Fallout dizisi setinden sızan yeni görüntülerle birlikte nükleer kıyım sonrası dirilen mizah dolu dünya için yeniden heyecanlandık.
Amazon tarafından yapımı üstlenen ve Westworld, Person of Interest gibi dizilerden tanıdığımız Jonathan Nolan ve Lisa Joy tarafından yazılıp yönetilen Fallout dizisi çekimlerinden yeni görüntüler sızdı. Zemine çizilmiş kocaman bir Vault-Tec logosunun ve içinde kurumuş ağaçların bulunduğu bir meydanın çevresinde duran birkaç hurda retro arabanın yer aldığı resimlerden dizinin nerede geçtiğini çıkaramasak da gelin sizlerle güzel olacağını umduğumuz bu yapımdan neler beklediğimizi konuşalım.
Savaş… Savaş Asla Değişmez.
İnsanlık ve insanlar değişir, değerli dostlarım ama savaş asla değişmez. Elde edilmesi güzel bir getirinin olduğu yerde elbet onun için savaşan iki farklı güç de olacaktır, savaşın kendisinin sonlandırdığı bir gezegende bile. Bu da bizi oyunun kaçınılmaz bir parçası olan güçlere, taraflara, topluluklara getiriyor. Nasıl Çelik Kardeşlik ile Enclave, Demiryolu ile Enstitü, Fedailer ile Yağmacılar karşı karşıya geliyorsa; hiç kuşkusuz yeni Fallout dizisi içinde de birbiriyle savaştığını göreceğimiz taraflar olacak. Bu grupların güçlerini askeri varlıklarından mı, ekonomik motorlarından mı, bilimsel altyapılarından mı yoksa daha sinsi yollardan mı sağladıklarını bilmiyoruz ama yazarların ve yönetmenlerin yaratıcı fikirlerine güveniyoruz. Ne olursa olsun, kimler çarpışırsa çarpışsın bu namluların arasında tabii ki kendini korumaya çalışan tarafsız küçük yerleşimler kalacak, her savaşta olduğu gibi.
Bu dizideki fraksiyonlara değinmek istersek henüz bir açıklama veya bilgi yok ama oyuncu kadrosundan görebildiğimiz kadarıyla çeşitli çıkarımlar yapabiliriz. Thaddeus ve Maximus gibi isimler, New Vegas’ı yaşamış oyunculara tanıdık gelecektir çünkü Romalıları beceriksizce taklit eden Cesar’ın Lejyonu isimli yağmacı ittifakının kullanabileceği takma adlara benziyorlar. Tabii bu özgün bir hikâye olacağı için bu gruba ne kadar bağlantılı karakterler olacak, orası kesin değil. Yine de lejyonun kendisi olmasa da Roma’yı andıran bir taraf, sembol veya güç görmemiz çok olası.
Aynı şekilde “Albay” isminde bir karakterin kadrodaki varlığı da Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti‘ni akıllara getiriyor. Sonuçta insanların kalabalık yapamadığı bu dünyada albay rütbesini üstlenebilecek veya bunu başkasına bahşedebilecek birileri ancak o kadar güçlü bir tarafın parçası olabilir. Colonal Autumn’dan hareket ederek Enclave gibi gizli bir oluşumun da dizide olabileceğini söyleyebiliriz ama yine dizi özgün bir hikâye ve bölge üzerine kurulacağı için kesin bir sonuç elde edebilmek söz konusu değil.
“Moldaver’in Seçkin Koruması” diye adlandırılan bir karakterden yola çıkarak Moldaver isimli güçlü ve önemli bir kişinin dizideki varlığından eminiz. Bu kişi bir fraksiyonun başını mı çekiyor yoksa kendi başına bağımsız bir şekilde iş yürüten bir karakter mi, o ayrımı yapmak zor.
Yapımda güç zırhlarının olduğunu bildiğimiz için yine bu durumun Enclave veya Çelik Kardeşliği ile alakalı olduğunu düşünmek en doğal şey çünkü bu zırhları kullanmak için özel eğitim almak gerekiyor.
Sheriff Rex ise dizide kanunları veya en azından düzeni koruyan bir makamın da varlığını doğruluyor. Tam aksi yönde duran yağmacılar ise kesinlikle dizide varlar çünkü liderleri de dâhil olmak üzere pek çok yağmacı karakter kadroda görülüyor.
Ah Amerika!
Fallout dizisi köklü ve geniş bir arka planı devralıyor. Oyunun dünyası 1950’li yıllardaki Amerikan estetik ve kültürel değerlerin bugünkü hâline evrilmesindense onlara eşlik eden teknolojik gelişmeler ile daha durağan bir tarzda olgunlaşmasını yansıtıyor. Bu yüzden günümüzden elli yıl sonra sona ermek üzere olan gelecekte bile hâlâ fötr şapkalar, uzun resmi yağmurluklar ve eski Beyoğlu beyefendileri gibi takım elbiseler giyen insanlar görüyoruz.
Yolları dolduran arabalar, keskin ve iddialı hatlardan, tasarımlardan ziyade daha mütevazı çizgilere ve renklere sahipler. Diğer yandan şehir mimari ise o mütevazılıktan çok uzakta. Herhangi bir işlevden uzak, koca boşluklara sahip ihtişamlı binalar, insanlık ve medeniyetin görkemini haddinden fazla yücelten abartılı heykeller ve uzun süre dayanabilen yüksek teknolojili metropol tesisleri şehir merkezindeki bütün binaları doldururken Amerikan tarihinin köklerinden yükselen eski eserler de bütün felaketleri, vebaları, savaşları ve ekonomik krizleri atlatıp Fallout dünyasının tuhaf geleceğine meydan okuyor. Tabii bahsettiğim tüm bu güzel şeylerin üzerini nükleer kıyımın getirdiği bir kül tabakası örtüyor. Ve tüm bunları artık ekran karşısında izleyebileceğiz.
Yerleşimler
İnsanlar inatçı varlıklar ve birbirlerinin üzerine devasa ölüm topları attıktan attıktan sonra bile hayatta kalabiliyorlar. Fallout dizisi içinde görmek istediğimiz unsurlardan birisi de işte bu hayatta kalmaya çalışan insanların kurduğu yerleşimler. Rıhtımların, köprülerin üzerine kurulanlardan ele geçirilmiş gemilere ve zeplinlere, patlamamış atom bombalarının düşüp açtığı çukurlardan beyzbol sahalarına, nükleer enerji santrallerinden çevresindeki çölü yeşillendirmeye başlamış ama oldukça acılı bir hayat yaşadığı için bir an önce ölmek isteyen mutanta dadanan tarikata kadar çok fazla örnek var elimizde.
Fallout bize yerleşim çeşitliliği sunuyor desek sanırım haksız çıkmayız. Bu mahşer sonrasında insanlık cephelerinin sağ kalmak için hangi kaynaklara ve hangi yollara başvurduğunu görmek istiyoruz. Her bir yerleşimin ayrı bir hikâyesi var ve bunları dinlemek sonuna kadar değer çünkü her biri bizim farklı bir yanımızı veya yapabileceğimiz farklı bir tercihi yansıtıyor.
Şirketler
Eski dünya nükleer alevlerin altında kavrulmuş olabilir ama o ölü gezegenin hayaletleri hâlâ mahşer insanlarının hayatlarını etkiliyor. Gerek her yerde, her gün, her saat tüketilen Nuka Cola olsun gerek RobCo şirketinin insanlara dehşet saçan robotları olsun, kapitalist dünyanın iki yüz yıllık ürünleri tazeliğini korumaya devam ediyor. Poseidon Energy’nin kurduğu tesisler hâlâ fraksiyonlar arasında savaşlara sebep olurken Red Rocket benzin istasyonları yorgun yolcular için yüzyıllardır aynı görevi görüyor.
Tabii bunun üzerine bombaların düşmesinden çok sonra kurulan Kızıl Karavan, uzak mesafeler arasında ticaret yapmayı sürdürüyor; Tenpenny Tower yeşil, çürümüş hiçliğin ortasında lüks mü lüks bir rezidans görevi görüyor ve Gun Runners ise hem üretim tesisleri hem de ticaret noktalarıyla çorak topraklara bütün umursamazlığıyla silah saçıyor. Anlaşılan medeniyet her ne kadar bombalarla yok olmuşsa da nükleer alev insanların hırsını kavuramamış. Fallout dizisi bize nasıl şirketler sunacak, onu büyük bir merakla bekliyorum.
Radyo
Eski Amerika’nın yıkıntıları arasında gezerken ve bu ölü ülkenin içinde yeniden doğan başka oluşumların büyümesine tanık olurken eğer yanınızda radyonuz yoksa size eşlik edecek olan ses koca metal harabelerden gelen mekanik gıcırtılar, bir köşede kullandığı maddeleri kusan keş yağmacılar, her yirmi metrede kendisini tekrar edecek silah patlamaları ve muhtemelen her diğer yirmi metrede karşılaşacağınız mutantların çığırıları, gürlemeleri, kükremeleridir. İşte bu yüzden çorak topraklılar genelde yanlarında radyolarını taşırlar veya her dinlenme noktasında birer radyo bulundururlar.
Medeniyet ölmüş olabilir ama sanat hâla dimdik ayaktadır ve eski dünyanın var ettiği yegane güzelliklerden birisi olan müzik hâla insanların bu acınası hayatlarına bile hoş tatlar katar. Çoğu zaman jazz, blues ve country gibi türlerin süslediği radyo istasyonları ara sıra eski rock müziklerini de çalar ve hatta şanslı olan yolcular bazen klasik müziklerin çaldığı ya da yalnız müzisyenlerin o müthiş yeteneklerini sergiledikleri kanallara denk gelebilirler. Kim bilir? Belki de insanlığı nükleer kıyımdan kurtaran o mucize müziktir? Fallout dizisi bu durumu nasıl işleyecek, umarım tatmin olmuş bir şekilde görürüz.
Yağmacılar
Yağmacılar olmadan bir Fallout hikâyesini düşünebilmek çok zor. Diğer fraksiyonların aksine çok nadiren organize olabilen bu delilerin çiftçileri, tüccarları ve esnafları korkutup damarlarına bol bol zehir almak dışında yaptıkları pek bir şey yoktur. Gerçekten, bu kadar. Deliliklerinden de daha ötede benimsedikleri giyim tarzları insana Mad Max filmlerini aratır. Sergiledikleri vahşi ve gaddarca tutum, Joker veya Hannibal Lecter gibi karakterleri sıradan vatandaşlarmış gibi gösterir. Her bir yerleşimin başına beladır bu medeniyet yoksunu yabani deliler. Ta ki bir gün kasabaya bir yabancı gelene kadar. Tahmin edin o yabancı kim? Peki, Fallout dizisi içinde bu delileri görür müyüz? Neredeyse kesin gözüyle bakıyorum.
Vault 33 ve Diğer Vault Tec Sığınakları
Vault denilen yapılar, oyundaki pek zengin ve pek az etik olan Vault-Tec şirketinin inşa ettiği nükleer savaş sığınaklarıdır. Toplamda şirketin bu sığınaklarından yüz yirmi kadarı var ve oyunlarda gelinen son noktada bile hepsini göremedik.
İşte Fallout dizisi bu görmediklerimizden birisi olan Vault 33‘ü içerisinde barındırıyor. Vaultlar genelde Vault-Tec şirketinin nükleer savaş sonrası yürüttüğü acımasız deneyler için kullanıldığından bu sığınağın bir deney için mi kullanıldığı yoksa bir kontrol grubu mu olduğunu bilmiyoruz. Yine de kontrol gruplarının bile daha hafif deneylerde yer aldığını düşünürsek Vault 33 karakterlerinin de bu dünyadan nasibini çoktan almış olması çok yüksek bir ihtimal. Ayrıca haritada numaralarına göre vault konumlandırılmasını da hesaba katarsak Vault 33’ün eski ABD topraklarının batısına veya ortasına yakın yer alması da çok olası.
Mahşer
Fallout dünyasında çok değişik mahşerler gördük. Capital Wasteland’in yeşil hiçliğinden Mojave Çölü’nün kavurucu radyasyonuna, doğal hayatın en ilginç ve uç koşullarda devam ettiği Appalachia’dan Lovecraftian unsurların cirit attığı New England bölgesine kadar, mahşerin pek çok farklı etkisine tanık olduk. Peki, şimdi neyi göreceğiz? Çölleşen bir coğrafyada western filmlerini andıran kasabalar ve çatışmalar mı konu olacak bölümlere? Yoksa dağlık alanlarda ne olduğunu bilmediğimiz mutantlar, canlılığını yitirmiş kalabalık ormanların içinde bize pusu kurmuş halde mi bekleyecekler?
Durum her ne olursa olsun, Fallout dizisi daha önceki oyunlardan daha farklı bir yöne gidecek, yani California, Nevada, Batı Virginia, Washington DC, Massachusetts ve Maryland gibi yerlerin dışında geçecek. Chicago ve New York civarı da genelde sonraki Fallout oyununun geçebileceği yerler arasında söylendiği için o bölgeleri de eleyebiliriz. Bethesda sızıntı söylentileri çoğunlukla doğru çıkıyor. Bu nedenle güney eyaletleri, Kanada sınırına yakın bölgeler veya Cascadia tarafı Fallout dizisi için ideal olan yerler arasında.
Kapak, Pek Çok Kapak ve Soğuk mu Soğuk Nuka Colalar
Nükleer savaşın ısıttığı bir dünyada soğuk mu soğuk Nuka Colalar içmek sanırım yollarda yorulan tüm yolculara iyi gelir. Özellikle bu şişelerin kapaklarının para yerine geçtiği bir dünyada herkes biraz susamıştır.
Bobbleheadler
Hiçbir şey yapmalarına gerek yok, sadece bir noktada arkaya koysunlar ve bizi gülümsetsinler. Bu kadar.
Dünyada bu diziyi nasıl bir merakla beklediğimi açıklamaya yetecek kadar fazla ve çeşitli sözcük yok güzel geekler. Bu oyunların ve dünyanın bir hastasıyım ama tabii ki şu ana kadar önümüze konulan pek çok örnekten sonra temkinli bir şekilde yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum. Yine de yapımın başında Person of Interest ve Westworld gibi Fallout dünyasına çok yakın hikâyelere sahip dizileri çeken Jonathan Nolan ve Lisa Joy gibi isimler olunca insan ister istemez biraz umutlanıyor. Peki, Fallout dizisi içinde siz neleri görmek isterdiniz?