İtiraf edelim, hepimiz bir kez olsun bu soruyu kendimize veya okulda öğretmenimize sormuşuzdur. Bugünlerde her ne kadar canlı canlı izlemesi pek mümkün olmasa da, Hacivat Karagöz gölge oyunu -aslında sadece Karagöz oyunu diye geçer- bizim kültürümüzde önemli bir yere sahiptir. Kendi içerisindeki eğlenceli anlatılar, iki zıt karakterin arasındaki ilişkiyi temel alan mizah unsuru ve sahnelenen gölge oyunu yöneticiliği performansına kadar önemli bir sembol haline gelmiştir. Sırf Hacivat ve Karagöz üstüne bir film bile çekilmiş, daha ne olsun? İşte Karagöz oyununu gören veya bilenlerin de akıllarından bir kez olsun şöyle bir soru geçmiştir: Hacivat ve Karagöz gerçek mi?
Şimdi vereceğim özet cevap oldukça sıkıcı olacak ama bu benim şahsi fikrim değil, araştırmalar bunu gösteriyor. Ne Hacivat ne de Karagöz karakterinin gerçekte yaşayıp yaşamadığından emin olamıyoruz. Yaşamış da olabilir, yaşamamış da olabilir. Tatmin olmadınız değil mi? Elbette olmadınız çünkü benim gibi siz de rivayet dahi olsa Hacivat Karagöz’ün varlığını anlatan en azından bir tane hikaye bekliyordunuz. Öyleyse gelin, yapılan araştırmaların ve insanlık olarak Hacivat Karagöz hakkında elimizde olan bilgilerin bir incelemesini yapalım. Merak etmeyin, mümkün olduğunca sıkıcı bilgilendirme yapmaktan uzak olmaya çalışacağım.
Her şeyden önce Karagöz nasıl ortaya çıkmış, nereden çıkmış buna bir bakmak gerekir. Kaynaklardan öğrendiğimiz bilgiler de; gölge oyununun Asya bölgesinden çıktığını ve bir şekilde Anadolu topraklarına geldiğini söylüyor. Öte yandan Türklerin Orta Asya döneminde ortaya çıktığını öne sunanlar da var. Hatta Yavuz Sultan Selim zamanında, Mısır’da görüldüğünü ve padişah tarafından bu gölge oyunun Anadolu topraklarına da taşınmasını istemesi yönünde bir görüş de var. Ancak bu düşünceler arasından oldukça popüler olan bir tanesi var ki, “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” filmine de konu olmuş durumda. Gelin anlatayım.
Anlatı Selçuklu zamanında, Orhan Gazi döneminde geçmektedir ve Orhan Gazi kendi adına Bursa’da bir camii yapılması için talimat verir. Camii yapımına başlanır ve bizim Hacivat Karagöz’ümüz de bu inşaatta çalışmaktadır. Bu ikili, birbirine zıt karakterde oldukları ve karşılıklı alay etmeyi, şakalar yapmayı sevdikleri için ortaya çok gülünç sahneler çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu eğlenceli sahneler de inşaat işçilerinin hoşuna gitmektedir ve böylelikle Hacivat Karagöz ortamı şenlendiren iki karakter olurlar. Ancak bu ikilinin muhabbeti ve ortamın şenlenmesi zaman içerisinde işçilerin düzgün çalışamamasına, inşaatın yavaşlamasına sebep olmuştur. Çıktığı bir seferden dönen Orhan Gazi, camii inşaatının bitmediğini görünce bunun nedenini soruşturur ve gerekçe olarak Hacivat Karagöz gösterilir. Aylak tavırları, şakacı sohbetleri inşaatın zamanında bitmemesine sebep olmuştur ve bunu öğrenen Orhan Gazi küplere biner, ikisinin de başını vurdurur. Sonrasında bu iki karakter bir şekilde birileri tarafından benimsenir ve perde arkasında oynatılan gölgelere bürünürler.
Eğer bu anlattıklarımla yetinmeyip internette bir keşfe çıkayım ve insanlık olarak ne biliyoruz öğreneyim diyecek olursanız; karşınıza çıkan her şey ya söylenti olarak bugüne gelmiş bilgiler ya da bir takım teorilerden ibaret. Yani net bir şekilde Hacivat Karagöz şu tarihte şurada yaşamışlardır, şöyle şöyle olmuştur ve bugün artık bir gölge oyunu haline gelmişlerdir diyemiyoruz. Peki sorarım size, gerçekte yaşamış veya yaşamamış olsalar ne değişirdi? Diyelim ki gerçekten Hacivat Karagöz diye iki muzip tip yaşadı geçti bu dünyadan. Yahut diyelim ki gerçekte aslında böyle iki insan yaşamadı, tamamen uydurma bir şekilde günümüze kadar geldi. Bugün bildiğimiz, izleyince eğlendiğimiz ve herkesin Hacivat Karagöz denince aklına gelen sahne birden yok mu olacak?
Elbette hayır. Sonuçta bu ikili bizim için şu tarihte şurada yaşamış birer insan olmaktan çok bir sembolü ifade ediyor. Karagöz denince insanın aklına şu boyda şu şekilde birinden çok, alaycı tavırlarıyla eğlendiren bir figür geliyor. Hacivat Karagöz bizim için gerçek bir varlık olmaktan çıkmış, bütünüyle zihinlerimizde yer etmiş bir olgu artık. Yani gerçekte yaşamış bile olsalar, iş artık o iki insanda çıkmış ve bütün topluma mâl olmuş durumda. Eğer işin bu boyutunu anlayabilirsek, fazlasıyla gerçek olduklarını ve gölgelerde yaşadıklarını, zihinlerde kaldıkları sürece gerçek kalmaya devam edeceklerini söyleyebiliriz. Bu saatten sonra Ali ile Veli olsalar ne yazar ki? Onlar bizim Hacivat Karagöz’ümüz, onlar gölgelerin en neşeli karakterleri.
İşin sonunda, Hacivat Karagöz gerçek mi bunu bilgilerle sabit bir şekilde bilmiyoruz ama bilmemiz de gerekli değil. Biz inanıyorsak, bugün herkesin aklında Karagöz denince bir şeyler canlanıyorsa gerçeklerdir. Yine de işin “bence” noktasında sormak isterim, sizce Hacivat Karagöz gerçek mi?