Spoiler-free yazmaya çalışsam da yazı yer yer filmden kısımlar içeriyor ve bunun bir kısmınızı rahatsız edeceğini tahmin ediyorum. Dolayısıyla ben uyarımı yapayım, sonra sorun olmasın. Bu incelemenin spoiler hassasiyeti yüksek bünyeler tarafından film izlendikten sonra okunması tavsiye edilmektedir. 

The Fantastic Four Poster

Fantastic Four’u (FF) çizgi romanda hiç sevmem. Öyle böyle değil ama hiç sevmem. Human Torch en sevdiğim çizgi roman karakterleri arasında en üstlerde yer alır, Sue’ya bayılırım, Thing’i de genel itibariyle başarılı bulurum, Reed’in de Marvel evrenindeki yerini takdir ederim ama bu dörtlüyü bir araya getirip yazılan hikayeler hiçbir şekilde bana hitap etmez. Önceki filmleri de hiç sevmemiştim ama bu sadece FF sevmememle alakalı değildi. Ne görsel olarak, ne de içerik olarak tatmin edici değillerdi. Bu sebepledir ki yeni filme giderken bunun da başarısız olacağına dair derin duygular besliyordum.

Zaten filmin duyurusu yapıldığından beri sizi filmden soğutacak her türlü haber de eklenince bir felaket beklemek kaçınılmaz olmuştu. Filmin hakları Marvel’a geçmesin diye çekiliyor olduğu, Doom gibi ikonik bir kötü adamın genç bir hacker olarak gösterilecek olması ve daha nice haberler falan derken filmle ilgili her duyduğum şey beni daha fazla geriyordu.

fantastic-four-photo-sue-storm-gallery-image

Peki filmi izledikten sonra sonuç bir felaket mi? Felaket demek biraz sert olabilir. Çünkü önceki filmlere kıyasla fena sayılmaz. Ama sinemada izlemeye değecek bir film mi? Orası pek parlak görünmüyor ama yine de tartışmaya açık. O zaman gelin tartışalım.

İlk şoku filmin üç boyutlu olmadığını öğrendiğimde yaşadım. Biliyorum bu trendi sevmeyenler çok ama sinemada görselliği daha iyi yakalamamızı -kısaca daha iyi göründüğünü söylemeye çalışıyorum- sağladığını düşündüğüm için ben karşıt değilim. Yine de filmin iki boyutlu olması çok büyük bir eksiklik değil, film yeterince güzel görünüyor, tabii karakter tasarımlarını saymazsak.

fantastic-four-photo-ben-grimm-gallery-image

Filme ilk girişeceğimiz yer burası. En kötü görünen karakter hiç tartışmasız “The Thing”. Evet, önceki turuncu, köpükten yapılma karaktere göre büyük bir ilerleme var ama bu haliyle de ruhsuz ve yapmacık duruyor mavi gözlü şirin devimiz. Motion capture olmasına rağmen inanılmaz fazla CGI duruyor. Zaten senaryoda da bu karakterle ilgili ciddi sıkıntılar mevcut. Ne Reed ile ilişkisi, ne kas görevi, ne depresyonu falan hiçbir şey tam olarak oturmuyor film boyunca. Böylesi önemli bir karakterin heba edilmesi üzücü.

Ama daha büyük ayıp tartışmasız Dr. Doom karakterine yapılmış. Görsel olarak resimlerde gördüğünüz kadar kötü görünmüyor filmin içindeyken (Yanlış anlaşılmasın başarılı bir görüntü değil, sadece “o kadar kötü görünmüyor”) ama yine de o efsanevi kötü adam halinden eser yok. Bu karakteri ekrana yansıtırken gösterdikleri yaklaşım için ise karışık duygular içindeyim. Aslında daha fazla genelleme yapmam gerekirse Ultimate’e çok az göz kırparak Fantastic Four’un orijinine getirdikleri yaklaşımlar çok kötü değil, hakeza karakterleri gençleştirmek de çok büyük bir sıkıntı olmazdı aslında, eğer adam gibi işlemeyi başarabilselerdi.

fantastic-four-photo-reed-richards-gallery-image

Açmam gerekirse Doom’un anarşik bilim adamı başlangıcı fena değil, potansiyel bir kötü adam olabilir ama ilerledikçe öyle saçma bir yola dönüyor ki karakter açıklamak mümkün değil. Doom vs. Reed çekişmesi mevcut durumda aslında gayet güzel başlıyor ama yine üzerine başarıyla eğilinemiyor, dolayısıyla altı boş kalıyor. Doom’un güçlerini mistik işlerden uzaklaştırıp belli bir tabana oturtmaları da güzel bir hareket ama bu güçlerin seviyesinde denge sağlayamayınca bu hareket de anlamsızlaşıyor. Hele bir de bu karakterlerin potansiyellerini, MCU içinde olsalar konumlanabilecekleri yerleri düşününce herşey tatmin edicilikten uzaklaşıyor.

Doom-Reed problemini filmin her konusunda söyleyebiliriz. Fena başlamayan film ikinci kısımda biraz düşüyor, tam toparlaması beklenirken feci kötü bir şekilde sonlanıyor, haliyle siz de başta gösterdikleri parıltılı anları unutuveriyorsunuz. Baştaki çocuk Reed sekansları, Ben’in o noktadaki konumu, Victor ile Reed’in çok ön plana çıkmayan ama büyük potansiyeli olduğu belli olan çekişmesi, devletin FF’e yaklaşımı, Sue-Reed elektriği, güçlerini kazanma şekilleri ve filme yer yer serpilmiş easter egg’ler falan gayet güzel detaylar. Sıkıntı bunları bir yere bağlamaya çalıştıkları anda ortaya çıkıyor. Orada dengeyi sağlayamadıkları, süreci iyi yönetemedikleri için de filmden çıktığınızda tatmin olmamış oluyorsunuz.

fantastic-four-photo-platform-gallery-image

Filmin son kısmı başarısız demiş miydim? Bir daha söyleyeyim, hem çok oldu bitti şeklinde bitiyor, hem Doom güçleri sorunsalı ortaya çıkıyor, hem de zaten adam gibi bir temele bağlanmadığı için -Öbür taraf bana yeter, o yüzden dünyayı yokedeyim- bir anlam da ifade etmiyor. Bu arada alternatif evrenin hiç bir numarası olmaması, sadece yeşil ışık -güya enerji formu falan- ve dağlardan oluşuyor olması da kesinlikle hayal kırıklığıydı. Doom’un oraya olan bağı dışında film boyunca bu taş toprağa yüklenmeye çalışan “Dünyamızı değişterecek, aman tanrım” misyonunu ise anlamakta çok güçlük çektim.

Tekrar karakterlerimize dönersek, genel olarak Reed bence iyiydi. Zekası, bu zekayı kullanışı, Ben Grimm’e bağlılığı gibi karakterin temelini oluşturan öğeler son derece yerinde konumlandırılmıştı. Sue ise Kate Mara’yı çok sevmeme rağmen bu role çok uymamış, fazla pasif kalmış gibi geldi. Çizgi romanlardaki o hayran olunası Sue’dan eser yok ve Kate Mara da zaten genelde o tip roller oynamıyor. Yine de Jessica Alba’ya tercih edilebilir.

fantastic-four-photo-johnny-storm-suit-gallery-image

Pek çok tartışmaya konu olan Human Torch ise olmamış ama bunun teninin rengiyle falan ilgisi yok. Karakterin sempatisi, uçukluğu, çılgınlığı, kendini beğenmişliği falan tamamen törpülenmiş gibi. Yapmacık görünen birkaç asi çocuk sahnesiyle birlikte son derece sıradan bir karakter haline gelmiş. Sadece bu çok sevdiğim karaktere bunu layık gördükleri için bile filme kötü diyebilirim. Bir not olarak da kostüm namına elle tutulur bir şey olmamasını da eksiler hanesine ekleyelim.

Toparlamak gerekirse, çok sevmediğim Fantastic Four karakterlerine hoşuma giden pek çok güzel yaklaşım getirmelerine rağmen bunları yerinde kullanamamaları sebebiyle sonuçta sınıfta kalan bir film ortaya çıkmış. Eğer boş bir zamanınız olursa yapacak hiçbir şey bulamazsanız sırf muhabbetlerden geri kalmamak için gidebilirsiniz. Onun dışında izlemediğiniz için büyük bir şey kaybetmeyeceksiniz.

Author

A Man Who Walks Alone... @tutkutuzlu

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.