Türkçe çizgi roman konusunda kesinlikle altın çağda yaşıyoruz. Hem klasikler, hem de yeni yeni yayınlar, üzerinden çok fazla zaman geçmeden birbirinden başarılı yayınevleri tarafından dilimize kazandırılıyor. Çizgi romanın elde tutulup, sayfaların teker teker çevrilerek okunması gerektiğine inanan biri olarak bundan fazlasıyla keyif aldığımı ve elimden geldiğince desteklemeye çalıştığımı söyleyebilirim. Geçen gün gelen partiyle birlikte piyasada bulunan hemen hemen bütün ana akım Marvel ve DC çizgi romanlarına sahip olmuş durumdayım. Haliyle önümüzdeki süreçte benden bir sürü çizgi roman incelemesi okuyacaksınız.
Bugünkü konuğumuz daha taze taze raflarda yerini almış olan Harley Quinn. Kendisinin solo öyküleri DC’nin New 52 serisi ile yayınlanmaya başladı ve ilk cildi Şehrin Ateşlisi adıyla JBC yayıncılık tarafından Türkçe’ye kazandırıldı. Peki DC’nin Arkham oyunlarıyla popülerlik kazandıktan sonra yatırımı bol tuttuğu bu deli hanımefendinin hikayeleri okunmaya değer mi? Açıkçası herkese hitap etmediğini söyleyerek başlamak lazım. Hikayeler kötü olduğu için değil de biraz tercih edilen tarzın hedef kitlesinde olup olmamanızla alakalı beğeni durumunuz.
Neyse çok detaya girmeden önce klasik açıklamalarla başlayalım, hikayenin yazarlığını Power Girl, Vampirella gibi benzer işlerde çalışmış Amanda Conner ve Jonah Hex, Batwing gibi serilerde yazarlık yapmış Jimmy Palmiotti paylaşıyor. İlk bölüm haricinde çizerliği ise tarza son derece uygun bir iş çıkardığını düşündüğüm Chad Hardin yapmış. Kadro olarak herhangi bir sıkıntı yok, görsel kalite -basım kalitesiyle beraber- son derece başarılı. Hemen ilk bölüme bir artı koyarak başlayalım. Bir rüya sekansında Harley’nin kendi çizgi romanına çizer aradığı hikaye açık ara cildin en beğendiğim kısmı oldu. Farklı farklı pek çok efsane çizerin Harley Quinn yorumları ve bunun anlatılışı hem eğlenceli hem de okuması inanılmaz zevkliydi. Kesinlikle süper bir açılış olduğunu belirtmem lazım.
Peki sonradan ne oluyor da bazı kitleleri kaybediyoruz, ona gelelim. Birincisi hikayeler -yazarlarından biri kadın olmasına rağmen- biraz fazla testosteron dolu olmuş gibi geldi. Yani bol adrenalin, bol bikinili bayan, abartı aksiyon sahneleri falan. Eğer bu tip öykülerden keyif alıyorsanız, hoşunuza gider, almıyorsanız roman sizi kaybetti. Onun dışında, açıkçası çizdikleri Harley profili de beni karışık duygulara sevk etti. Yani fazlasıyla Deadpool-vari bir Harley Quinn tasviri olmuş, ki o bayıldığım rüya sekansıyla dördüncü duvarı da yıktığını düşünürsek haksız bir benzetme sayılmaz.
Doğru Harley bu tip bir yaklaşıma yatkın bir karakter ve anlatılan hikayeler bu çerçevede son derece başarılı. Ama Deadpool’un durumuyla Harley’nin durumunu aynı kefeye koymak pek hoşuma gitmedi açıkçası. Sonuçta Deadpool bir çizgi roman içinde olduğunun farkında, haliyle bu abartılı yaklaşımın bir mantığı var ama Harley’nin deliliğini hep yer aldığı dünya içinde sınırlı olarak görmüştüm. O sebeple buradaki yaklaşımı biraz yadırgadım. Yani eğer bu yaklaşım hoşunuza giderse bizimlesiniz, gitmezseniz roman sizi kaybetti.
Bu iki noktada sizi kaybetmediysek -okuma hızınıza göre- oldukça keyifli dakikalar/saatler sizi bekliyor. Yukarıda bahsettiğim gibi ortada efsane/klasik bir iş yok ama kesinlikle eğlenerek okuyacağınız bir sonuç var. Eski usül bol aksiyon, deli işi olaylar, adrenalin dolu anlar ve acayip bir mizah çizgi romanı bir solukta okumanızı sağlayacaktır. Bu arada anlatırken bu tanımların Harley Quinn’e ne kadar uyduğunu fark ettim. Neyse, sırf o ilk kısmı okumak için bile alınabileceğini düşünüyorum. DC evreninin çok içinde olmadığını, yani karaktere biraz aşinaysanız herhangi bir bilgi birikime gerek duymadan başlayıp hemen adapte olabilirsiniz. Bu arada bu cildin oldukça kalın -224 sayfa- olduğunu da hatırlatayım. Fiyatının da ona göre olduğunu düşünüyorum. Yani alıp almama kararını verirken bunları bir göz önünde bulundurun.
Bir çizgi roman incelememizin daha sonuna gelirken, incelenmesini istediğiniz çizgi romanları yorumlarda paylaşın lütfen.