5. Hitman 2: Silent Assassin

Hitman 2

Hitman 2 sabır işiydi. Öyle silahları çekip kahve basan Polat Alemdar gibi sıkmaya başladığınızda tadı tuzu kalmazdı, yapamazdınız zaten. Hitman 2 plan işiydi, program işiydi. Şablonu çizip, işi hallettikten sonra, planınızın işlediğini görmenin tatminiydi Hitman 2. Şimdi diyeceksiniz ki, tamam Hitman serisini anladık da, neden Hitman 2? Sebebi basit: Hitman: Contracts bizce ortalama bir oyundu. İlk Hitman keyifliydi, ama bazı kusurları çok barizdi. Hitman: Blood Money ve Hitmen: Absolution ise gerçekten iyilerdi, ama en nihayetinde, Hitman 2 kadar sabra mecbur ettiklerini hissetmedik pek. O yüzden de en güzeli Hitman 2’ydi.

 

4. Mark of the Ninja

Mark of the Ninja

Hep kocaman kocaman AAA oyunlar mı olacak listede? Hayır efendim. Mark of the Ninja diye bir şey var olduğu sürece bu söz konusu olamaz. Mark of the Ninja, tam manasıyla stealth oyun severler için bir vahadır. İşi gücü stealth bu oyunun. Aksiyonmuş, RYO’ymuş, stratejiymiş başka bir derdi yok. Sadece ışıklar, gölgeler, muhteşem grafikler ve siz varsınız. Hani böyle arada sürprizler çıkar ya karşınıza, çok sevinirsiniz, ne olduğunuzu şaşırırsınız? Mark of the Ninja da pek çoğumuz için öyleydi. Ama çıktığından beri Klei ismini bir kenara not aldık, bundan sonra daha iyilerini bekler vaziyetteyiz.

 

3. The Last of Us

LAst of Us

Geldik ilk üç sıraya. Dürüst olalım, Last of Us’ı stealth oyunu olarak sınıflandırmaktan bir müddet çekindik. Oyunun ana mekaniklerine baktık sonra. Joel’ın “süper duyma” kabiliyeti, kurşun sayısının çok az olması, zombilerin çoğunun tek vuruşta canımızı alması… Bunların hepsi sizi alenen gizli kalmaya, fazla gözükmemeye itiyordu. Ve oyun o gizlilik üzerinden bir dert anlatıyordu. Yani fark ettik ki, Last of Us bir stealth oyunuydu ve yaratmak istediği o “sen bu dünyada yalnız ve çaresizsin” havası için stealth oyunu olmuştu.

 

2. Tom Clancy’s Splinter Cell: Chaos Theory

Chaos THeory

Evet. İlk iki sıranın Splinter Cell ve MGS’ye ait olacağı belliydi. Şüphesi olan var mıydı? Stealth oyunları dendiğinde akla gelen ilk iki isimden söz ediyoruz. Mesele hangisinin bir numara olacağıydı. Çok düşündük. Kafamızı vurduk sıralara. Chaos Theory, gerçekten de kaymak gibi akıp giden, pürüzsüz, kusursuz bir oyundu. Sahip olduğu Clancy vari komplo edebiyatı havası, yer yer tekno-thriller atmosferi, ışık ve ses kombinasyonunu harika kullanışı gerçekten de yıllar boyu aklımızda yer etti. Splinter Cell serisinin de en iyi oyunu olduğunu düşünüyoruz, 2013’te çıkan ve muhteşem bir oyun olan Blacklist’e rağmen üstelik. Ama…

 

1. Metal Gear Solid 3: Snake Eater

MGS 3

… gelmiş geçmiş en iyi stealth oyunu olarak MGS 3’ü seçmekten başka çaremiz yoktu. Metal Gear Solid 1, çok, çok iyi bir oyundu. İki dakika oynayan hemen hemen herkes bunu size söyleyecektir. MGS 2 eğer Raiden’ı sevebilseydik de gözümüze daha sempatik gelebilirdi. Ama Metal Gear Solid 3 serinin en baba oyunuydu. Evet, MGS 4 süperdi, bunu tartışmıyoruz. Ama MGS 3’ün atmosferinin yanından hiçbir şey geçemedi. Doğada stealth’in tadı bambaşkaydı. Kamuflaj mekaniği inanılmazdı ve hayatta kalmaya dair oyuna eklenen detaylar sizi oyunun içine çekiyordu. Ve hikayesi…. MGS 3’ün sonu, gelmiş geçmiş en iyi oyun finallerinin arasındadır hâlâ. İlk oynadığımızda da o fikirdeydik, üzerinden on sene geçmesine rağmen hâlâ aynı fikirdeyiz.

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

1 Comment

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.