Amazon Prime’in yeni dizisi Swarm, yayınlanışının üzerinden henüz birkaç gün geçmesine rağmen bir sürü gözü üzerinde toplamayı başardı. Donald Glover ve Janine Nebers’in yarattığı dizi, hem izleyiciler hem de eleştirmenlerden oldukça iyi değerlendirmeler aldı. O zaman canavarımız da görevinin başına geçip sormalı; Swarm nasıl dizi?
İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, izlemeye değer mi değmez mi diye bakmaya karar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir ve kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.
Özet Geç!
Başlangıcıyla seyirciyi hikâyede yer alan olay ve kişilerin gerçekliğine yönelik uyaran Swarm, ünlü bir şarkıcının takıntılı hayranı Dre (Dominique Fishback) karakterine odaklanıyor. Dre’nin hayatı ve yaşayacakları ise klasik bir “fangirl” hikâyesinden çok daha ilgi çekici gözüküyor.
Ne Kadar Uzun?
Toplamda yedi bölümden oluşan mini dizinin bölümleri ortalama 35 dakika.
Neyi Seven Bunu Da Sever?
Atlanta, Bones and All
Ne Beklemeyin?
Bates Motel, Dahmer, Fargo
Biraz Daha Detay ve Yorum?
Swarm’ın pilot bölümü son dönemlerde izlediğim en değişik ilk bölümlerden biriydi. Bunun sebeplerinden biri dizinin, bir dizi olarak aldığı kararlarla ilgili diğeri ise elbette ki kurgusu, olay örgüsü ve karakterleri gibi iç unsurlarıyla.
İlk başlıkta dizinin, Fargo’nun başında gördüğümüz gibi “Bu dizide yer alan olay ve karakterler kurgusal değildir” uyarısı ile bizi karşılaması var. Fakat Swarm’ın yaptığı şey tam olarak Fargo gibi gerçek olaylardan esinlendiği olayları yeni bir kurguda birleştirmek, bu yolla da seyirciyi ciddiye almaya zorlamak ve aklını ihtimallere açmak değil. Gerçek ve kurgu arasındaki çizgiyi belirsizleştirmek gibi çok benzer bir yerden geçseler de Swarm, olay ve karakterlerinin kurgusal olmadıklarını işaret etmekten ziyade benzerlikleri özellikle kurduğuna dikkat çekmek istiyor. Bunu desteklemek için de hikâyeye yerleştirilen Beyonce, Behive bağlantısı ya da Twitter, fandom kültürü ile sınırlı kalmıyor; hemen göze çarpmamak için tasarlanmış bazı gösterme yaklaşımlarını, fazlasıyla bariz bir şekilde kullanıyor. Pilot bölümde yer alan 25. Kare’nin haddinden çok ekranda bırakılması ya da normal zamanda sahneyi durdurup birbirimize göstermemiz için mizansene koyulacak bir tablonun hem estetik bir değer taşımadığı için ortama uymaması hem de kadraja doğrudan alınması buna bir örnek.
Bunlar yapmaya çalışılıp kotarılamayan ya da bir parodi amacıyla içeriğe dâhil edilen şeyler değiller; birebir bu şekilde, barizce kullanılmak istemişler çünkü yaratıcı ekip, bu dizide hiçbir şeyin gizli ve katmanlı olmadığını, farklı mesajlar ya da göndermeler aramanın gereksizliğini ama bir o kadar da anlam verilemeyecek durumlar barındıracağını bize böyle anlatıyor. Nitekim pilot bölümde yer alan grafik sahneler de hem buraya hem de Swarm’ın açık ile gizliyi bulanıklaştırmak istediği o çizgiye uygun. Çıplaklık ve seks var ama sen oraya değil, aktöre odaklanmalısın yahut şiddet içeren, gore bir sahne var; bunun vahşet kısmını gizleyeceğiz ama sonrasında kanlı elleriyle cesede bakarak yemek yiyecek olan bir karakteri açık açık takip edeceksin. Bu anlamda pilot bölümün nereden kaçıp nereyi gösterdiği dikkate değer.
Başlangıçta iki ana karakter görüyoruz ve ikisi de az-çok belirli bir tiplemenin karakter özelliklerini taşıyorlar: Feminen, makyaja ve modaya düşkün, görece stabil bir hayat düzeni bulunan Marissa ile daha çok onun gölgesinde kalan, asosyal ve farklı arkadaşı Andrea. Bu iki karakterin uzun süredir tanıştıkları ve birinin diğerine fazlasıyla düşkün oluşunun dışında, ilişkilerinin niteliğine dair hiçbir bilgi bize verilmiyor. Ortak olarak taşıdıkları bir Ni’jah hayranlığı var, bir de onu görüyoruz. Haklarında bilgimiz bu kadar az olduğu için, hele de kendimiz herhangi bir popüler kültür ikonunun hayran grubu içerisinde değilsek, bu iki karakterle de sadece buradan yola çıkarak empati kurmamız çok zor.
Bölümün sonunda Marissa’ya veda ediyoruz ve artık sadece Andrea’nın hikâyesini takip edeceğimizi anlıyoruz. Fakat normal şartlarda Marissa’nın ölümü ve arkasından yaşananların ana karakterimize bir başlangıç hikâyesi vermesini beklerken durum, böyle olamayacak kadar belirsizlik ve soru işareti ile dolu. Belirsizlik ve soru işareti dediğimde “gizemli” gibi anlaşılmasını istemem çünkü bu yanlış bir tanımlama olur. Dre karakteri onu tanımak için çaba harcayamayacağımız kadar tuhaf; nereden geldiğini bilmiyoruz, yaşı ve oryantasyonu gibi demografik özellikleri hakkında bir çıkarım yapamıyoruz, amaçları ve motivasyonunu anlamıyoruz ya da favori şarkıcısının biletini almaktan başka neye üzülüp, neye sevinebileceğini kestiremiyoruz. Bu da hâliyle ekranda, yaşadıklarına yönelik tepkiler veren bir karakter görsek de onun hakkında ne düşüneceğimize karar veremememize neden oluyor, daha fazlasını görmeliyiz.
Devamı Nasıl Olur?
Ni’jah takıntısı ve Marissa ile kavgasından yola çıkarak, Dre dış etkiye fazlasıyla açık ama bu dış etkiyi de yine gerçekçi olmayan bir şekilde seçen bir karakter, macerası da bundan sonra maruz kaldığı etkiye göre şekillenecektir. Öncelikli olarak bir cinayet işledi, bundan nasıl kurtulacağını ve Marissa’nın yokluğunda yolunu nasıl tayin edeceğini izleriz, finale doğru da yavaş yavaş geçmişine dair bazı soru işaretlerimiz cevaplanır.
Swarm, gri hikâyeler için antikahramanları artık geride bırakıp, onların yerine doğrudan “sevilemez” ve “anlaşılamaz” karakterleri işleyen dizilerden biri olacak ve bu temayülü kendi tarzı ile devam ettirecek. Buradan sonra ne yapacağımızı ise bölümü izlerken verdiğimiz tepki belirleyecek; ileriye yönelik cliffhanger’lar, vaatler, çıkarımlar gibi başka herhangi bir değişkenimiz yok. Herkese göre olmayacaktır ama pilot bölümde ne varsa o, bu da böyle bir dizi.
Ve Sonuç! İzler Miyim?
Gideri var. Yukarıda anlattıklarım kişisel beğenilerinize uyduysa zaten benim daha fazla neden vermeme gerek yok fakat ilk bölüm itibariyle kişisel beğenilerime uymamasına rağmen neden ikinci bölümü açacağımın cevabına yerleştirecek “Değişik bir iş”ten daha ikna edici argümanlarım da yok. Bazı yapımları tıpkı sürekli kaydırdığımız keşfet ekranı gibi izlemeye devam ediyoruz.
Diğer İlk Bölüm Canavarı Yazıları: