Her Şeyini Bir Kurşunla Kaybeden Kadın: NATALIE PORTMAN Tarihi Filmlere Dönüş Yaptı

Neresinden bakarsanız bakın, Natalie Portman’ın kariyerine hayran olmamak mümkün değil. Bunu sadece kendi çok çeşitli filmografisi için söylemiyorum; ama emin olun, o da dev bir alkışı hak ediyor. Star Wars, Thor, V for Vendetta gibi büyük çaplı “geek” filmlerinde boy gösterirken bir yandan da Closer, Paris, Je t’aime, Goya’s Ghosts, Darjeeling Limited gibi auteur filmlerinde ödüllere yürüyen; bu iki kulvarda da eşit derecede yüksek başarı gösteren çok az oyuncu vardır. İtiraf edelim, bunu yapan aktris sayısı, daha da az.

Ama Portman’ın daha ziyade film dışı kariyeri de bana çok acayip geliyor. Birincisi önceden şunu söyleyelim; Portman dışında çocukken Leon’daki Matilda denli ikonik bir rolü kapıp da böylesine sağlam bir karaktere sahip olan neredeyse hiç kimse yok. Kadının bunu da geçip, bir de Harvard bitirmiş olması, mikro finans gibi standart “ünlü hayır işleri” kalıbının dışında daha derin şeylere koşuyor olması, davaları, çalışmaları, ek işleri falan… O sebepten artık hayatımda şöyle bir noktaya geldim: Bir işin içinde Natalie Portman varsa, en azından zekice yazılmış bir senaryo olduğundan emin olabilirsiniz. Yani, hemen hemen. No Strings Attached’ı çıkartmamız lazım tabii ki bunun için.

Ben yine de bu yeni proje öznelinde lafımın arkasındayım. İsrail doğumlu Amerikalı aktris, yakın zamanda kendisine Oscar kazandıran Darren Aronofsky’nin yapımcılığını üstleneceği “Jackie” filmi için el sıkıştı. Film suikaste uğrayan Amerikan başkanı John F. Kennedy’nin karısı Jacqueline Onassis Kennedy’nin hikayesini anlatacak. Filmin öyküsü Jackie Kennedy’nin kocasının ölümü ve gömülüşü arasında geçen dört günde yaşadığı çöküntüyle ilgilenecek. Wild Bunch’tan Vincent Maraval’ın tabirine göre film özetle “Jackie Kennedy’nin bir ikon hâline geldiği, ama her şeyi kaybettiği” zamanı inceleyecek.

Filmin çekimleri 2015’te gerçekleşecek, yönetmenlik koltuğunda da Şilili yönetmen Pablo Larrain oturuyor. Larrain’in ismi gedikli sinemaseverlere muhtemelen tanıdık gelecektir. Kendisi radarımıza ilk olarak 2009 İstanbul Uluslararası Film Festivali’nden ödülle dönen Tony Manero filmiyle takılmış, sonra da 85. Oscar ödüllerinde En İyi Yabancı Film dalında aday olan No ile uluslararası bir üne kavuşmuştu. Larrain bu sene başında Berlin Film Festivali’nde gösterilen ve Büyük Jüri ödülünü alan The Club’dan sonra bir projeye el atmamıştı. Bakalım, her şey çok ümit vaat edici duruyor. Siz ne diyorsunuz?

(Not: Bir de hiçbir Natalie Portman yazısı şu şarkıya link vermeden bitemez, bitmemeli, bitmemelidir kesinlikle…)