Ben kötü bir film yapmak nasıl bir his çok merak ediyorum. Gerçekten. Hani öyle samimiyetsiz bir yaklaşımda değilim, hakikaten merak ediyorum ya. Çünkü film dediğin ha diye yapılmıyor ki. En hafifinen birkaç aylık; en karmaşığında birkaç yıllık bir süreç. Yani bana, göz var izan varsa, bir noktada yapan yaptığı şeyin kötü olacağını hisseder gibi geliyor.
Bir sürü set hikayesi de bunu doğrular nitelikte aslında. Mesela rahmetli Bob Hoskins, o meşhur Super Mario Bros. filminin setinde artık sonlara doğru filmin berbat olacağını anladıklarında John Leguizamo ile birlikte meseleyi komple dalgaya vurduklarını anlatırdı. Hakeza Kevin Smith de Cop Out setinin sonuna doğru filmin bir çüke benzemeyeceğini anladığını söylerdi. Başka başka böyle anılarını anlatanlar da var. Malum oluyor yani insanlara. Ama belli ki, Alex Proyas’a olmamış.
Daha çıkmadan efektlerinin kötü gözüktüğü ve Mısır’da geçmesine rağmen kadrosunun Omo’yla yıkanmışçasına beyaz olması sebepleriyle eleştirilen Gods of Egypt, çıktıktan sonra da kimsenin fikrini değiştirmedi. İncelemelerde genelde çok düşük notlar alıyor. Rotten Tomatoes notu %12, Metacritic notu da 24. Bunun sebebi, muhtemelen filmin gerçekten çok kötü olması. Ama yönetmeni Proyas’a göre, durum böyle değil. Eleştirmenler filmi beğenmiyor, çünkü onlar “ölmekte olan bir cesedin kemiklerini kemiren hastalıklı bir akbaba sürüsü. Gagalarını genel kanaatin ritminde sallıyorlar”
Oha. Önce bir şu cümlenin girift yapısını alkışlayalım. Yani maşallah, adam şunun filmi çekse daha ilgi çekici olurdu muhtemelen. Ama keşke, bu güzel cümleyi daha güzel bir film için sarf etseymiş. Proyas’ın temel iki argümanı var. Birincisi, “filmi övmek ‘yanlış’ bir hareket oldu, o yüzden yapmaya korkuyorlar”. Bu doğru olsa bile, buna sebep olan şey filmin ucuz gözüken fragmanları ve artık iyice cıvımış olan “beyazlaştırma” muhabbeti. İkincisi de, Proyas “benim filmlerim hiçbir zaman vaktinde anlaşılmamıştır zaten” diyor. Bu da doğru olabilir, özellikle The Crow ve Dark City öyleydi. E o zaman kavgan niye Proyas? Artık alışmış olman gerekmiyor mu? Akbabalar falan? Yani ne acayip ya, nasıl gaza gelmiş?