İnternetin hayatımızda nasıl bir yeri olduğunu konuşmaya gerek yok. Hemen her işimiz internet sayesinde gerçekleşiyor ve yokluğuna dayanamıyoruz. Halbuki insanlık, bundan elli yıl önce internetin ne olduğundan habersiz bir şekilde hayatına devam ediyordu. Şimdilerde ise durmadan gelişen ve büyüyen bir dev hâline geldi. Üstelik bu çağ değiştiren teknoloji, kendi içinde de birçok yeni teknolojiyi, medya araçlarını ve bir dizi inovasyonu da beraberinde getirdi. İşte internetle birlikte hayatımıza giren yeniliklerden biri var ki o da, son yıllarda yükselişe geçen streaming servisleri.

Streaming kelimesinin dilimizde tam anlamıyla bir karşılığı yok. Yapsak yapsak kısa bir tanımını yapabiliriz ki o bile biraz teknik kaçabilir. Streaming, en kaba tabiriyle bir veriye doğrudan sahip olmadan onu elde edebilmektir. Siz istediğiniz veriyi, o veriye sahip olan başka bir aracı sayesinde elde edersiniz. Bu veri müzik, film, dizi, kitap, oyun veya yazılım olabilir. Tabii ki streaming kelimesinin ne anlama geldiğini biliyoruz ama bu sıkıcı açıklamayı yapmadan geçemedim. Velhasıl, bu streaming kelimesi hayatımıza hızlı bir şekilde giriverdi ve bugünlerde birçoğumuz bu servislerden en az bir tanesini kullanıyoruz. Dünya üzerinde birçok insan müzik stream etmek için Spotify; film ve diziler için de Netflix kullanıyor. Video içerik ve canlı yayın anlamında da YouTube ve Twitch karşımıza çıkıyor.

Son dönemlerde bu streaming servislerine bir de oyunlar eklendi. Sony’nin PlayStation Now’ı, Google’ın Stadia’sı, Nvidia’nın GeForce NOW’ı bunlara örnek. Sadece eğlence içeriği tüketmek için de değil, mesela bir ofis yazılımına ihtiyaç duyduğunuz zaman da Google’ın streaming servisleri karşınıza çıkıyor. Yani streaming servisleri her yerde. Peki bütün bu streaming hikâyesi nasıl başladı? Nasıl oldu da bugün her şeyi stream eder hâle geldik? Gelin, bu maceranın başladığı yere gidelim.

Streaming servisleri aslında temelinde bulut teknolojisini kullanıyor ve bulut teknolojisi ilk olarak 2000’li yılların başlarında iş yerlerinde, hastanelerde ve eğitim kurumlarında kullanılıyordu. Kullanılan işletim sistemleri veya yazılımlar, bir sunucu vesilesiyle bilgisayarlara aktarılıyordu ve bu bilgisayar kullanımı açısından oldukça büyük bir tasarruf sağlanıyordu. Her kullanıcıya işletim sistemi ve yazılım yüklü bir bilgisayar bağlamak yerine, bunların görüntüsünü bir sunucu üzerinden çekebilecek basit ve daha az maliyetli bilgisayarlar kullanılıyordu. Bu sayede de hem maliyet düşürülmüş oluyor hem de kullanıcının yaşayacağı sorunlar en aza indirgeniyordu. Peki aslında kurumsal bir çözüm olan bulut teknolojisi nasıl oldu da bir inovasyon geçirerek streaming servisleri için kullanılır hâle geldi?

Streaming servislerinin ilk halka açık örnekleri YouTube ve Netflix. YouTube, 2005 yılında açıldığında tek amacı, insanların televizyonda izlediği veya dünyada olup biten komik veya ilginç anları internette bulabilmesiydi. Bunu ben söylemiyorum, YouTube kurucularından Jawes Karim söylüyor: “2004’teki Super Bowl esnasında Janet Jackson’ın frikik kazası, Hint Okyanusu depremi ve tsunamisinden sonra bu tarz olayların online olarak videolarının bulunmasının ne kadar zor olduğunu düşündüm. Bu da bir video paylaşım sitesi fikrinin oluşmasında öncü oldu”. Bu fikrin üstüne de herkesin video yükleyebildiği bir platform kurmak, şimdilerde yerini sosyal medyaya bırakan Windows Live Messenger gibi çevrim içi sohbet hizmetlerinin video versiyonunu oluşturmakla akıllarına gelmiş. Tabii işin slime boyutuna varacağını düşünmemişlerdir.

Netflix’in geçmişi YouTube’dan daha eskilere dayanıyor ama bildiğimiz hâliyle değil. 1997 yılında ilk kurulduğunda Netflix, kendi internet sitesi üzerinden insanlara DVD satışı ve kiralama hizmeti sunmak üzerine bir iş modeli yürütüyordu. Bu model daha sonra sadece DVD kiralamaya evrildi, ta ki internetin yaygınlaşması ve YouTube’un tüm dünyada bir yankı uyandırmasına kadar. 2007 yılında Netflix, yayıncı firmalarla anlaşarak kendi sitesi üzerinden film ve dizi izleme imkanı sunmaya başladı. Zamanla kendine özel içeriklerini üretir hâle geldi ve günümüzdeki şeklini aldı.

Yani sadece kurumsal alanlarda kullanılan bulut teknolojisi, internetin de yaygınlaşmasıyla birlikte bir takım içerik tüketme mecralarının temelini oluşturdu ve böylelikle bir inovasyon gerçekleşmiş oldu. Zaman içerisinde YouTube, Netflix ve Spotify gibi isimlerin ardından başka büyük firmalar da streaming servislerine yatırım yapmaya başladı. Disney+, Apple TV+, hulu, Amazon Prime Video ve HBO NOW, bu sektörlerden örnek gösterilebilecek platformlar. Oyun sektörü de bu yarışa girdi ve Google, Microsoft, PlayStation ve Nvidia gibi birçok firma kendi servislerini duyurmaya başladı. Peki neden bütün dünya streaming servislerine yöneldi? Kullanıcılar olarak biz niçin bu servisleri tercih ediyoruz?

Bunun en büyük sebebi, streaming servislerinin hem üreticiler için hem de tüketiciler için daha az maliyetli olması. Üretici açısından baktığımızda, başlı başına bir filmin çekilmesi ve sinemalarda salon salon yayınlanması ya da bir dizinin çekildikten sonra televizyon kanallarında yayınlanması oldukça maliyetli. Streaming servisinde ise her film veya dizi için ücret almak yerine, hizmetin tamamı için ücret isteyerek daha çok müşteriye sahip olma şansları artıyor.

Günümüzde hangimiz gidip sevdiğimiz sanatçıların albümlerini satın alıyor ya da müzik dinlemenin birinci yolu olarak CD çalar ya da plak kullanıyoruz? Sadece koleksiyoncu bir grup müziksever dışında çoğumuz kulağımızı Spotify’a emanet etmiyor muyuz? Aklımıza gelen bir albümü, sevdiğimiz sanatçının yıllar önce dinlediğimiz o şarkısını şak diye aratıp bulabiliyoruz. Film tüketmek için Amerika’da bir filmi sinemada izlemeye en az on dolar ödüyorsunuz ama örneğin Disney+ sizden sadece yedi dolar istiyor ve karşılığında Disney prodüksiyonu kalitesindeki filmlere ve dizilere erişebiliyorsunuz.

Ayrıca izleyicinin istediği zaman, istediği içeriği tüketebilmesi de başka bir esneklik. İçeriği tüketen bizler için baktığımızda ise, tabii ki bir filmi sinemada izlemek için otuz lira ödemekten veya haftanın belirli bir günü belirli bir zaman diliminde televizyon karşısına geçip reklamlarla dolu bir dizi izlemektense, bu film ve dizilerin tamamına erişebildiğimiz bir hizmete ücret ödemek çok daha mantıklı olabiliyor.

Yine bu duruma oyun sektöründen örnek vermek gerekirse, oyun firmaları da ekonominin artık her bir oyuna aynı paraları ödemeye müsait olmadığının farkında. Artık her bir oyun için altmış dolar ödemek -bizi düşünürsek birkaç yüz lira ödemek- gerçekten oyuncu için bir yük hâline geldi. Çünkü bir yılda hatta bırakın yılı bir ayda çıkan oyun sayısı üç, beş ya da on değil. Bir sürü oyun çıkıyor ve hepsini almaya kimsenin gücü yetmiyor. Dolayısıyla oyun firmaları da oyunlarını tıpkı Netflix gibi bir kütüphane oluşturarak oyunculara bu hizmeti sunmayı tercih ediyor. Ne de olsa bir oyuncu olarak bizler de her oyuna ayrı ayrı para vermektense, aylık abone olduğumuz bir sistem sayesinde o oyun firmasının bize sunduğu bütün oyunlara erişmeyi tercih ederiz.

Tabii, bütün markaların kendi streaming servislerini kurmaları da beraberinde, şurada bir kısmından bahsettiğimiz başka bir sorunu getiriyor: Her streaming servisine ayrı ayrı para mı ödemeliyiz?

Son zamanlarda, streaming servislerinin artmasıyla birlikte bütün internet âlemi bu konuyu tartışıyor. Tüketici açısından baktığımızda oldukça mantıklı bir soru. Ancak şu an için bütün streaming servislerini bir arada toplayan bir streaming servisi bulunmuyor ne yazık ki. Evet kulağa çok karmaşık gelebilir, ama bu bir tekerleme değil. Pek çok kullanıcı “Netflix’i, Disney’i, Spotify’ı, Google Stadia’sı, GeForce Now’ı derken bütün platformlara nasıl para yetiştirelim yahu?” şeklinde isyan ediyor ve çözüm olarak da ilk akla gelen şey bu oluyor.

Bütün streaming servislerini bünyesinde barındıran ayrı bir servis. Bu tabii ki biraz ütopik bir istek ama belli mi olur? Sonuçta işin buralara geleceğini de kimse tahmin edemezdi. Siz streaming servisleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Author

tasarımcı, fotoğrafçı, oyuncu, teknolojisever, soundtrack delisi. her türlü online mecradan ulaşmak için: @mfurkanakyuz

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.