Winterfell’in havasına tezatlık yaratan bu sıcak yaz ayları, gümbür gümbür gelmekte olan Game of Thrones’un yegane habercilerinden, öyle değil mi? Her yaz, kursağımızda kalan bölümlerle bir sonraki sezonu beklemeye başlamak bir hayli acılı bir süreçti üstelik. Topu topu on bölüm yayınlayıp sonrasında bir seneden daha fazla süre ekranlara tekrar dönmeyen dizi, saç baş yolduruyordu uzun süredir. Amma velakin bu durum sanırım son sezonla birlikte biraz daha duruldu, dinginleşti.
George R.R Martin’in yeni kitabı hala yazamamış olmasından ötürü dizi ile kitap bağlarının birden kopması, çoğu hayran için hüsranla sonuçlandırdı son sezonu. Üretilen teoriler ve ölen karakterlerin artık gittikçe daha da normalleştiği altıncı sezonda, çoğu Game of Thrones hayranından duyduğum kadarıyla artık dizi o kadar da keyif vermemeye başlamıştı. Kitapları yalayıp yutmuş, üstüne ikinci ve üçüncü turları dönen her takıntılı insan bu durumdan şikayetleniyordu en son hatırladığım. Ne kadar onaylanır emin değilim ama “Üretilmiş en çerez teoriler bile gerçekleşir oldu, tahmin edilebilirlik konusunda artık meydan okumuyor dizi.” diyeni dahi gördüm. Bir dizide, sonraki bölümde neler olacağını tahmin edebildiğiniz zaman biraz hevesler kaçıyor elbette; kitaptan ayrıldığında biraz daha dizi cephesi olarak bu hususta güçlenmesi şartmış meğersem.
Eh, durumlar böyle olunca artık etrafımda beni yolda durdurup deli gibi sarsarak “GAME OF THRONES GELİYOR, ÇOK HEYECANLI!” diye bağıran insanlar da bulamaz oldum. Fakat yine de onca yıldır aileden biriymiş gibi izlediğimiz dizimizin yedinci sezonunun gelişiyle de hafiften kıpırtılar hissetmiyor değiliz. Üstelik yedi bölüm gibi komik bir sayıyla bu sezonu kapatacağımız gerçeği de geçtiğimiz seneden bu yana birazcık üzmüştü şahsımı. Ama bu derdimize derman olacak bir haberimiz var desek, iki üç kelam ettikten sonra sevincimize katılır mısınız?
Takdir edersiniz ki her sezonun son bölümü, bir saatten çok daha uzun oluyordu. Neredeyse film kıvamında izlediğimiz bölümler, iyice derin işleyebiliyordu senaryoyu. İşte tam da bu hususta, dizinin yapımcılarından şahane mi şahane bir haber geldi. Söz Dan Weiss‘ten, sevinmesi sizden:
“Bu sezon 60 dakikanın üzerinde iki bölümümüz var. Hatta bir tanesi şu ana kadarki en uzun bölümlerimizden biri olacak: Yaklaşık 90 dakika civarı bir süre söz konusu. Diğeri de en kısa sürelisi olacak, yani 50 dakika.”
Entertainment Weekly’den aldığımız bu haberle, yedinci sezonun en uzun bölümlerinden birinin aslında tam anlamıyla bir film tadında olacağını da ayrıca öğrenmiş olduk. Daha önceden The Winds of Winter bölümü ile 69-70 dakika civarında bir rekora sahip olan yapım, artık tam anlamıyla kendi rekorunu aşacak gibi gözüküyor. Bu durum bana kalırsa dizinin yararına olacak bir şey; zira kalan onca yan hikayeyi işlemek için toplamda 13 bölümden fazlasına ihtiyaçları olacaktı son iki sezon için. Peki beklenmedik bir hareket mi? Orası tartışılır elbette. Yine de sıkı Game of Thrones hayranları olan sizlerin fikirlerini de duymak isteriz bu hususta. Ne dersiniz, 90 dakikalık bölüm haberi yapımın o eski heyecanlı şanına yaraşır hareketlerden biri mi? Yoksa o koca 90 dakikayı cidden boş konularla doldurmaları gibi bir korku var mı aklınızda? Eeey Game of Thrones geekleri, yumulun yorumlara! Kış geliyor zira!