Yazan: Erim Polyak
Sanırım kitap okuma alışkanlığı çok önemli bir şey. Şimdi düşünüyorum da, eğer kitap okuma alışkanlığını çocukken kazanmasaydım, acaba hala aynı şeylere ilgi duyuyor olabilir miydim? Hala kurgusal dünyalar, gerçek olmayan gerçeklikler ve buna benzer bir ton şey benim için anlamlı olur muydu? O ilk kitap okuma alışkanlığını kazandıran eser bu sebeple epey önemli. Nasıl Radiohead bana bir sonraki albümü heyecanla beklemeyi öğrettiyse, Harry Potter’da bana yeni bir kitabı heyecanla beklemeyi öğretti diyebilirim.
Bu bağlamda Rowling’e insani olarak çok şey borçluyum demek çok yanlış olmaz. Çocukluğum Harry Potter ile geçti benim. Harry’nin içinden çıkamadığı gerçekliği, aynı zamanda benim gerçekliğimdi çünkü. İçinden çıkılamayacakmış gibi duran bir 2000’ler buhranı ile gelmişti hayatıma Harry Potter. Ardından da ekonomik kriz patlamıştı. Hayallerini kurduğum ve çocuk kafamla geleceğimde şekillendirdiğim düşler, bir anda kopuvermişti benim gerçekliğimden. Her şey çok hızlı değişmişti, bu sebeple Harry’nin benim gibi hızlı değişen hayatında bir nevi huzur buluyordum diyebilirim.
Babamın iflasından sonra parçalanan ailem ve hafta sonu annemin evinde kalışlarım ile bölünen garip bir çocukluğa dönüşmüştü birdenbire bildiğimi sandığım her şey. Bu sebeple sürekli olarak aynı yere dönüyor olmak, benim için önemliydi, aynı hayatımda olduğu gibi.
Kafamda her çocuğun yaptığı gibi Hogwarts’ın nasıl bir yer olduğunu düşlerdim, koridorları soğuk mudur, odalar sıcak mıdır, acaba orada olsaydım beni de severler miydi, bende havalı olur muydum diye düşünürken bulurdum. Gerçi, Harry bir yere kadar havalı değildi, ilk üç kitap bende destekledim, sonra çok bozdu.
Tabii bu konu dışı kalıyor biraz.
Yani demek istiyorum ki, bir çocuğun hayal gücünü bu kadar körükleyebilecek bir kitap yaratmak güzel bir şey. Harry Potter bunu benim için başarmıştı. İçimdeki ufak hayal gücü tohumlarını alıp, yeşilleyip, bambaşka şeylere dönüşmesine izin vermişti. Bence bu bir yazar açısından en önemli mükafat. Tabii milyon dolarlar banka hesaplarına yatıyorken bunu ne kadar düşünüyorlar bilmiyorum.
Evet Harry Potter benim için güvenli bir bölgeydi fakat kendi çocuğum olsa ona Harry Potter okumasını tavsiye etmem. Bunun en büyük sebebi sanırım sonradan Harry Potter’ın hikayesini incelediğimde, ortaya çıkan “olacaksa olur” odaklı “kader çocuk” konsepti. Harry, doğumundan itibaren özel birisi olmak üzerine yazgılanmış bir karakter ve böyle bir karakterin çocuk yaşta insanın üzerine koyacağı şeylerin arkaplanında etkisi büyük oluyor.
Çünkü ben gerçekten, sadece ben olduğum için ve ben olduğuma inandığım için günün birinde başıma harika şeyler geleceği konusunda kararlıydım. Maalesef hayat böyle bir şey değil. Harry bir kader çocuk, yaptığı çoğu şeyde içten gelen bir yetenekle başarılı olabiliyor, sahip olduğu şeylere çok fazla çalışması gerekmiyor ve doğal bir liderlik vasfına sahip.Peki neden bunu anlatıyorum? Ben Harry Potter’ı okumaya devam ederken, kendimi bir noktadan sonra okuduğum kitabın ana karakterinden tiksinir halde bulmaya başlamıştım. İkimiz de beraber büyüyorduk ve ben Harry’nin dönüştüğü kişiyi sevmiyordum. Ben bir şeyler için çabalamak, çalışmak zorunda kalırken, Harry’nin ailesinden kalan bankadaki parası, her konudaki yeteneği ve attığı her işte başarılı olması ağrıma gitmeye başlamıştı.
Adeta beraber büyüyüp daha sonra iki ayrı insan olan kardeşler gibiydik. Ve sonra son kitap geldi, Harry ölümü bile atlattı, günün sonunda, yine kahraman oldu ve kanıtlayabileceği her şeyi kanıtladı, onun için çizilmiş bir kaderi gerçekleştirdi. Ama benim hayatım devam etti, kendim için neyin çizildiğini düşünmemem gerektiğini öğrendim. Kendim için kendi kehanetlerimi gerçekleştirmemin tek yolu, bir şeylerin olmasını bekleyerek yaşamak değil, onlar olana kadar, gerçekleşmelerini sağlamaktı.
Harry Potter kurgusal bir karakter ama gerçek hayatta da ona benzer insanları görebilirsiniz. Yetenekli, dokunduğu her şeyi başarabilen, içten gelen bir başarı özüyle yanıp tutuşan insanlar bunlar. Ve aslında iyi ki varlar, çünkü onların başarı baremini geçip, kendi kendini gerçekleştiren insanlar, genelde tarihe adını yazarken, o eşiği geçemeyenler Malfoy olup çıkıyor.Bu doğal seleksiyonu sağladıkları için, hayatımızda ve kurgularda olmaları önemli.
Harry Potter bu bağlamda iyi bir örnek sanırım. Rowling’in yarattığı küçük, kaprisli ve bol dramalı bu ufaklık olmasa, insanlığın özüyle ilgili önemli bir dersi ya daha geç öğrenirdim ya da bu dersten eksik kalırdım. Her zaman, her koşulda, her yaşta daha iyi bir insan olmaya çalışmak. Hogwarts’tan mektup alsan da, almasan da.