Geçen bölüm yine milyonlarca sevdalının evine ateş düşürmüştü Game of Thrones. Dördüncü sezonun sekizinci bölümü, The Mountain and the Viper, dizinin en vurucu, en çarpıcı bölümlerinden biriydi. O bölümde olanların, neden kitapta olanlarla aynı olmasına rağmen dizide daha problematik olduğunu bölümün incelemesinde yazmıştık. Toparlamamız daha zor olur diye öngörüyorduk. Ama Benioff ve Weiss, sağ olsunlar, kaybımızın yarasını muhteşem bir bölümle sardılar.

Sanıyoruz ilk defa, kitaplardaki bir muharebe sahnesi, diziye epikliğinden santim bir şey kaybetmeden aktarıldı.

Her zamanki gibi, sizi resimden sonra sert spoiler’lar bekliyor. Hazırlıklı olun, yazıya buyurun.

Game of Thrones S04E09 Jon Snow

Sezonun başından beri yazdığım şu eleştirilerde, her zaman aynı şeyden yakındım; en sonunda Oberyn’in ölümüne bu kadar vurulmamızın sebebini de buna bağladım. Game of Thrones, senede sadece on bölüm çıkartabilecek bir bütçeye sahip. Fazlasının bir televizyon dizisi için halihazırda çok uçuk bütçeyi daha da şişireceğinin farkındayım. Ama bu yine de sonucu değiştirmiyor; Benioff ve Weiss, her bölüm on farklı hikaye budağına odaklanıyor ve bazıları gerçekten de dizinin hızını düşürüyor. Bunu ilk yazımda da söylemiştim, şimdi de söylüyorum.

Ama Game of Thrones bana bu gerçeği en çok The Watchers on the Wall ve daha önceki Blackwater gibi bölümlerle hatırlatıyor. Game of Thrones S04E09, sadece ve sadece Jon Snow ile saz arkadaşlarının duvarı koruma çabasını anlatıyor. Başka hiçbir yere gitmiyor, başka karakterlere ne olduğuyla ilgilenmiyor. Bu aynen kitaplardaki anlatım şeklinin diziye yansıması demek. Okuyanlar bilir, kitaplarda her karakterin kendine ait bölümleri vardır. O bölümlerde, yeterli uzunlukta sayfalar boyunca karakterlerin hisleri, korkuları ve yaşadıkları detayıyla anlatılır.

Dizi genelde bu bölümleri ya bir iki dizi bölümüne yayıyor, ya da on dakikada kaba taslak geçiştiriyordu. Bu kaba taslak geçişler, karakterleri bağlamından koparıyordu yer yer; örneğin Daenerys, kitapta anlatılan iç şüpheleri olmadan, sadece zaferleriyle diziye yansıtıldığı için tam bir Mary Sue gibi gözüküyor; Brandon da o mistisizm hakkıyla verilmediğinden “yine geldiği tipine tükürdüğüm” kıvamına indiriliyordu.

Game of Thrones S04E09 Sam and Gilly

Aynı sebepten de sezon başında aslında ufak ufak gerginliğini hissetmeye başlamamız gereken Mance – Night’s Watch yüzleşmesinin havasına, ancak bu bölümün başında Pyp’i yusuf yusuflarken görünce girebildik. Bölüm kendi içerisinde -bunun altını ne kadar çizsem az- yeterince vakti olduğu için o gerginliği de, merak duygusunu da vermeyi başarabildi. Borular çalınıp, ateş yandığında biz zaten savaşın atmosferine girmiştik bile.

Şimdi bir noktada bir şeyi itiraf edelim, Tormund & Ygritte – Jon Snow arasındaki ilginç ilişkinin savaşa yansıması, tam hakkıyla gösterilemedi. İzlerken Ygritte vurulduğunda daha da bir şoke olmamız, aynı anda kendi kendimize “ya ne olacaktı?” diye sorup, kaderi küskün bir şekilde kabullenmemiz gerekiyordu; ama onun yerine internette şaka malzemesi olmuş “You know nothing, Jon Snow” ile biten sahne; hem bu yüzden ciddiyetini yitirdi, hem de zaten çok çabuk olup bittiğinden izleyicinin zihninde yer edemedi. Aynısı Tormund’un esir alınışında da yaşandı.

Bunların üzerine, bazı noktalarda savaş koreografisi gerçekten de karikatür düzeyindeydi. Özellikle Ser Alliser ile Tormund’un dövüşünde, bazı hareketler göze gerçekten de batacak denli absürttü, ama bu, gerçekten de eleştirecek şey aradığınız zaman göreceğiniz bir şeydi kuvvetle muhtemel. Bölümü işimin bir parçası olarak izlemesem, Alliser’ın verandanın öteki tarafından Tormund’u dürtüklemesine bu kadar uyuz olmazdım muhtemelen. Zira bütün bunlar üst üste binse, Alliser tüm Wildling ordusunun üzerine kulak çubuğuyla yürüse bile net gerçek değişemezdi.

Game of Thrones S04E09 Jon and Ygritte

Muhteşem bir savaş sahnesiydi bu be! Mamutlar, devler bir yana; Mance’in vaat ettiği “Kuzey’in gördüğü en büyük ateş” öte yana; gerçekten de dip düşürücü bir ustalıkla yaratılmış sinematografi bambaşka bir yana. Kameranın kale içerisinde 360 derece dönüp, tüm önemli karakterlerin aksiyonlarını göstermesi, kelimenin tam anlamıyla kusursuz bir sahneydi. Aksiyon filmleri konusunda tecrübeli Neil Marshall’ın ustalığı bölümün her yerinden akıyordu resmen. Marshall kamerayı savaş anlarında hep geniş planda tuttu; büyük gösterişler ve küçük duygusal sahnelerin çekimleri gerçekten çok iyiydi.

Ama bölümdeki en büyük alkışı tırpanın duvardan aşağı indiği sahne almalı kesinlikle. Kendi kendimi hiç beklenmedik bir şekilde dumur olurken buldum. Belki de dizi tarihinin en epik sahnelerinden biriydi ve Marshall’ın tecrübesi, kalitesi; o sahnede de buram buram kokuyordu. Sol kanattan gelen tırpanın efektleri de tam yerinde olunca; sahne bittiğinde ayakta alkışlayasım geldi. Bir kenara yazın bunu, yıllar sonra Game of Thrones bitip biz yaşlandığımızda, “Dayı o tırpan sahnesini hatırlıyor musun ya?” diye arkadaşlarımıza soracağız, arkadaşlarımız da bize “Off, ulan hatırlamam mı!” diye cevap verecekler. Evet, bence o kadar iyiydi.

Game of Thrones S04E09 Scythe

Her halükarda Game of Thrones S04E09, insanın içinde “ulan keşke kitaplar gibi her bölüm bir karaktere odaklansa” hissi uyandıran, tam damakta tat bırakan ve Kuzey’in hikayesini bağlayıp, gelecek öyküler için temeli sağlam kuran bir bölümdü. Şimdi önümüzde bir bölüm daha var. Ondan sonrası, yeni Game of Thrones sezonuna kadar yine yüz yıllık yalnzlık tadı…

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.