekanizması RTÜK değil tabii ki. Kanallar da zamanla sıkı bir otosansür sistemine geçtiler. Yılbaşında, İbo Show’da giydiği kostümle gündem olan dansçı Didem, verdiği bir röportajda kostüm için kısıtlayıcı kuralların kanal tarafından verildiğini ve işini yapmak için bunları kabul etmek zorunda olduğunu belirtti. Ayrıca her dönem bir eğlence programına dâhil olan Huysuz Virjin’in, son yıllarını televizyondan uzak geçirmesi de kanalların kendilerine getirdiği sınırlamaların bir sonucudur.
Televizyon uzun süre, yaş farkı ve ekonomik düzey fark etmeksizin ülkemizde ve tüm dünyada gündemi oluşturan etmenlerden biri oldu ama teknolojinin gelişmesi, rekabet ortamının değişmesi ve daha birçok sebepten dolayı artık televizyon eski otoritesini kaybetmiş bulunuyor. Artık ne perşembe akşamları, dizinin yeni bölümünün yayınlanacağı saatte sokaklar boş kalıyor ne de televizyonu eleştirmek isteyen insanlar ona aptal kutusu demeye gerek duyuyor. Siz Türkiye’deki televizyon yayıncılığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Kumandanızın Geekyapar tuşuna basarak bize bağlanıp, fikirlerini paylaşabilirsiniz.