Doktor olan çok fazla karakter var. Nedendir bilinmez, kurgusal doktor karakterler listesi gerçekten de dolup taşıyor. Belki yazarlar bu sıfatın karaktere bir ağırlık yüklediğini düşünüyorlardır, belki karakterin geçmişini doldurmanın iyi bir yoludur. Ya da elinde garip gurup bir alet çılgınca dolaşırken yaptıklarını bir mantığa oturtmanın en iyi yoludur belki de. Kim bilir hangi konunun doktorudur bu karakter sonuçta, bir bildiği vardır. Ya da doktoralarını zamanda yolculuk ya da sihirli güçler üzerine yapmasalar da karakterlere tıbbi destek gerektiğinde orada olurlar.
Yani evet, hikâyedeki işlevleri de kendileri kadar çeşitli diyebiliriz sanırım. Ve bunun neticesinde “Doktor! Doktor!” diye çağırılan, maceradan maceraya koşan çok da pek çok karakterimiz var elimizde. Bunları içeren filmlerden bir liste yapalım dedik ama tabii ki Geleceğe Dönüş’ten ya da Doctor Strange’ten filan bahsetmedik, nispeten akla gelmeyecek bir iki film doldurduk ama “Doc!” diye atılan nidalar konusunda emin olun hiçbir eksiği yok listenin. Arzu ederseniz, buyurun, başlayalım!
Green Book
Gerçekten doktor mu?: Evet. Tıp doktoru değil ama adamın doktorası var o kadar.
Bir puan verecek olursak…: 8 üzerinden 2+3+3 puan, çünkü… Müzik doktorası demiş miydim?
Bir kere zaten özetiyle bile insanı cezbedecek bir film. Kalplere olduğu kadar ırkçılık gibi ağır bir konuya da değiniyor. İnanılmaz sinir hoplatan ve dönemi için minik bir panorama sunan sahneleri de var, insanı gülümseten diyalogları da. Piyanoyla cezbeden sahneler de sevgiliye yazdığınız mektupları nasıl özgün yapabileceğiniz üzerine dersler de. Yer yer klişe ve basit kaçsa da insanın sonunda “İyi ki izlemişim!” diyeceği bir film. E bir de Don öyle ya da böyle Shirley ile tanıştırıyor insanı, daha ne olsun?
Doctor Who
Gerçekten doktor mu?: Evet. Grace Holloway tam teşekküllü bir kardiyolog. Bizim Doktor mu? Eh işte…
Bir puan verecek olursak…: 2000 üzerinden 1999. Film yeni bir milenyuma geçmenin heyecanıyla açılıyor zaten. Holloway hanım da oldukça iyi bir doktor. (Doktor’a vereceğimiz puan ise 4. boyutu da içereceği için sıradan bir klavyeyle ifade etmesi imkânsız olacaktır, üzgünüz.)
Gerçekten doktor olan kişi Grace, yani geçici yol arkadaşımız. Yoksa “Evet.” derken Doktor’dan bahsediyorum mu sanmıştınız? Bu soruyu Doktor için cevaplayamayız, onun sağını solunu kestirmesi zor ama bir yerlerde bir gezegende tıp ya da başka bir konuyu okumuş olma olasılığı da çok yüksek.
Filme dönersek, elbette diziyi izlemediyseniz anlam ifade etmeyecek bir film. Bir de yani, televizyon filmi zaten, bütçe belli. Ama 8. Doktor’u eğer sesli hikâyeleri saymazsak tek görüşümüz. Gerçi düşününce, sesli hikâyelerde herhangi bir kimseyi görmek, siz de takdir edersiniz ki zor olur. 7. Doktor’un aceleci ölümü biraz üzse de Master’ın bir enkarnasyonunu daha görmek, gerçek bir doktorun yol arkadaşlığı yapması, bunlar hep eğlenceli şeyler. Martha’nın 10. Doktor ile olan ilişkisi ve şakalaşmaları için bir ön gösterim niteliğinde biraz. Bir de düşünsenize zamanında Klasik Doctor Who’yu takip etmiş bir hayranın bu filme karşı mutluluğunu.
Pan’s Labyrinth
Gerçekten doktor mu?: Evet, bildiğimiz tıp doktoru, tabii anti-faşizm soslu.
Bir puan verecek olursak…: 10 üzerinde en az 11. Adama engel olmasalar işini gayet de iyi yapıyor.
Pan’s Labyrinth insanın kafasını çok karıştıran bir film. Olay örgüsü ya da kurgusu yüzünden demiyorum bunu, hayır, temelde çok basit bir hikâye anlatıyor. Ama sonuç inanılmaz yürek parçalayıcı. Üstünden uzun zaman geçtikten sonra da olaylardan çok bu yürek sızısını hatırlayacaksınızdır zaten. “Body horror” diye adlandırılabilecek ürkünçlükler, hikâyenin hem masalsı tarafı hem aşırı gerçekçi politik tarafı, bunların yanına da bir üvey baba eziyeti eklenince… Dönüp baktığınızda kafa karışıklığı ve hüzün getirecek bir şey çıkmış ortaya.
Elbette, Doktor Ferreiro karakteri de elbette tüm bunlardan nasibini almak zorundaydı.
Django Unchained
Gerçekten doktor mu?: Evet, dişçi. Ya da en azından bir zamanlar öyleymiş.
Bir puan verecek olursak…: 32 üzerinde 25. Emekli olmuş karakterimiz, artık doktorluk yapmıyor, bunca puan o yüzden kırıldı. 32, malum, yetişkin bir insan çenesindeki diş sayısı…
Şarkıdan çıkardığımız kadarıyla, kardeşinin ölümü Doktor King Schultz’un dişçiliği bırakmasına sebep olmuş olabilir. Ancak arabasında dev bir diş bulunması, halihazırda dişçilik yerine ödül avcılığı yapıyor oluşunu kapatıyor diyelim. Ben de bu noktada her zamanki -sorgulanabilir- şiddetiyle, ilginç karakterleriyle bir Tarantino filmini anlatmama gerek var mı diye soruyorum kendime. Hayır, muhtemelen gerek yok.
Doctor Dolittle
Gerçekten Doktor mu?: Evet, hem de bir cerrah. Hatta eninde sonunda veteriner de oluyor, bunu da belirtelim.
Bir puan verecek olursak…: 10 üzerinden 9 puan.
Daha geçen sene bir de Robert Downey Junior’ın portre ettiği, akıllarda taze bir karakter Dolittle. Ancak ben bu yeni film yerine 1998 yapımı filmi alacağım listeye çünkü Disney’in yaptığı film Doctor Dolittle’ın bildiğimiz hikâyesini biraz daha farklı bir şekilde ele alıyor. Bahsettiğimiz Eddie Murphy’li versiyon ise hikâyenin daha temel ya da en azından en bilindik versiyonu diyebiliriz sanırım. Tabii uyarlama bakımından istersek 1967’ye de gidebiliriz, 1933’e de ama ben özellikle kitabın yazarı Lofting ile ilgilenirseniz size şu güzel yazıyı okumanızı tavsiye ederim.
1 Comment
İlginç bir kategorizasyon olmuş. Doctor Parnassus önerisi de benden gelsin o zaman. Öyle ahım şahım bir film olmasa da hayal gücünü zenginleştiren o kumaşa sahip başarılı bir eser olduğu kanısındayım. Patch Adams da oldukça keyifli bir filmdir. The Fountain’ı saymıyorum bile…